Dövize, mala ve kıymetli madenlere dayalı olarak gerçekleştirilen kaldıraçlı alım satım işlemleri yani Forex yeni mağdurlar oluşturmaya başladı. Kaldıraçlı sistemi nedeniyle Forex, son dönemlerde yatırımcının ilgisini çekmeyi başardı, ancak bireysel yatırımcı para kazanacağım derken, girdabın içine de düşmüş oldu. Çünkü bir miktar para yatırıp onu 10 kat hatta 100 kat artırma vaadine aldanan bireysel yatırımcılar, kazanacağım derken büyük kayıplar yaşamanın sancısını yaşıyor.
2012'ye kadar Türkiye'de merdivenaltı yürütülen Forex işlemleri, Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) denetim ve gözetimi altına girdi. SPK Başkanı Vahdettin Ertaş, 2015'e girerken yaptığı bir açıklamada, 30 Forex kuruluşunun denetim ve gözetim altında olduğunu duyurdu. Forex'ten kaynaklı oluşacak mağduriyetlerde cezaların artırılması talimatı da verildi. Fakat 2014 yılı sonu itibariyle kaldıraçlı işlemlerde, SPK Başkanı Ertaş'ın açıklamasına göre, kayıp/kazanç oranının yüzde 87 olduğu görülüyor.
Bununla beraber, Televizyonlarda, gazetelerde, tatlı kazanç reklamlarının arttığı gözleniyor. Bireysel yatırımcının takip ettiği mecralardaki bu duyuru bombardımanında “10 lira ile 1000 liralık altın almak ister misiniz?" ya da “Kazancınızı ikiye üçe katlamak o kadar zor değil; üstelik oturduğunuz yerden!" şeklinde örneklere rastlamak mümkün. Bu reklamlar etkisini göstermiş olsa gerek ki, Forex piyasaları neredeyse Borsa İstanbul'u solladı. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği verilerine göre, 2013'te 5 trilyon liraya ulaşan Türkiye Forex piyasalarının 2015'te 6,5 trilyon liranın üzerinde işlem hacmine ulaşması öngörülüyor. Hacmin büyüklüğü Forex'te işlem yapan, özellikle de kaldıraçlı sistemiyle işlem yaptıran yatırımlarının değerlendirilmesinde mağduriyet yaşayan bireysel yatırımcıların sayısını da giderek çoğaldı.
Bireysel yatırımcının mağdur olmasındaki ana nedenin başında, yatırımcının Forex piyasasını iyi bilmemesi geliyor. Finansal okuryazarlıkta zaafiyeti olan potansiyel müşterilerin Forex'e yönlendirilmeleri ise çok daha kolay. Müşterinin bilinçsizce yatırımlara yönlendirilmeleri, kayıplar yaşamasına da zemin hazırlıyor. Yatırımcı yüksek kazanç elde etmek isterken, birdenbire çok daha fazla zarara uğrayabiliyor. Bunun sebebi de genel olarak, yatırım yapmaya teşvik eden aracı kurumların, kasti veya bilgi eksikliğinden dolayı yanlış ve eksik yönlendirmelerinden meydana geliyor.
Kaldıraçlı sistemi ile dikkat çeken Forex'te bireysel yatırımcının yaşadığı kayıplar, piyasaya olan güveni azaltıyor
Forex yatırımı sözkonusu olunca, mağduriyetler hemen her ülkede benzer şekilde yaşanıyor. Dünyada günlük 5,5 trilyon dolara ulaşan Forex'in uluslararası piyasalarda da durumu pek iç açıcı görünmüyor. Bireysel yatırımcının “tüketici" olarak görülmesi gerektiği hukuksal olarak öngörülse de her geçen gün özellikle bireysel yatırımcı mağduriyet alanı büyüyor. Hukuksal değişiklerle birlikte “tüketici" olarak görülen müşteriler hukuken korunmadan yararlanıp aracı kurumların yanlış yönlendirmelerine dikkat çekip zararı ödemelerini sağlamaya çalışıyorlar.
