Bakan Arslan soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin Türk siyaseti açısından önemli sonuçlar ortaya çıkardığını ifade eden Arslan, "Böyle bir hainliğin insanımız tarafından hiçbir zaman beklenmediğini gördük. İnsanımızın parasıyla alınmış tankın, topun, uçağın, helikopterin insanımıza mermi sıkabileceğini hiçbirimiz öngörmüyorduk. Birilerinin maşalığını yapanların hainlik yapmada sınır tanımadığını bütün vatandaş gördü." diye konuştu.
Böyle bir girişim olduğunda siyasal partilerin ve bütün insanların beraber hareket edebileceklerini gördüklerini dile getiren Arslan, bunun çok önemli bir konu olduğunu söyledi.
Özellikle gençlerin apolitik yetiştiği, kendi değerlerini bilmediği yönündeki eleştirileri anımsatan Arslan, "Dünyaya da ispatladık ki gençlik apolitik yetişmiyor. Gençlik, göğüsünde, yüreğinde taşıdığı imanla gerçekten 'ya gazi ya şehit olurum' diyerek tanklardan, uçaklardan atılan mermilerin önüne yattı. Bu bizim açımızdan da dünyaya verilecek mesaj açısından da çok önemliydi." ifadesini kullandı.
Demokrasi nöbetlerinin 7 Ağustos'ta Yenikapı'da 5 milyon kişinin katıldığı bir finalle taçlandığını hatırlatan Arslan, "Orada bütün siyasi partilerin olması, her görüşten insanların başkomutanının, hükümetinin, başbakanının arkasında durması, daha da önemlisi kendi iradesinin temsilcilerinin arkasında durması bence çok önemliydi." değerlendirmesinde bulundu.
Arslan, Batı'nın bu mücadeleyi atladığını vurgulayarak, "Batı bir şeyi unuttu. Özellikle geçmişte Türkiye Cumhuriyeti'nin bulunduğu coğrafyada onlar bir rol biçiyordu, idareciler de onların bilgisi dahilinde o role göre hareket ediyordu. Özellikle AK Parti dönemlerinde biz dünyaya şunu söyledik, 'Hayır, bu coğrafyada rolümü ben belirlerim, buna göre davranırım'. Bu rol nedir? Bu rol, ülkemizin, insanımızın menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapmak." şeklinde konuştu.
Darbe girişiminin ardından Batı'nın Türkiye ile iş birliği yapmak yerine hainleri savunur duruma geldiğine dikkati çeken Arslan, şunları kaydetti:
"Halbuki şunu bilmeleri lazım, Türkiye demokratik hukuk devleti. Hukuk içinde hainlerle ilgili adalet hangi kararı verecekse biz zaten onun arkasında duruyoruz. 15 Temmuz'da 240 şehit, 2 bin 195 gazi verdiğimiz halde biz 'demokratik hukuk devleti içinde onların cezası her ne ise adalet verir' dediğimiz halde onlar bu pencereden bakmadılar. Sanki onların hamiliğini yapar gibi onları savunur hale geldiler. Bütün bunları yapan Türkiye Cumhuriyeti'nin büyümesini, bu büyümeye paralel olarak sayın Cumhurbaşkanımızın dünyada söz sahibi lider haline gelmesini istemeyenler.
Türkiye Cumhuriyeti büyüdükçe, 2023, 2053, 2071 hedeflerini sağlam bir şekilde ortaya koyup, bu hedeflere doğru yürüdükçe güçlenecek, büyüyecek. Bu büyümeye paralel olarak da dünyada söz sahibi olacak. İşte bu dünyada söz sahibi olmayı görenler, dünyadaki ticaretin büyük pastasından pay aldığını görenler, bunu engellemek için her türlü yolu deniyorlar. Bu anlaşılabilir... Rekabet ediyorsunuz, rekabet ortamındasınız ancak birileri buna maşalık yaptı. En büyük maşalığı da FETÖ'nün başı ve onun yandaşları yaptı. Niye bunları savunur hale geldiler, niye bunları bu kadar kullanabilir hale geldiler, bunu anlamak mümkün değil. Ülkemiz insanının büyümesini, refahını niye istemiyorlar, anlaşılabilir değil. Ülkemiz insanına kurşun sıkanların, ülkemizin büyümesini engellemek isteyenlerin lideri, FETÖ liderinin bir an önce iade edilmesi gerekiyor. Bununla ilgili Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hükümetimiz ne yapılması gerekiyorsa yapıyor. Bu konuda mücadelemiz sonuna kadar devam edecek."
