Bakan Vedat Bilgin'den asgari ücret, EYT ve memur zammı açıklaması: İhtiyaç olursa ara zam yapılabilir

20:5723/12/2022, Cuma
G: 24/12/2022, Cumartesi
AA
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin açıklama yaptı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin açıklama yaptı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin canlı yayında ekonomide öne çıkan konuları değerlendirdi. Şartlara göre ihtiyaç olduğu takdirde asgari ücretlerde ek bir zam yapılabileceğini kaydeden Bakan Bilgin, EYT ile ilgili teknik çalışmalarının tamamlandığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın değerlendirmesinin ardından bu ay sonunda veya en geç Ocak ayının ilk haftasında Meclis'e sevk edileceğini söyledi. Bilgin ayrıca, memur maaşlarına da enflasyona ezdirmeyecek oranda artış yapılacağı değerlendirmesinde bulundu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Asgari ücretin çalışanların beklentilerinin altında kaldığı eleştirileri ile Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın "9 bin liranın altında olmaması gerektiği" yönündeki açıklamasının anımsatılması üzerine Bilgin, "Sendikaların, 'Çok iyi oldu, çok mutluyuz.' demelerini, zaman zaman söyleyebilirler ama beklemek çok kolay değil." diye konuştu.

Türk-İş'in daha önce 7 bin 785 lira açlık sınırı açıkladığını belirten Bilgin, şunları kaydetti:

"Böyle bir açlık sınırını kendileri tespit ediyorlar, söylüyorlar. Rahmetli Kemal Tahir'in 'yürür gezer yalanlar' diye bir tabiri var. Birisi bir şey söylüyor, ondan sonra da o tekrar edile edile doğruymuş gibi algılanıyor. Sendikaların bu tür şeyleri, kendi taleplerini güçlendirmek için yaptıkları çalışmalar olarak kabul edilebilir ama bunu bir gerçeklik olarak takdim etmeye başladıkları zaman gerçeklik algısını tahrip eder. Böyle bir açlık sınırı onların tamamen keyfi olarak yapılan, bilimsel olmayan tespitleri üzerine yapılmış bir çalışma. Kendi yüzlerine de söylediğim için rahatlıkla söylüyorum. Yoksulluk sınırı belirlemişler 25 bin lira. 'Genel başkanlarınızın dışında sendikalarınızda çalışan kaç kişi var? 25 bin lirayı kaç kişi alıyor?', soruyorum bunu. Bende rakamları var, primleri bildirdikleri için biliyorum. Koca konfederasyonda bir kişi yok. Sadece Türk-İş'in değil, birçok kurumun yaptığı bu tür çalışmaları bilimsel bulmuyorum. Bu, gerçekliği tahrip ediyor."

"Siz, açlık sınırıyla ilgili bir çalışma yürüttünüz mü? Size göre Türkiye'de açlık sınırı nedir? TÜİK neden yapmıyor?" şeklindeki soruları Bilgin, şu şekilde yanıtladı:

"TÜİK'in rakamlarına büyüme, enflasyon başta olmak üzere itiraz ediyorlar. 'TÜİK, neden yoksulluk sınırı araştırması yapmıyor?' Bu, saçma bir soru, kendi içinde sorunlu bir soru. Onu bir tarafa bırakalım. Onu TÜİK'e sormak lazım. Her kurum yapabilir bunu, yaptırabilir.

Yıllarca yoksulluk ve gelir dağılımı araştırmaları yaptık. Bu arkadaşlarımızın bunu bilmediğini de bilen birisiyim. Arkadaşlarımız şimdi size bağlansınlar, 'Konfederasyonumuzda, sendikamızda bizim açıkladığımız yoksulluk sınırının üstünde şu kadar adama ücret veriyoruz.', söylesinler. Genel başkanları, sendika başkanları hariç kaç kişiye veriyorlarmış? Rakamlar bende var."

"Asgari ücretin kamuoyunun beklentisini karşıladığını düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Bilgin, konuyla ilgili çalışma, araştırma yaptırdığını belirterek, araştırmanın içeriğine ilişkin bilgi verdi.

