Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23. Dünya Enerji Kongresi'nde katılımcılara hitap etti . Türkiye'nin tarihinde sömürgecilik utancı olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Bugün de ülkemizin Afrika'ya yaklaşımı ne doğal kaynak, ne beşeri kaynak, ne de başka bir çıkar kaygısına dayanıyor. Biz öncelikle orta ve kuzey Afrika ile tarihten gelen bağlarımızı yeniden canlandırmanın peşindeyiz. Bunun yanında Afrika'nın tamamını dünyada el uzatılmadık mağdur bırakmama anlayışımız tezahürü olarak kucaklama çabasındayız. Kıtadaki insanların bizden beklentileri, farklı niyetlerle ortaya konan dayatmalar değil, Afrika sorunlarına Afrika çözümleri üretilmesidir" diye konuştu.
Enerji sorununu çözmeden, kalkınmadan ve diğer sorunlardan bahsedilemeyeceğini belirten Erdoğan, "Bugün dünyada elektrikten mahrum olan 1.1 milyar insanın 650 milyonu Afrika'da yaşıyor. Dünyanın kuzeyi zenginlik içindeyken, Güney'i en temel ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntı çekiyor. Bölgedeki durumun aciliyeti nedeniyle çalışmalarımızı buranın üzerinde yoğunlaştırdık" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülke olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Son 14 yıldır dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme performansına sahibiz. Bu durum enerji talebimizin yüzde 6-8 arasında artışa yol açmıştır. Biz bu talebi karşılanın yanında enerji arz güvenliğimizi sağlamak ve enerji sepetimizi çeşitlendirmek için çalışıyoruz. Türkiye dünyanın ispatlanmış doğalgaz rezervlerinin yaklaşık 3'te 2'sinin bulunduğu bölgede yer alıyor. Bu enerji kaynaklarının dünyaya ulaştırılması noktasında önemli projelere öncülük ettik. Mavi Akım, İran ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz hatları Türkiye'nin bu alandaki konumunu tescillemiştir. Azeri petrolü başta olmak üzere, Hazar petrolünün Ceyahan'a akışını sağlayan boru hattını da hayata geçirdik. Azerbaycan ile birlikte Güney gaz koridorunun belkemiği olan TANAP projesini inşa ediyoruz. Bu hattın devamını oluşturacak Transadriyatik boru hattı ile Azeri gazı Avrupa piyasalarına ulaşmış olacak. Türkmen gazının da bu projenin bir parçası olması için yoğun çaba harcıyoruz. Rusya'nın halihazırda Balkanlar üzerinden aldığımız gazı, Karadeniz üzerinden ülkemize sevk etmeyi öngören Türkakımı projesine de olumlu bakıyoruz. Bu projenin ikinci aşaması Avrupa doğalgaz piyasalarındaki gelişmelere bağlı olarak geliştirilecektir. Diğer taraftan doğu Akdeniz gazı da yeni bir alternatif. Yapılan araştırmalar, bu gaz için en karlı ve ekonomik güzergahın Türkiye olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Enerjinin 3 boyutu olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Bir tedarik, iki taşıma, üç tüketim. Biz tabii tedarikçi bir ülke değiliz. Biz tüketici ve taşıyıcı bir ülke konumundayız. Bu özelliklerimizi teknoloji ile bütünleştirerek o tedarikle bunu bir araya getiriyoruz. Avrupa'nın arz güvenliğine de bununla katkı sağlıyoruz. Bu çerçevede Rusya federasyonu, Cezayir ve Norveç'ten sonra Avrupa'ya 4. doğalgaz koridorunu birlikte oluşturmak amacındayız TANAP ile Avrupa'nın doğalgaz tedarikinde yeni bir alternatif ortaya çıkacak. Bu projenin Avrupa için de önemli olduğuna inanıyoruz" dedi.
Türkiye için nükleer enerjinin de önemli bir kaynak olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Rusya ile Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi gerçekleştirilmesine yönelik anlaşma imzaladık. Japonya ile Sinop Nükleer Güç Santrali projesi için anlaşma yaptık. Şimdi 3. Nükleer güç santrali projesini hayata geçirme arayışındayız. Bizim ciddi bir enerji potansiyeline ihtiyacımız var. Hedefimiz önümüzdeki yıllarda elektrik üretimimizin yüzde 10'unu nükleer enerjiden karşılanması. Türkiye yenilenebilir enerji açısından önemli bir konuma sahip. Türkiye'de enerjinin her alanında bir yatırım potansiyeli mevcut. Tüm enerji şirketlerini yatırıma davet ediyoruz. Türkiye'ye güvenen asla pişman olmamıştır, bundan sonra da pişman olmayacaktır. Günümüzde küresel altyapı yatırım ihtiyacının büyük bölümünü enerji yatırımları oluşturuyor. Son dönemde düşen petrol fiyatlarının enerji yatırımlarını etkileme ihtimali üzerinde durmalıyız. Bugün ertelenen yatırım kararlarının gelecekte enerji güvenliği üzerinde olumsuz etkide bulunması kaçınılmazdır. Bunun için daha yakın bir koordinasyon içinde çalışmamız gerekiyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan zengin enerji kaynaklarına sahip olmanın tek başına huzur getirmediğini de belirterek, bunun en çarpıcı örneğinin Ortadoğu olduğunu vurguladı.