Darbe girişimi sonrası oluşan fotoğrafın iyi görülmesi gerektiğini belirten Arslan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve dostluğunun dikkate alınarak, bir an önce terör örgütü liderinin teslim edilmesi gerektiğini söyledi.
Arslan, darbe girişiminin yaşandığı gece TÜRKSAT'ta iki şehit verildiğini anımsatarak, "Arkadaşlarımız, TÜRKSAT'ın ülkemizin bekası açısından ne kadar önemli olduğunun bilinciyle o gün şehit olmayı göze alarak görevlerini yerine getirdiler. O arkadaşlarımıza ve bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine de bu vesileyle tekrar sabır diliyoruz. TÜRKSAT'ta 4 de gazimiz vardı, onlara da geçmiş olsun diyoruz. Gazi arkadaşlarımız yaralı halde gelerek TÜRKSAT'ta mesailerine devam ettiler. 'Biz TÜRKSAT'ın öneminin bilincindeyiz, dolayısıyla görevimizin başında olmak istiyoruz.' dediler. Onlara müteşekkirim." ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı dahil olmak üzere basın yayın kuruluşlarının 15 Temmuz'da çok önemli bir fonksiyonu yerine getirdiğini söyleyen Arslan, şunları kaydetti:
"Bilginin doğru ve sağlıklı olarak vatandaşa erişmesinin, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın 'Meydanlara inin, havalimanlarına inin' mesajlarının yerine doğru erişmesinin ve ülkemizin geleceğine sahip çıkmamızın olmazsa olmazı basın yayın kuruluşları o akşam ve devamında çok güzel bir sınav verdiler, o anlamda da müteşekkiriz ama bunun da olmazsa olmazı TÜRKSAT idi. Yapılan yayınların uyduya gidebilmesi, uydu aracılığıyla insanların televizyonlarına inebilmesinin yolu TÜRKSAT'ın görevini sağlıklı yapması sayesinde. TÜRKSAT o akşam görevini layıkıyla yaptı. Bu konuda kendi arkadaşlarıma, güvenlik güçlerine ve sivil vatandaşlara hainlerin püskürtülmesine verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyoruz."
İstanbul'da Sarayburnu açıklarında kuru yük gemisi ile sahil güvenlik botunun çarpışması sonucu meydana gelen kazanın ardından, 6 kişinin kurtarıldığını, 1 kişinin hayatını kaybettiğini bildiren Arslan, hayatını kaybeden kişiye Allah'tan rahmet, Türkiye'ye başsağlığı dileklerini iletti.
Türkiye'nin 3 saatlik uçuş mesafesiyle 1,5 milyarlık nüfusa hitap ettiğini, bu coğrafyada 31 trilyon dolarlık ticaret hacmi bulunduğunu ve yılda 75 milyar dolarlık taşıma hacmi bulunduğunu kaydeden Arslan, bunlardan pay alabilmek için büyük projelerin tamamlanması gerektiğini vurguladı.
Arslan, "büyük projeler silsilesini taçlandıracak proje" olarak nitelendirdiği Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün 26 Ağustos'ta hizmete gireceğini belirterek, köprü ile Asya ve Avrupa'nın bir kere daha bağlanacağını ve İstanbul'un ağır vasıtalardan kaynaklı trafik yükünü şehir merkezinden çıkaracağını söyledi.
Asya-Avrupa arasındaki bölünmüş yolların tamamlayıcısı olan köprünün, daha önceden deklare edildiği gibi 26 Ağustos'ta açılacak olmasının önemine işaret eden Arslan, açılışa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım'ın katılacağını bildirdi. Arslan, "Dünyaya bir kez daha söyleyeceğiz ki büyük projelerimizi hız kesmeden yapıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti böyle bir ülkedir. 15 Temmuz darbe girişimini yaşamış olsa da 240 vatan evladını şehit vermiş olsa da 2 bin 195 kişi gazi olmuş olsa da onların hatırasına sahip çıkmak adına bu projeyi yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün açılışına birçok ülke devlet başkanının da davet edildiğini vurgulayan Arslan, "26 Ağustos'ta bu sevincimize bu mutluluğumuza eminim ki birçok devlet başkanı da eşlik edecek. Çünkü bu proje sadece Türk insanının projesi değil, bu proje İstanbul'un projesi olduğu gibi Türkiye'nin her yerinin yararlanabileceği bir proje ve Türkiye'nin coğrafi olarak konumundan yararlanması adına etrafımızdaki ülkelerin de faydalanabileceği bir proje" değerlendirmesinde bulundu.