Özellikle son birkaç yıldır, şirketlerin kurlardaki dalgalanmadan kaynaklı riskleri “hedge" etmek amaçlı kullandıkları Forex zaman zaman kazandırsa da daha çok, büyük zararlara yol açıyor. Belli dönemlerde kazanç sağlayan müşteriler, bir süre sonra çok büyük kayıplar yaşayabiliyor. Üstelik iş sadece para kaybetmeyle de sınırlı değil. Müşteriler ciddi para kaybına uğradıkları için aileleriyle de sorunlar yaşıyorlar. Ciddi para kayıplarından dolayı evliliklerin sekteye uğraması, hane içinde huzurun bozulması bile söz konusu. Borçlarını ödeyemedikleri için icraya düşen müşteriler 6 aylık kısa bir zaman diliminde kaybettikleri paranın yıllarca çalışıp kazandıkları para olduğunu ve bunun çok yıkım getirdiğini hatta aileleriyle aralarının bile bozulduğunu belirtti. Bunun en önemli sebeplerinden biri finansal okuryazarlığın az olması ve her aracı kuruma direkt olarak güvenilmesi olarak görülüyor. Bu durumda bireysel yatırımcıların yasal haklarını bilerek yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, yorum yapan, haber yayan aracı kurum yetkililerinin ceza alacaklarının farkına varmaları gerekiyor. Fakat buna rağmen Avukat Levent Kamalı'ya göre Forex piyasasında finansal tüketicilerin yaşadığı mağduriyetleri gidermek için düzenlenen tebliğ yetersiz.
Bununla birlikte yatırım yapmaları için müşterileri yönlendiren aracı kurumlar 2038 sayılı Tebliğ'e göre yönlendirici tavsiyelerde bulunamazlar. Yani Forex piyasasında aracı kurumların yatırım danışmanlığı izin ve lisansı bulunmuyor. Fakat söz konusu aracı kurumlar müşterilerine cep telefonu mesajıyla al-sat emirleri gönderip, mesajlarda örnek olarak EURUSD paritesinde işlem açılacağı, işlem seviyesi, kârın hangi seviyede realize edileceği ve zararın hangi seviyede durdurulacağı yazıyor. Aracı kurumlar, “sinyal" adı verilen bu işlemlerden hizmet almak isteyen müşterilere hesaplarına 20 bin dolar yatırmasını şart koşuyor. Müşteriler de kazanç vaadlerine aldanarak bu paraları aracı kurum hesaplarına yatırıyor. Kayıp gerçekleştiğinde ise söz konusu kurumlar “biz yatırım danışmanı değiliz, işlem emirlerini kendi rızanız ile sisteme girdiniz," diyerek sorumluluk almıyor. Avukat Kamalı'ya göre müşterilere gönderilen işlem emirleri veya müşteri temsilcilerinin “Şimdi alın! Şimdi satın!" şeklindeki ifadeleri açıkça sermaye piyasası mevzuatına aykırı. Bu yolla uğranılan zararlar tazminat davası açmak suretiyle aracı kurumlardan istenebilir. Her ne kadar aracı kurumlara dava açılsa da söz konusu tazminat davalarının ciddi zorlukları da mevcut. Ülkemizde dava süreçleri çok uzun olmakla birlikte, mağdurlar aracı kurum tarafından yönlendirildiğini ispat etmek zorunda; fakat tüm deliller telefon konuşma kayıtlarıyla sınırlı ve bu telefon konuşmaları –telefonla verilen emirler hariç- kayıt altına alınmıyor. Dolayısıyla müşteriler haklı iddialarını ispat edemiyor. Av. Kamalı'ya göre, bunun yanında dava harçları ve avukat masrafları çok yüksek. Zaten tasarruflarını kaybetmiş mağdurlar bir de bu yargılama masraflarını ödeyemiyor. Forex mağduriyetlerinin çözümü için tahkim kurumu kurulmasına dönük bir eylem planı mevcut bu da henüz hayata geçirilmedi.
