Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara'da gerçekleştirilen 'Küresel Yatırım Günleri ve Ankara Resepsiyonu'na katıldı. Burada yaptığı konuşmada Türkiye'nin 2026 yılında tek haneli enflasyona ulaşacağını belirten Yılmaz, "Türkiye'ye yatırım yapanlar kazanır, Türkiye'ye de kazandırırlar, kendileri de kazanır" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara'da bir otelde gerçekleşen, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) 'Küresel Yatırım Günleri ve Ankara Resepsiyonu'na katıldı. Yılmaz, "Temel önceliğimiz enflasyonla mücadele. Reel tarafta rakamlarımızda görmüş oldu. Büyümemiz, turizm gelirlerimiz iyi, istihdamımızda iyi gidiyoruz. Birçok sektörlerde göstergelerimiz olumlu ama enflasyonda tabii ki arzu ettiğimiz yerde değiliz. Halkımızla vatandaşımız da bunu birinci öncelik olarak görüyor. Demokratik bir ülkeyiz. Halkın önceliği neyse hükümetimizin de önceliği o. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte en temel meselemiz, en temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Bunu da bir arada yapmak mümkün değil. Dünya tecrübesinden de görüyoruz. Bizim de o yüzden yıllık bir programımız yok, orta vadeli bir programımız var. Orta vade dediğimizde 3 yıllık bir program. Bu yıl Merkez Bankamızın öngörüsü yüzde 38 yıl sonu. O civarda bir gerçekleşme bekliyoruz. Beklentileri bu anlamda iyileştiğini görüyoruz. Gelecek yıl yüzde 20'nin altına düşer diye enflasyon tahminimiz planlamamızda bir sonraki yıl yani 2026'da ise tek haneli enflasyona ülkemizin yeniden döneceğine inanıyoruz. Bunun politikalarını, planlarını, uygulamalarını gerçekleştiriyoruz. Türkiye'ye yatırım yapanlar kazanır, Türkiye'ye de kazandırırlar, kendileri de kazanır diye özellikle ifade etmek istiyorum. Ortaya koyduğumuz on ikinci planımız var. Orta vadeli program dışında 12'nci kalkınma planımız var. Bunun da odağında o yeşil ve dijital dönüşümü koymuştuk” ifadelerini kullandı.
‘Nitelikli insan kaynağı sayesinde doğrudan yatırımlar için akla ilk gelen ülke Türkiye'dir'
Yatırımcıları artırmak ve yatırımcıların beklentilerini en üst düzeyde karşılamak için sürekli olarak adım atmaya devam edeceklerini belirten Yılmaz, “Dünya covid pandemisi sonrasında küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmaların ve jeopolitik gerilimlerin etkisindedir. Dünya ekonomisi tarihsel ortalamalarının altında etrafımızda jeopolitik birtakım gerilimler var. Bir taraftan da Türkiye'ye özel olarak geçerli tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Dolayısıyla bu meydan okumalarla birlikte ekonomik programımızı hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda küresel uluslararası doğrudan yatırımlar az önce değerli başkanın da ifade ettiği gibi maalesef çok olumlu bir şey sergilemiyor. Geçen yıl 1.3 trilyon dolar civarında toplam küresel sermaye var. Fakat yine başkanımızın da ifade ettiği gibi bu rekabetli ortamda payımızı yükseltebilirsek yarın gelecekte küresel, sermaye hareketleri yükseldiği zaman nicelik olarak çarpan etkisi çok daha yüksek olacaktır. Bu rekabetçi ortamda amacımız Türkiye'nin payını artırmak ve yolumuza devam etmek. Nitelikli insan kaynağı sayesinde doğrudan yatırımlar için akla ilk gelen ülke Türkiye'dir. Son 20 yılda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde aralıksız bir şekilde uyguladığımız reform günleriyle yatırımcıların farklı ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaya öncelik verdik” diye konuştu.
‘80 binden fazla uluslararası şirkete ev sahipliği yapıyoruz'
2003'ten önceki 30 yıla bakıldığında Türkiye'nin sadece 15 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım çektiğini aktaran Yılmaz, “Türkiye bu dönemlerde küresel pastanın sadece binde 2'sine sahip. 2003 yıldan bu yana 21 yıllık dönemde ise toplam 262 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım girişi gerçekleşti. 2003 yılında ülkemize yalnızca 5 bin 600 uluslararası sermaye varken bugün 80 binden fazla uluslararası şirketlere ev sahipliği yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nin yaptığı çalışmalara göre son 15 yıllık süreçte yaklaşık ihracatın yaklaşık yüzde 31'ini uluslararası sermayeli şirketlerin gerçekleştirdiğini belirten Yılmaz, “Bu ihracatın yüzde 60'ından fazlası yüksek ve orta yüksek teknolojik ürünlerden oluşmaktadır. Bu da bizim için son derece kıymetli. Özel sektör ARGE harcamalarının da yüzde 30'unu uluslararası yatırımcılarımız gerçekleştiriyor. Bu şirketlerin istihdamda da çok önemli katkısı bulunuyor. Bir milyon 300 bin kişiye istihdam sağladığını hesap ediyoruz. Her zaman ifade ettiğimiz gibi ülkemizde faaliyet gösteren uluslararası şirketleri biz yabancı sermaye olarak nitelendirmiyoruz, kendi şirketimiz olarak görüyoruz. Yerli bir şirket olarak algılıyoruz. Yeter ki bizim hukukumuza göre çalışın ülkemize, insanımıza hizmet edin” dedi.
‘Ulusal ve uluslararası yatırımları artırmayı hedefliyoruz'
Cari açığı düşürmeyi diğer taraftan cari açığın finansman kalitesini yükseltmeyi ön gördüklerinin altını çizen Yılmaz, “Kalkınmakta olan bir ülkeyiz iç tasarrufu elbette artırmaya çalışıyoruz. Yatırımları düşürerek dengeyi sağlamayı değil tasarruf oranlarını artırarak dengeyi sağlamayı hedefliyoruz. Dolayısıyla hem iç tasarruf oranlarımızı artırarak hem de dış tasarrufları, uzun vadeli iş kaynakları ülkemize kalkınmakta olan ve önemli hedefleri olan bir ülke olarak daha sağlıklı bir şekilde finanse etmeyi öngörüyoruz. Böylelikle dijital devlet uygulamaları olarak da kamu hizmetlerinin, dijitalleşmesi ve bürokratik süreçlerin azaltılmasına da büyük önem veriyoruz. Diğer önemli bir önceliğimiz de büyük veri teknolojilerinin öne çıktığı insan dönüşüm programıdır” dedi.