Köprünün geçiş ücretlerine ilişkin de Arslan, geçiş ücretinin dolar bazlı olmasının nedeninin uluslararası proje olmasından kaynaklandığını anlattı. Sözleşmede "1 Ocak tarihindeki dolar kuru esas alınır, TL'ye çevrilir ve bu bir yıl boyunca geçerli olur." ibaresinin bulunduğunu bildiren Arslan, sözleşmede 3 dolar artı KDV ve yıllara bağlı değişim bulunduğunu kaydetti. Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsanlarımız kesinlikle bilsinler ki hiçbir şekilde dolarla geçmeyecekler. Böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti, TL'ye bu kadar değer kazandırmaya çalışırken dolar bazlı iş yapmamız mümkün değil, doğru da değil. Hesaplama dolar bazlıdır. Şu anki parayla 9 lira 90 kuruş. Otomobiller 9,9 liraya geçebilecek. Araçlar büyüdükçe aksına bağlı olarak fiyatlar değişiyor. Kamyon için de 21,29 lira. Bu sene sonuna kadar geçerli olacak. 1 Ocak'ta ise dolar kuruna bağlı olarak yeniden TL bazında bir rakam belirlenmiş olacak ve bir yıl boyunca da o geçerli olacak. Hiçbir şekilde vatandaşın dolarla işi yok."
Bakan Arslan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde OGS ve HGS'nin yanı sıra köprüye alışmalarını sağlamak için nakit para ile geçişin de bulunacağını, daha sonraki süreçte nakit geçişin kaldırılacağını bildirdi. Avrupa yakasında serbest geçiş sistemiyle geçişin de mümkün olabileceğini belirten Arslan, gelecekte bu sistemin yaygınlaştırılacağını ifade etti. Arslan, KDV oranının köprülerde yüzde 8, otoyollarda yüzde 18 olduğunu, açıkladığı köprü geçiş ücretlerine KDV'nin dahil edildiğini de söyledi.
Arslan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü Anadolu'da Akyazı'ya, Avrupa'da Kınalı'ya bağlayacak otoyol çalışmasının ne aşamada olduğuna yönelik soruya, "Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü açarken Gebze'den Kurtköy'den otobana girmiş olacağız ve köprüyü geçerek, Odayeri'den Mahmutbey'e kadar inebileceğiz. Böylece her iki yakada TEM'e bağlanmış olacağız. Ancak uzun vadede Kuzey Marmara otobanının her iki yakadaki yollarının Yap-İşlet-Devret modeliyle yapımı için yer teslimlerini yaptık. Her iki yolun da bitişi 2019 olarak öngörülüyor. 2019 yılında biz Akyazı'dan otoyola girip Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü kullanarak, Kınalı'dan çıkabilir hale geleceğiz. İstanbul'daki Kurtköy ve Mahmutbey bağlantıları da geçerli olmak üzere." yanıtını verdi.
Köprünün üzerinden geçmesi planlanan demiryolu bağlantısı ihalesine ilişkin soru üzerine Arslan, mevcut YHT hattının Marmaray ve banliyö hatlarıyla birleşerek Avrupa yakasına geçişinin söz konusu olduğunu hatırlattı. Söz konusu hattın uzun vadede Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı Projesi'nin bitmesiyle Türkiye'nin alacağı demiryolu yük hareketine yeterli olmayacağına işaret eden Arslan, dolayısıyla demiryolu yük hareketini Türkiye üzerinden daha geliştirebilmek adına Yavuz Sultan Selim Köprüsü demiryolu bağlantısının da olacağını anlattı. Arslan, "O da aynı şekilde Akyazı'dan bir hat yapacağız, gelecek, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün üzerinden geçecek, havalimanı bağlantısıyla devam ederek Halkalı'dan Kapıkule'ye giden hat ile bağlanacak." şeklinde konuştu.
Bununla ilgili şu anda etüt ve proje çalışmalarının devam ettiğini bildiren Arslan, "Onlar bittiğinde de bu demiryolunu da gerçekleştirerek İstanbul'da doğu-batı akslı iki ana koridorumuz olacak. Birisi şehir içi taşımaya da hizmet eden, birisi de kuzeyde özellikle transit trafiği sağlayan ve 3. havalimanına da bağlantıyı sağlayan yeni bir koridor olacak. Ancak etüt proje bittikten sonra ihale edeceğiz ki bu birkaç seneyi bulur." ifadelerini kullandı.