Erdoğan Suriye konusunda dünyaya çağrıda da bulunarak şunları söyledi:
“Suriye'ye Irak'a Ortadoğu'ya huzur ve barış getirmek için el ele verelim. Halep'teki çocuk ufka baktığında içi umutla dolmalı. Ancak bugün Halep'te ufka bakan çocuklar helikopterlerin kendilerini hedef alan bombalarını görüyor. Musul'da ufka bakan çocuk özgürce gelecek hayalleri kurabilmeli. Bugün Musul'daki çocuklar ufukta sadece DEAŞ zulmü ile, mezhepçilik tehdidinin mukayesesini yapabiliyor. Biz diyoruz ki Suriye'de çatışmaların durması, insani yardımları kısıtlama olmadan ihtiyaç sahiplerine ulaşması için gelin birlikte gayret sarf edelim. Musul'un hem DEAŞ tehdidinden, hem mezhepçilik baskısından kurtarılabilmesi için birlikte mücadele edelim. Gelin barış için elimizdeki imkanları kullanalım. Gelin yeni ufukları birlikte kucaklayalım."
Türkiye'nin bugüne kadar savunduğu değerlerin bedelini ağır şekilde ödediğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu bedel kimi zaman maddi sınırlar içinde kalırken, kimi zaman 15 Temmuz'da yaşadığımız gibi kanla ödenebiliyor. Yaklaşık 3 ay önce ordu içine sızmış bulunan bir grup terörist, milletimizi, demokrasimizi, bağımsızlığımızı hedef alan darbe girişiminde bulundu. Birçok kurumumuz bombalandı. Sivillerin üzerine ağır silahlara ateş açıldı. Milletimizin cesareti sayesinde bu girişimi akamete uğrattık. Bu hain saldırı sırasında 241 vatandaşımız şehit olurken 2 bin 194 vatandaşımız yaralandı. 15 Temmuz arkasında FETÖ ve onun elebaşı vardı. Sizler de bu hain terör eyleminden 3 ay sonra İstanbul'a gelerek ülkemize, milletime, demokrasimize destek verdiniz. Milletim ve şahsım adına teşekkür ediyorum. Umarım sizlerin bu asil duruşunuz hala Türkiye'ye açık destek vermekten imtina eden, hala darbecileri bahane ederek bize demokrasi dersi vermeye kalkan birilerine örnek olur."
Türkiye'nin PKK ve DEAŞ terör örgütlerinin de saldırısı altında olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye'nin Suriye ve Irak'a ilgisinin en önemli sebeplerinden biri de DEAŞ ve PKK-YPG mensuplarının saldırılarıdır. Ankara, İstanbul, Gaziantep ve Diyarbakır'da canlı bomba saldırıları gerçekleştirdi. PKK hemen her gün güvenlik güçleri ve vatandaşlara yönelik eylemler düzenliyor. Dün 18 asker ve sivil kardeşimizi şehit ettiler. Önceki gün Ankara'da bombalı araçlı eylem yapma hazırlığında olan iki PKK militanı kendilerini havaya uçurdular. Bütün bunlarla beraber buradan bir kez daha şehitlerimize rahmet diliyorum. Ülkemizin birliğini, huzurunu hedef alan bu kalleş saldırıların başarıya ulaşma imkanı olmayacaktır. Bu saldırılar terör örgütünün son sesini duyurma çabalarıdır. Türkiye tüm bu terör örgütleri ile mücadele edecek imkana ve kararlılığı sahiptir. Madem ki terör küresel bir sorundur. Ülkemizin bu mücadelesinde diğer devletlerden destek beklemek hakkımızdır. Kendi topraklarımızda nasıl mücadele yürütüyorsak, terör tehditlerinin kaynağı durumundaki Suriye ve Irakta da aynı hakka sahip olduğumuza inanıyorum. Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki mücadelesi hayati bir zorunluluktur. Dünyadaki enerji kaynaklarının güvenliği de bu bölgenin terörist faaliyetlerden arındırılmasına bağlıdır. Biz kendi milliği güvenliğimiz için de dünyanın enerji güvenliği için de mücadele ediyoruz" dedi.