Sokaktaki insanın beklentisi ile işçilerin meseleye bakışının farklılaştığını ifade eden Bilgin, işçilerin Ankara, İstanbul ve İzmir'de 8 binin üzerinde bir rakam istediklerini söyledi. Bilgin, "
Türkiye ortalaması ise daha düşüktü. Anadolu'nun muhtelif illerinde 7 bin 600 küsur istediler."
dedi.

"'8 binin çok üzerine çıkmayın' dediler"

Sendikalarla görüştüklerini, sendika başkanlarının taleplerini aldıklarını belirten Bilgin
, "Bana gelen en önemli şey, bakın bu Türkiye'deki sendikacılığın toplu sözleşme düzeninin bu konuda bir anlamda kendisini eleştirel şekilde değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan bir sonuçtan bahsedeceğim. O da şu: 'Siz, 8 bin liranın ne kadar üzerinde asgari ücret verirseniz biz o kadar zor durumda kalırız.' İşçi sendikaları. Neden? 'Çünkü bizim toplu sözleşmelerde aldığımız ücreti aşmanızı istemiyoruz, o zaman sendikalar fonksiyonsuz hale gelirler.' Bunu, Türkiye'de ilk defa söylüyorum."
diye konuştu.

Bilgin, "Sendikalar, '8 bin liranın üzerine çıkmayın' mı dediler?" sorusu üzerine "Rakamı söylemeyeyim ama '8 binin çok üzerine çıkmayın.' dediler." ifadesini yineledi.

Sendikaların bu konuda daha pazarlıkçı, aktif, netice alıcı, daha realist bir söyleme sahip olmaları gerektiğini ifade etmek için bunu söylediğini aktaran Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bazı konfederasyonlarımız 10 bin, 15 bin, 13 bin gibi rakamlar açıkladılar. Aynı konfederasyonlara da sesleniyorum: Türkiye'de en yüksek toplu sözleşme yaptıkları yerde 10 bin liranın üzerinde kaç iş yerinde toplu sözleşme yaptılar? En yüksek rakamı söyleyen konfederasyonumuzun başkanı bağlansın, söylesin. Lütfen sendika başkanlarına sorun, siz bu ücreti talep ediyorsunuz ama toplu sözleşmenizde bahsettiğiniz ücretler bir tane yerde var mı? Mesele şu, talep ettikleri asgari ücretle yaptıkları toplu sözleşme ücretleri arasında böyle bir fark olmaz. Yani gerçeğe çağırıyorum onları. Asgari ücret asgari ücrettir, toplu sözleşme ücreti asgari ücret değildir, onun içinde refah payı vardır, geçim payı vardır, sosyal yardımlar var, her şey vardır. Bu talepte bulunan arkadaşlarımız, sendikacılarımız çok kıymetli iş yapıyorlar. Asgari ücret talep ederken kendilerinin yaptıkları toplu sözleşme, asgari ücret sözleşmesi değil."

"Bu, bugünkü şartlarda verilebilecek asgari ücrettir"

Türkiye'deki "açlık" ve "yoksulluk sınırı" gibi tartışmaların büyük çoğunluğunun bilim dışı olduğunu belirten Bilgin, şu ifadeleri kullandı:

"İçlerinde ciddi olanlar var ama kamuoyunu belirleyen düzeyde ortaya çıkanlar bilim dışıdırlar. Bilimsel hiçbir araştırmanın mantığına dayanmamaktadır. Ankara'da 15 marketten alınan fiyatla, Türkiye'nin açlık sınırı algısını yönetmek nasıl bir sorumsuzluktur? Bunu şiddetle reddediyorum. Bizim belirlediğimiz asgari ücret, işçilerimiz, işçi sınıfının büyük çoğunluğu tarafından makul bulunmuş, değerli bulunmuştur. Bu, çok yüksek bir ücret midir? Değildir ama bu bugünkü şartlarda verilebilecek asgari ücrettir."