Büyük projelerin Türkiye açısından önemine işaret eden Arslan, Türkiye'nin "köprü" konumunu; bölünmüş yollar, demiryolları, hava ve deniz limanlarının tamamlanmasıyla güçlendirilebileceğini söyledi. Türkiye'nin bu sayede dünya ticaret pastasından daha fazla pay alabileceğini vurgulayan Arslan, "Bunun olmazsa olmazı üçüncü köprü, Osmangazi Köprüsü, İstanbul'daki üçüncü havalimanı, Marmaray, Avrasya, üçüncü tünel, Bakü-Tiflis-Kars, bütün projeler." diye konuştu.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ve ondan önceki girişimlerin de yegane amacının Türkiye'nin büyümesini engellemek olduğuna işaret eden Arslan, "Türkiye'nin ticaretinin ve ekonomisinin büyümesini de engellemek istiyorlar. Bu büyümeyi engellediğiniz zaman, dünya siyasetinde Türkiye'nin büyümesini, liderinin sözünün geçerliliğinin etkisini azaltmayı sağlamış oluyorsunuz. İşte yapmak istedikleri dün de böyleydi, bugün de böyle." değerlendirmelerinde bulundu.
Arslan, üçüncü havalimanı inşaatı nedeniyle 300-400 ağacın taşındığını ancak 9,5 milyon ağaç dikildiğini bildirerek, bu tür büyük projelere karşı çıkanların asıl amacının çevreyi korumak olmadığını söyledi. Ahmet Arslan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin dünya ticaretinden daha fazla pay almasını ve sözünün geçerliliğini engellemek istediklerinin başından beri farkındayız. Onun için büyük projelerimizin aksamaması adına her türlü adımı atıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi ve onun arkasındakilerin niyetlerini bildiğimiz için biz büyük projeleri inadına çok daha hızlı hayata geçirmek zorundayız ki bu projelerle birlikte Türkiye'nin büyümesini hızlandıralım. 15 Temmuz darbe girişiminden itibaren bir veya iki gün o hassasiyetle sahalardaydık ancak hemen devamında şantiyelerdeyiz, işimizin başındayız. İşin başındaki yaklaşık 100 bin arkadaşım da şunun farkında ki bu girişimler omuzlarımızdaki yükün ve sorumluluğun bir kat daha artmasını getirdi. Biz projeleri bir an önce ve daha hızlı hayata geçireceğiz. Projelerimizde herhangi bir aksama yok. Bütün büyük projelerimizi, takvimlerimize uygun hatta mümkünse daha da erken bitirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu, büyüyen, güçlenen Türkiye'nin 2023 hedeflerine ve sonraki hedeflerine sağlıklı yürümesini getirecek."
Arslan, olağanüstü hal (OHAL) kapsamında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının (TİB), Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bünyesine alınmasını daha önce deklare ettiklerini anımsatarak, "Bugün çıkan kanun hükmündeki kararname (KHK) ile gerek BTK'da gerek TİB'de bilişim uzmanı 196 kişinin görevine son verildi ama vatandaşlarımız 'Sanki düne kadar bunlar görevinin başındaymış da bugün ilişiği kesilmiş' gibi düşünmesinler. Özellikle 17-25 Aralık'tan sonra herhangi bir şekilde bir yanlışlığa aracı olmaması adına bu arkadaşlar zaten TİB'den uzaklaştırılmış ve kurumdaki fonksiyonların hiçbirinin içinde değillerdi. Ancak ne yazık ki 657 diye bir garabetimiz var, bundan dolayı birçok şeyi çalışıp düşünüyorsunuz ancak gerekli adımı atamıyorsunuz." ifadelerini kullandı.
15 Temmuz darbe girişiminin, FETÖ bağlantılı hiç kimsenin kamuda kalmaması gerektiğini bir kez daha gösterdiğini kaydeden Arslan, şunları kaydetti:
"OHAL kapsamında çıkan KHK ile bunların ilişkileri kesildi ama özellikle belirtmek istiyorum ki bu kişiler zaten 17-25 Aralık'tan sonra TİB ve TİB'in içindeki fonksiyonlar yerine getirilirken tamamen uzaklaştırılmışlardı. Dolayısıyla TİB'in içerisinde son 2-2,5 yıldır görev yapan arkadaşlarımız cansiperane bir şekilde bir de hainlere alet olmayacak bir TİB oluşturmak adına olağanüstü bir gayret sarf ettiler. TİB'de bu görevlerini yerine getiriyorlar. TİB zaten BTK'nın bağlı bir kurumuydu ama bugün itibarıyla o özerk yapısı diyelim tamamen kaldırıldı. Bu fonksiyonlarını BTK'nın başkanlığında yerine getirecek. Vatandaşın kafasında, o yanlışın içindeki insanlar hala görevlerinin başındalardı gibi bir algı vardı, bugün itibarıyla o algı da tamamen bitmiş oldu."