Forex piyasasına giren tasarruf sahiplerinin hemen hiçbiri gerçek anlamda yatırımcı değil. Avukat Levent Kamalı'ya göre “birer amatör." Bu sebeple, örneğin İngiltere gibi sermaye piyasasının çok güçlü olduğu ülkelerde bu amatörlere finansal tüketici deniyor ve birer tüketici gibi korunuyorlar. Hâlbuki ülkemizde 500 dolar ile işlem yapanlar dahi yatırımcı sıfatıyla anılıyor. Bu finansal tüketiciler mağdur olduklarında, örneğin tüketici mahkemelerinde dava açamıyor. Birer tacir gibi ticaret mahkemelerinde dava açmak zorunda kalıyorlar. O zaman da tüketicilerin sahip olduğu haklardan faydalanamıyorlar. Sonuç olarak ticaret mahkemelerinde açılan davalar, Yargıtay aşamasını da hesaba kattığımızda yıllarca sürüyor, yargılama maliyeti de çok yüksek oluyor.
ABD ve İngiltere'nin gündemindeki “libor" davasında sermaye piyasasında usulsüzlük ve manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle aracı kurum yetkilileri 10 yıla varan hapis cezası istemleriyle yargılanıyor. Uluslararası ekonomi kanalları duruşma günlerinde mahkeme önünde canlı yayınlar yapıyor. Sermaye piyasalarının güven ve istikrarı için kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor. Fakat Avukat Kamalı'ya göre,
ülkemizde bu türden usulsüzlükler hemen her gün yapılıyor ve kimseden ses çıkmıyor.
İşlemlerin bağımsız ve profesyonel bir destek almadan yürütülemeyeceğini iddia eden Av. Kamalı'ya göre şu üç adım atılırsa Forex piyasasının dramatik şekilde düzelecek ve yüzde 60-70 civarı bir kazanç oranına yükselecek:
1- Kaldıraç oranı yüzde 10'a düşürülmeli.
2- Aracı kurumlar ile herhangi bir organik bağı olmayan sinyal sağlayıcı profesyonel şirketlerinin kurulmasına izin verilmeli. Böylece aracı kurum ile müşteri arasındaki büyük ve arızalı çıkar çatışması sonlanacak; tüketici ile sinyal şirketi arasında kazan-kazan hedefli bir çıkar birliği kurulacak. Zira tüketici para kazandıkça sinyal şirketine aylık ücret ödemeye devam edecek. Tüketicilerin profesyonel ve bağımsız destek alması ile kazanç oranlarının belirgin ölçüde artacağı kuşkusuz.
3- Aracı kurumların usulsüzlükleri nedeniyle caydırıcılığı yüksek cezalar uygulanmalı. 2014/10 sayılı Başbakanlık Genelgesi bu hususta yol gösterici. Sermaye Piyasası Kurulu, aracı kurumların suistimallerine karşı, genelgenin ruhuna uygun olarak uygulanacak cezalarda caydırıcılığı arttırmalı, lisans iptali veya faaliyeti geçici süreyle durdurma gibi broker'lara daha büyük maddi menfaat kayıpları yaşatacak cezalar uygulanmalı.
Türkiye'de de Forex'te işlem yapan yatırımcıların çoğu mağdur durumda. Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı tarafından 2014 yılı Aralık ayında açıklanan istatistiğe göre ülkemizde yatırımcıların yüzde 87'si tasarruflarını kaybetti. Bu durum Forex piyasasına olan güveni sarsacak boyutta. Hatta bazı müşterilerden aldığımız bilgilere göre Forex için aracı olan firmaların reklamlarının cezbedici olması müşteriye 1 verip 100 alma hissi uyandırıyor. SPK lisanslarının olması da güveni arttırıyor. Örnek olarak altın alın 1'e 100 kazanın, hatta petrol fiyatları düşerken de kazanın gibi söylemlerle müşteriye çekici yatırım unsurları sunarak söz konusu platformda müşterilerin kolaydan para yatırımlarını sağlıyorlar. Bununla birlikte para kazanmadığınızda kendi firmalarının da kazanmadığını belirtiyorlar. Israrlı aramalardan sonra e-mail yoluyla müşteriye gönderdikleri sözleşmeyi kampanya olduğu için gün içerisinde hemen imzalamaları gerektiğini belirtip inceleme fırsatı bile vermeden veya herhangi bir eğitim semineri bile düzenlemeden hesap açtırıyorlar.
