Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde sitem ederek dile getirdiği İzmir Limanı’nın özelleştirilmesine yönelik iptal ile Türkiye'nin doğrudan kaybettiği yatırımın boyutu 1 milyar 275 milyon dolar. Bu rakam 2018 yılı Ocak-Ağustos döneminde elde edilen 7 milyar dolarlık doğrudan yatırımın da yüzde 17’sini oluşturuyor. Uzmanlar ise söz konusu iptalle çok avantajlı bir kaynağın da kaçtığını ifade ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "İzmir Limanı’nın ihalesini yapıyoruz ve Danıştay’da İzmir Limanı ihalesi 2 yıl bekliyor. 2 yıl sonunda burayı alacak olan kişi vazgeçiyor ve biz 1.2 milyar dolar kaybediyoruz. Şimdi bunu bana Danıştay neyle izah edecek, 1 milyar doların hesabını kim verecek?" açıklamasıyla İzmir Limanı’nın özelleştirilmesi meselesi gündeme yeniden geldi.
- Söz konusu limanın özelleştirilmesi için 3 Mayıs 2016’de açılan ihaleyi Hutchison, Global ve EİB LİMAŞ konsorsiyumun, 1 milyar 275 milyon dolar bedelle kazanmasına rağmen açılan dava süreci 29 ay devam etmiş ve sonucunda özelleşme iptal oldu.
Modernleşme yatırımı da engellendi
Özelleştirmenin iptali ile doğrudan yatırım bir tarafa, limanın modernleştirilmesi için yapılacak yatırımlarda engellendi. ileriki dönemlerde elde edilebilecek gelirler ve limanın lojistik transfer merkezi olarak kullanılması da hayal oldu.
Yüzde 17'sini oluşturuyor
"Sıcak para ve dış borçtan çok daha avantajlı bir dış kaynak"
Prof. Dr. Bahçekapılı, doğrudan yatırımların ülkeler açısından önemine dikkat çekerek, "Günümüzde birçok gelişmekte olan ülke doğrudan yabancı sermaye yatırımı teşvik etmeye miktar ve boyutlarını arttırmaya çalışıyor. Doğrudan yatırımlar bir yandan ödemeler dengesi açıklarının finansmanına yardımcı olurken diğer yandan oluşturduğu istihdam, teknoloji transferi, pazar gelişmesi, geri ve ileri bağlantıları ile yan sanayi ve hizmetlere oluşturduğu katkılarla özellikle sermaye yetersizliği çeken ülkeler için birçok cazip imkanları da beraberinde getiriyor. Yeni yatırımlar, yeni satın almalar ve birleşmeler şeklinde uygulamalarla doğrudan yatırımların etkileri katlanıyor. İzmir Limanı da içinde bu örnek satın alma türünde bir yabancı yatırım ve bir kamu varlığının söz konusu olması nedeniyle de bir özelleştirme aslında. Ancak kalıcı bir yatırım. Diğer dış açık finansman yöntemleri olan kısa süreli sermaye yani sıcak para ve dış borçtan çok daha avantajlı bir dış kaynak olarak ülkemize katkı sağlayacak bir unsuru kaçırdık" dedi.
2017 yılı toplam yabancı sermayenin yüzde 11’i
Bahçekapılı, 2003 yılından bu yana Türkiye’ye toplam 193 milyar dolar doğrudan yatırım geldiği ve bunun Cumhuriyet tarihindeki tüm doğrudan yatırım tutarından daha fazla olduğunun altını çizerek, "Bunda büyük kamu varlıklarının özelleştirilmesinin çok büyük bir payı var. Yani daha çok varlıkların el değiştirilmesi şeklinde bir kısmı da birleşmeler ve yeni yatırımlar ile gerçekleşti. 2017 yılında Türkiye’ye yaklaşık 11 milyar dolar yabancı sermaye girişi oldu. Bahsi geçen liman özelleştirmesi bunun yüzde 12’si civarında. Bu yıl ilk sekiz ayda 7 milyar dolarlık bir giriş var. Yani bu anlamda hatırı sayılır bir özelleştirme engellendi. Özelleşme ile tesislerin iyileştirilmesi, yeni yatırımlar da kaybedildi" diye konuştu.