Tarihi Haydarpaşa Tren Garı'nın ülke ve demiryolları için sembolik değeri olduğunu anlatan Arslan, garın etrafındaki yapılaşmayla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte bir dönüşüm projesi çalışmasının devam ettiğini söyledi. Haydarpaşa Limanının da dahil edileceği çalışmanın İstanbul'a değer katacağını vurgulayan Arslan, "YHT ile İstanbul'a erişip, daha sonra Avrupa yakasına geçmeyi de öngörüyoruz. Özellikle Ayrılıkçeşme'den, Üsküdar'dan denizin altından Avrupa'ya geçiyoruz. Ancak İstanbul'a giden bütün YHT'ler karşıya geçmeyecek, bazıları geçecek, bazıları tarihi Haydarpaşa Garı'nda kalacak. Haydarpaşa Tren Garı, YHT'ler ile İstanbul'a, İstanbullulara ve ülkemize tren garı olarak hizmet veremeye devam edecek." diye konuştu.
Arslan, tarihi garın, YHT kullanılarak İstanbul'a gidenlerin dağılabileceği bir nokta olduğuna işaret ederek, "Oradan Marmara'ya, deniz yoluyla karşıya geçme şansı var, yapacağımız yeni büyük projelerle İstanbul'un her yerine aktarma yaparak erişme şansları var. Haydarpaşa Garımız demiryolu taşımacılığı anlamında ve özellikle YHT'ler ile taçlanarak, insanımıza hizmet etmeye devam edecek." ifadelerini kullandı.
Havacılık sektöründe ülkenin her yerini hava yoluyla ulaşılabilir hale getirdiklerinin altını çizen Arslan, bugün itibarıyla Türkiye'de 55 havalimanı bulunduğunu kaydetti.
Arslan, İstanbul'un yeni havalimanının dünyanın en büyük havalimanı olacağına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"2018'in ilk çeyreğinde, 90 milyon yolcuya hitap eden ilk etabını açacağız ve dünyanın hizmetine sunmuş olacağız. 90 milyonluk ilk etabın açılmasından, yaklaşık 2-3 yıl sonra tam kapasiteye ulaşmasını öngörüyoruz. Havalimanı uzun vadede 2. fazı tamamlandığında 200 milyon yolcuya hizmet edecek. 200 milyon hedefine giderken, 200 milyonun hepsini yapıp yarısının atıl kalmasını istemiyoruz. Dolayısıyla 90 milyonu bitirdikten sonra yolcu artış hızına bağlı olarak, planlayarak etap etap devreye sokacağız. Sonunda da 200 milyona erişecek ama hiçbir şekilde atıl kapasite oluşturmayacağız. 90 milyon, 150 milyon, 200 milyona kademeli gideceğiz ki atıl kapasite oluşmasın, milli kaynakları da israf etmiş olamayalım."
Havalimanlarına gelen uçakların, ülkedeki hava koridorlarını kullanarak katma değer oluşturduklarına işaret eden Arslan, inen her uçağın "konma, konaklama bedeli" ödediğini, her yolcunun bir bedel verdiğini anlattı. İstanbul 3. havalimanın büyüklüğü ve kapasitesi dolayısıyla ABD'den kalkan bir uçağın, İstanbul'a inip, tekrar İstanbul'dan kalkıp Çin'e, Japonya'ya, Kore'ye Afrika'ya gidebileceğine değinen Arslan, böylece transit yolculuğun da Türkiye üzerinden yapılması ve bunun da ayrıca ülkeye bir katma değer oluşturması anlamına geldiğini belirtti.
Arslan, 3. Havalimanında şu anda günde 3 vardiyada yaklaşık 16 bin kişinin çalıştığını, gelecek yıl bu sayının 30 bine çıkacağını aktardı. Havalimanı çalışmalarında yüzde 35'i geçtiklerini dile getiren Arslan, "Dünyada kriz, likidite, para sıkışıklığı varken, Türkiye'nin geleceğine güvenip böyle büyük bir havalimanını 10 milyar avronun üzerinde hemen finanse eden, uzun vadede 20 milyar avroluk finansman sağlanması Türkiye'ye olan güvenin bir göstergesi. Bu güvenin göstergesi olarak, nakit akışında en ufak bir aksama olmadığı gibi, bundan sonraki planlamalarda da en ufak bir aksama olamayacak. Çünkü, bütün bağlantılar, sözleşmeler buna göre yapılmış durumda. İstanbul 3. Havalimanı ile ilgili herhangi bir finans sıkıntısının olmadığını, olmayacağını, 15 Temmuz da dahil hiçbir şekilde etkilenmediğini, insanlarımız bilsin." değerlendirmesinde bulundu.