Faizi kim istiyor?

Ekonomi Servisi
00:0018/03/2021, Perşembe
G: 19/03/2021, Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Türkiye %17 faizle dünyanın en yüksek faiz veren ülkelerinin başında geliyor. Ancak faiz lobisi, üretici, ihracatçı, tüketici, yatırımcı, tüccar ve esnafın şikayetçi olduğu bu yüksek faizlerle bile yetinmiyor. Merkez Bankası, bugünkü toplantısını yine “faiz artır” baskıları altında yapacak. İş dünyası “bu faiz sarmalından kurtulmalıyız” diyor.

Türkiye, yüzde 17 faizle dünyanın en yüksek faiz veren ülkelerinin başında geliyor.
Üretimi, yatırımı, istihdamı ve ihracatı baltalayan yüksek faiz ortamı, büyümenin önündeki en büyük bariyer olarak dikkat çekiyor.
Hem işletmelerin hem bireylerin finansman maliyetini yükselten bu durumdan üretici, yatırımcı, tüccar, esnaf ve tüketici şikâyet ediyor.

MERKEZ'E “ARTTIR” BASKISI

  • Ülkedeki ekonomi paydaşlarının tümünün şikâyetçi olduğu yüksek faiz ortamının kime yaradığı merak ediliyor. Yüzde 17’lik politika faiziyle yetinmeyen rantçı kesim, bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde yine Merkez Bankası’na baskı yapmayı sürdürüyor.
    Kurlarla oynayarak oluşturdukları spekülatif ortamda Merkez Bankası’nı faiz arttırmaya zorlayan rantiye kesimi; bu yöntemle hem milyonlarca çalışanın emeğinin karşılığı olan kazancına hem de yüzbinlerce işletmenin gelirlerine ortak oluyor.

MERKEZ KİME KULAK VERECEK?

Mayıs 2020’de yüzde 8,25 seviyesine kadar indirilen gösterge niteliğindeki politika faizi, üç aylık bir sabit bırakma döneminin ardından Eylül 2020’de yüzde 10,25’e çıkarıldı.
Merkez Bankası’ndaki başkan değişikliğinin ardından, Kasım toplantısında yüzde 15’e çıkarıldı.
Aralık’ta 200 baz puanlık faiz artışı daha yaparak faizleri yüzde 17’ye yükselten Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda nasıl bir karar vereceği merak ediliyor.

ENFLASYONDA DÜŞÜŞ BEKLENİYOR

  • Merkez Bankası’nın geçen hafta açıkladığı “2021 yılı Mart ayı Beklenti Anketi”ne göre 2021 yılsonu Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) beklentisi ise yüzde 11,54 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi ise yüzde 10,47 olarak açıklandı.
    Bu rakamlar önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonunun gerileyeceğini gösteriyor. Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda bu verileri de dikkate alarak güçlü bir sözlü iletişimle faiz artırmayabileceği de konuşuluyor.

YÜKSEK FAİZLER KREDİ KULLANIMINI DURDURDU

Faizlerin birkaç aylığına da olsa yüzde 10 civarında tutulması, geçen yıl koronavirüs salgınına karşı getirilen kısıtlama ortamından dolayı nakit sıkıntısı çeken işletmelere ve vatandaşlara nefes aldırdı.
Ekonomi yönetimindeki değişiklikle birlikte yeniden yüksek faiz ortamına geri dönülmesi, hem işletme hem de bireysel kredi kullanımlarını ciddi oranda düşürdü.

ACI REÇETEYİ 80 MİLYON ÖDEMEMELİ

  • İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı (İDMİB) Başkanı Mustafa Şenocak,
    “Merkez Bankası yüksek faizi kuru baskılamak için bir dönem enstrüman olarak kullandı ama bu sürdürülebilir değil. Elbette kullanabilir. Altyapısı olmadığı için kullandı. Yüksek faiz artan maliyetlerle işsizliği doğuracak. Merkez Bankası’nın faizle yazdığı acı reçetenin faturasını 80 milyon vatandaş ödememeli”
    dedi.


YÜKSEK FAİZ ÜLKE İÇİN BİR YÜK

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz,
“Türkiye’de faizler çok yüksek. Daha da artması yanlış olur. Dövizi aşağı çekmek amacıyla kullanılmamalı. Kur silahı olarak kullanmamak lazım. Bir üretici, ihracatçı ve sanayici olarak faiz artışı istemiyoruz. Bu hem sanayici hem de ülke için bir yük”
diye konuştu.

PARA TÜKETİME DEĞİL ÜRETİME GİTMELİ

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, fiyat istikrarı sağlamak adını yapılan faiz artışlarının ardından artık faizlerin düşürülmesini beklediklerini söyledi. Faizin kırmızı çizgileri olduğunu belirten Kaan, son dönemlerde Türkiye’yi çok dolaştığını ve üreticinin üzerindeki finansman maliyetleri konusunda çok şikâyet aldıklarını söyledi. Sanayici ve üreticinin sırtındaki en büyük yük olan faizlerin düşürülmesi gerektiğini anlatan Kaan,
“Paranın tüketime değil üretime yönlendirilmesi lazım. Şu anda Türkiye’de imalat sanayii çok iyi gidiyor. Bu hızı düşürecek adımlar değil, daha da artıracak adımlar bekliyoruz. Bankalar topladıkları paraları kime satacaklar?”
diye sordu.