Özellikle kaldıraç sistemini tavsiye eden aracılar müşteri kaybetse bile daha çok para yatırması gerektiğine dikkat çekip daha çok para yatırımı sağlıyor.
Hatta ilk yatırımlarında bu tarz kayıpların olabileceğine de değiniyorlar. Aracı kurumlar müşteriyi istediği gibi yönlendirebiliyor. Riskli işlemlere sebep olan aracı kurumlar bir dönem güven sağlamak için kazançlı işlem bile yaptırıyor fakat bir süre sonra devreye girip paranın hepsiyle işlem yaptırıyorlar. Bu işlemden sonra da söz konusu platformu dondurup sisteme girişi engelliyorlar. Bu arada işlem zarara uğruyor ve aracı kurum müşteriyi zararlı olduğu için hemen para yatırması gerektiğini savunuyorlar. Bu psikolojik baskı ile birlikte uzun süredir biriktirdiklerini kaybeden müşteriler durumu kabullenmek ve geri çekilmek yerine zararlarını geri alma arzusu ile ellerindeki bütün parayı bile yatırabiliyorlar.
Forex işlemleri ile maddi manevi zarara uğrayan yatırımcıların hikayeleri birbirinin aynısı gibi. Hepsi SPK lisanslı kurumların, müşteri temsilcileri tarafından sürekli işlem yapma yönünde bilinçsizce yönlendirildiklerini ileri sürüyor. Hepsinin ciddi oranda maddi kaybı var ve hemen hemen hepsinin hayatı kabusa dönüşmüş durumda.
İşte bunlardan üçü;
İnsanın kazanma güdüsü ve kaybettiklerini geri alma çabasının daha çok para yatırmanın zeminini yarattığını dile getiren İ.E. şimdiye kadar 179 bin lira kaybetmiş. Çalıştığı aracı kurum yetkililerinin bu durumu fırsata çevirdiğini söyleyen İ.E. kaybettikçe uzmanlar tarafından sürekli aranmış ve daha fazla kaybetmemesi için daha fazla para yatırması söylenmiş. Sürekli aramalar nedeniyle gün içinde riskli birçok işlem yapmış. İ.E. sık sık bir uyuşturucu bağımlısı gibi Forex'e bağımlılık hissettiğine vurgu yapıyor. Aile düzeninin hem bu yüzden hem de kaybettiği para nedeniyle bozulduğunu söyleyen İ.E. kendisi ile aynı durumda olanların hiç vakit kaybetmeden SPK mevzuatını iyi bilen Forex ve kaldıraçlı işlemlerden anlayan uzman bir avukattan yardım almalarını öneriyor.
Forex işlemlerinden 50 bin liraya yakın bir kaybı olduğunu dile getiren N.Ç. sistemin riskleri konusunda bilgilendirecek herhangi bir eğitim verilmeden sadece sözel yönlendirmelerle yatırım yaptığını söylüyor. Bir ay gibi kısa bir sürede bütün parasını kaybettiği platformun SPK lisanslı olsa bile çok iyi denetlenmediğini savunuyor. Sürekli yanlış yönlendirildiğini ve uğranan zararın herhangi bir iadesinin söz konusu olmadığını belirten N.Ç.'nin bu olaylardan sonra psikolojisi ciddi şekilde bozulmuş, geceleri uyuyamaz ve yemek yiyemez hale gelmiş. Diğer mağdurlar gibi onun da ev yaşantısı bozulmuş. N.Ç'de bir çok mağdur gibi Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmuş.