"Limanın lojistik transfer merkezi olarak kullanılması ekonomiye oluşturacağı ek katkılar olarak ele alınabilir"
Ancak yabancı sermayenin bir süre sonra elde ettiği temettüyü ülkesine transfer ederken Türkiye ekonomisinde de bir değer çıkışı söz konusu olacağının altını çizen Bahçekapılı, "Bu gelecek yıllarda ödemeler dengesinde kar miktarına bağlı olarak ek bir maliyet oluşturacaktır. Ayrıca bu tip kritik ve stratejik özelleştirmeler bazı durumlarda ulusal güvenlik, dışa bağımlılık gibi bazı negatif etkiler de oluşturabilir. Yani madalyonun öteki yüzünü de dikkate almak gerekir” sözleriyle görüş bildirdi.
Özelleştirme ülke ticaretini olumlu yönde etkiler miydi?
"Dış ticaret faaliyetlerinin ana belirleyicisi bir ülkenin ihracat kapasitesi ve kabiliyetleridir. Satacak değerde malınız var olduğunuz sürece ihracatta başarılı olursunuz. Temel belirleyici bir ülkenin ne kadar çok malda diğer dünya ülkelerine göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğudur. Ancak lojistik ve gümrük işlemlerinin yapısı ve maliyetleri de etkin bir dış ticaretin diğer önemli unsurlarıdır. Lojistik imkanları sınırlı bir ülkenin, gümrük işlemleri ve yapısı bozuk bir ülkenin etkin bir dış ticaret yapması mümkün değildir. Özellikle zamanla yarışan dış ticaret mallarında. Örneğin taze tarım ürünleri gibi. Her ne kadar bu tip ürünlerin katma değeri düşükse de bizim gibi ülkeler için önemlidir.
Hızlı tüketim malları ihracatına katkı sağlayabilirdi
Deniz, kara ve hava taşımacılığı bu anlamda dış ticaretin gelişmesi için vazgeçilmez altyapıları oluşturur. Deniz taşımacılığı ve bunun ayrılmaz bir parçası olan liman işletmeciliği de bu anlamda önemli lojistik unsurlardır. Deniz taşımacılığı dünyada taşıma birim maliyeti en düşük lojistik kanaldır. Etkin, ihtiyaçlara ve dış ticaret kapasitelerine cevap veren, hızlı yükleme ve boşaltma yapabilen limanlar dış ticaret maliyetlerini (ithalatı maliyetini de) düşürür. Eğer bu özelleştirmede yabancı yatırımcı satın alacağı limanı modernleştirip, yeni teknolojiler ve imkanlarla donatacaksa ’ki öyle olmalı’ bu taktirde dış ticaretin özellikle Ege bölgesindeki dış ticarete konu olan malların ticaretinde maliyet avantajları sağlayabilir, hızlı tüketim malları ihracatına katkı sağlayabilirdi".
"Liman ve havalimanlarının kontrolü sağlanmalı"
Prof. Dr. Bahçekapılı, özelleştirme sonucu elde edilecek doğrudan yatırımın kısa vadede olumlu etki vereceğini n altını çizerek, limanların ve havalimanlarının kontrolüne dikkat çekti.
Bahçekapılı, “Yetersiz sermayenin olduğu ülkelerde bu tip varlık satışları faydalar sağlar. Ancak daha önce de değindiğim gibi işin ulusal güvenlik, yerli ve milli sermayenin konumu, dışa bağımlılık, ticaret stratejisi yönleri de var. Bunu unutmamak gerekir. Limanlar, hava limanları bir ülkenin dış dünyaya açılan kapıları. Bu kapıların kontrolünü belli yasal düzenlemeler ve satış sırasında koyacağınız bazı kısıtlamalar ile ülkenin kontrolünde bırakılmasını sağlamak gerekir” ifadelerini kullandı.