ÜRETİM VE İSTİHDAM YATIRIMLARA BAĞLI

  • Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO( Başkanı İbrahim Burkay, Ekonomi Reform Paketi’nin yatırım, üretim, istihdam ve ihracat olmak üzere 4 temel konu üzerinde durduğunu anımsattı. Sürükleyicilik bakımından yatırımların önemine vurgu yapan İbrahim Burkay,
    “Yatırım olmazsa üretim olmaz, istihdam, ihracat olmaz. Finansmana erişim zorluğu yatırımlardaki en büyük engel. Bu da firmalarımızı ciddi anlamda düşündürüyor. Çünkü TL bazında yüzde 18-20’lerin konuşulduğu bir ortam var. Yüksek oranlar nedeniyle yatırım yapmak kolay değil. O nedenle faizlerin düşürülmesi çok elzem ve gerekli. Üretim ve yatırım planlarını faiz-enflasyon kıskacından hızla kurtarmalıyız”
    dedi.

FAİZ ARTIRMAK ÇÖZÜM DEĞİL

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, pandemi sürecinde esnaf zor durumdayken faiz artırmanın doğru olmadığını belirterek,
“Faizlerin yükselmesinin zararları olacak. Enflasyonu yükseltecek. Maliyetleri artıracak. Dolayısıyla tüketici fiyatlarında da artış sürecek. Yeni ekonomik tedbirlerdeki tasarruflar, yatırımlar ancak düşük faizle olur. Faizi yükseltmek sorunu çözmeyecek”
dedi.

BU ORANLARLA EV VE ARABA ALINMAZ

Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, Ticaret Bakanlığı’nın yaptığı düzenleme ile konut ve otomobil alımlarında daha uzun vade kullandırma imkanı sunduğunu hatırlatarak,
“Ancak halen yüksek seyreden faizler maliyetleri artıracağından ve pandemi nedeniyle de birçok insanımız dükkanını kapatmış, işinden olmuş veya işleri yavaşladığından dolayı o uzun vadeli kredileri kullanıp, araba ya da ev alma gibi imkanına kavuşmaları zorlaşıyor. Bir an evvel piyasadaki faizlerin düşmesi lazım”
dedi.

Tüketici güvenini sarsıyor

Şu an faizin yüksek olduğunu belirten Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ata Özkaya, döviz fiyat seviyesinin değil, dalgalanmanın önüne geçecek politikaların hedeflenmesi gerektiğini vurguladı. Özkaya,
“Merkez Bankası TL’nin seviyesini de hedef olarak koymuş durumda. Bu tüketici güvenine yönelik bir hedef. Sanırım bundan vazgeçecek. Çünkü oynaklık hem tüketiciyi hem de üreticiyi daha çok etkiliyor, belirsizlik oluşturuyor ve ekonomiye olan genel güveni sarsıyor. Turizm ve hizmetler sektöründe, hane halklarında gelir düzeyi düşük olanlar etkilenmiş durumda. İçinde bulunduğumuz koşulların eskisi gibi faiz artırmaya uygun olmadığını düşünmemiz gerekiyor”
dedi.

SARMALA DÖNDÜ

  • “Faiz artırmanın sarmal oluşturduğunu düşünüyorum”
    diyen Özkaya,
    “Bir süre sonra faizi yine artırmanız gerekiyor. Finansal piyasalardaki beklentiler, TCMB’nin hedef alanından saparak ileriye gitmiş oluyor. Merkez Bankası’nın sürekli vurguladığı argüman enflasyonun kontrol altına alınması. Enflasyonun belli bir seviyede olacağını garanti edene kadar, faiz silahını kullanacağım diyor. Şu an beklenen enflasyon yönünü aşağı çevirmiş durumda. Dolayısıyla faiz artıracağım
    dememesi lazım” dedi.

ENFLASYONU TETİKLEYİCİ

Makroekonomistler geleneksel olarak düşük faiz oranlarının enflasyonu teşvik ettiğine inanıyor. Faizleri arttırmanın enflasyonu düşüreceği düşüncesi, 1970’lerin yüksek enflasyon-yüksek faiz ve düşük enflasyon-düşük faiz dönemlerine dayanıyor.
Ancak son küresel finans krizi, iş ve bilim dünyasının faiz-enflasyon ilişkisine dair tezlerini sorgular hale getirdi. Kanada Merkez Bankası Üyesi ve Wisconsin-Madison Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Stephen Williamson’un savunduğu Neo-Fisherian etkisine göre ise ekonomilerde nominal faiz oranından enflasyona doğru bir nedensellik ilişkisi mevcut.
Bu teze göre; düşük faiz oranları düşük enflasyona yol açıyor. Bu yöndeki çalışmaların ortak noktası; kısa dönemli etkiler açısından düşük faiz oranları düşük enflasyona neden oluyor.

FİNANSAL KRİZ SONRASI TEST EDİLDİ

  • 2007-2009 döneminde yaşanan finansal krizden sonra çoğu merkez bankası düşük faiz politikası uyguladı.
    Ancak özellikle gelişmiş ülkelerde düşük faiz politikasıyla birlikte enflasyon hedeflenen seviyelerin altında kalmaya devam etti.
    Finansal krizi takiben enflasyon ile nominal faiz oranları arasındaki nedensellik ilişkisi tekrar gözden geçirildi.
    Yapılan çalışmalarda Fisherian etkisindeki nedenselliğin aksine Neo-Fisherian görüşlere paralel olarak kısa dönemde nominal faiz oranından enflasyon oranına doğru nedenselliğin olduğu görüldü.
#​Faiz
#Türkiye
#Merkez Bankası