Başlangıçta kaybetse de kazanabildiğini söyleyen mağdur Z.Ö. için bu dönem kısa sürmüş. Reklamlara aldanıp 15 bin lira yatırarak başladığı Forex serüveninde müşteri temsilcileri her gün arayıp, yatırdığı paranın az olduğunu ek para yatırmazsa kaybedeceğini söylemeye başlamış. 1/100 kaldıraçta 100 kat kazanılabileceği gibi kaybın da bir anda artacağını söyleyen Z.Ö. aracı kurumun reklamlarında yok dediği komisyon oranı ve değişen oranlardaki masrafları da ödemek zorunda kalmış. 6 ay sonunda kaybının 176 bin liraya yükseldiğini söyleyen Z.Ö. 2013'te çok tanınan bir kuruma karşı SPK'ya şikayette bulunmuş. SPK, denetimleri sonucunda aracı kuruma 43 bin lira civarında idari para cezası vermiş ancak Z.Ö. kaybının ufak da olsa bir kısmını geri alamamış.
Kaldıraç sistemi bir borçlanma sistemi. Yatırdığınız paranın 100 katına kadar borçlanıyorsunuz. Sonra paritede aksi yönde sadece yüzde 1'lik bir oynama olsa dahi bütün paranızı saniyeler içinde kaybediyorsunuz. Peki bundan kimler çıkar sağlıyor? Tabi ki “alıcıya karşı satıcı, satıcıya karşı alıcı" olan aracı kurumlar! Zira aracı kurumların “piyasa yapıcı" olma imkânı var. Müşterisi işlem açtığında, profesyonel ekibiyle birlikte müşterinin karşısına işlem açıyorlar. Müşteri kaybettiğinde aynı oranda aracı kurum kazanıyor. Bu noktada yapılacak acil iş kaldıraç oranlarını düşürmekten geçiyor. Sonra, aracı kurumlarla organik hiçbir bağlantısı olmayan profesyonel, sinyal sağlayıcı danışmanlıkların kurulmasına izin verilmeli. Forex piyasasında bağımsız ve profesyonel yardım almadan para kazanmak, kaldıraç oranı yüzde 10'a düşürülse bile mümkün değil.
Forex piyasasında artık lisanslı aracı kurumlar bulunuyor. Bunların sermaye yeterliliği sıkı biçimde denetleniyor. Onun için teminatların güvence altında olduğunu söylemek mümkün. Piyasadaki sorun teminat sorunu değil. Çoğu amatör olan tüketiciler ile profesyonel aracı kurumlar arasındaki çıkar çatışması. Bu çıkar çatışmasında kaybeden her zaman tüketiciler oluyor. Şayet ülkemizde müşteri-aracı kurum çekişmelerine bakacak uzman bir tahkim merkezi kurulur ve tahkimin karara bağladığı tazminatlar “yatırımcı tazmin merkezi" tarafından ödenmeye başlarsa piyasada güven ve istikrar artar.
ABD ve İngiltere'de çok sayıda sinyal sağlayıcı şirket bulunuyor. Bu şirketler aylık 80-100 Amerikan Doları karşılığında müşterilerine sinyal (al-sat emirleri) gönderiyor. Burada bir çıkar birliği var: Müşteri kazanırsa aylığını ödemeye devam ediyor, kazanamazsa sinyal şirketi de aylık ücretinden mahrum kalıyor. Bugün Japonya'da kaldıraç oranları 1/10'a düşürüldü. Forex piyasasına girenlerin yüzde 87'si paralarını kaybetti. Bu korkunç bir istatistik. Kumarhaneden bile daha tehlikeli bir mecradan bahsediyorum. Fakat aracı kurumlar bu istatistiği bilmelerine rağmen yüksek kazanç vaadi içeren reklamlar yayınlıyor ve finansal okuryazarlığı olmayan vatandaşımız, para kazanma hayaliyle bu reklamlara kanmaya devam ediyor.