"Sınırlı derecede etkiler"

"Geçen senenin ilk 6 ayındaki gibi cebe giren parayı eritecek bir enflasyon tedirginliği yaşıyor musunuz?" sorusuna karşılık Bilgin, "Ben doğrusu o tedirginliği yaşamıyorum. Şimdi kur sabitlenmiş vaziyette, aşağı yukarı 6 aydır aynı düzeyini koruyor. Enerji fiyatlarında yükseliş yok hatta bir miktar düşme eğilimi var. Asgari ücretin değişmesinin genel fiyatları değiştireceğini, bütün fiyatlara yansıyacağını söylemek sektörden sektöre değişebilir ama bunu, bu ortalamaları dikkate aldığımız zaman doğru bir tespit değildir." yanıtını verdi.

"Bu artış enflasyonu sınırlı derecede mi etkiler?" sorusunu ise Bilgin, "Sınırlı derecede etkiler, evet." şeklinde yanıtladı.

Konuyla ilgili sosyal medyadaki ifadelerin anımsatılması üzerine Bilgin, "Sosyal medya bu konuları çok yaygın kullanıyor, abartıyor da olabilir. Sosyal medyaya bakmamak lazım, genel fiyat eğilimlerine bakmak lazım." dedi.

"Öyle bir tuzak yok"

"Asgari ücretin giderek ortalama ücrete dönüştüğüne" ilişkin ifadelerin anımsatılarak, "Türkiye, bu asgari ücret tuzağından nasıl çıkacak?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Bilgin, şunları söyledi:

"Öyle bir tuzak yok. Rakamları izliyorum. Gerçek olmayan nedir? Bazı ücretler asgari ücret düzeyinden vergilendirilmek, prim yatırmak için oraya sıkıştırılmıştır. Asgari ücret yüksek belirlendikçe reel olarak yukarıdaki ücretler de yüzde 100 artmıyor ama yüzde 60, yüzde 70, yüzde 80 artıyor. Aşağıdan yukarıya artıyor. Nitelikli emekte bu artış daha yüksek. Daha düşük usta, işçi asgari ücretin bir kademe üzerinde yer alıyor.
Türkiye'de enflasyon dizginlenirse, asgari ücret politikası da bu kadar reel artışlara tekabül edecek şekilde sürdürülürse tam tersine ücretlilerin milli gelirden aldığı payı yukarıya doğru tırmandırır ama enflasyon burada düşmanımızdır. Şimdi kontrol altına alındı. Enflasyonun önümüzdeki yıl sonunda yüzde 20'lere düşeceğini hesap ediyoruz. Mayıs, haziran itibarıyla yüzde 30 ile yüzde 40 arasında. Tahminim yüzde 35-36 olacak. Düşecek, mayıs ve haziranda yüzde 35, yüzde 40'a düşmesini bekliyoruz. Şimdi bu düşüş devam ederse asgari ücretin bu etkisinin daha fazla ön plana çıkacağını düşünüyorum."

"Olağan dışı şeyler olursa devreye girer"

Bakan Bilgin, "Asgari ücrete ikinci bir zam gelebilir mi?" sorusunu da şu şekilde yanıtladı:

  • "Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı'mızın desteği var. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, 'Tedirgin olmayın, endişe etmeyin, önümüzdeki yıl sonu itibarıyla yüzde 20'leri göreceğiz enflasyonda.' ama bütün şartlar farklılaştı, olağan dışı şeyler oldu. Bir yıl önce savaş, iki yıl önce pandemi olacağını biliyor muyduk? Olağan dışı şeyler olursa bu şartlarda devreye girer. Yoksa enflasyonun üstünde, bizi yıl sonuna kadar götürecek bir asgari ücret belirledik ama o açık, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da ifade ettiği gibi o açık. Geçen sene nasıl temmuzda müdahale ettik, aynı şekilde. İhtiyaç olursa geçen sene gibi zam yapılabilir."

"TÜRKİYE'NİN MODELİ İHRACATA DAYALI BİR EKONOMİDİR"

Kalkınma büyümenin arkasından gelir. Büyümeyi sürdürmek lazım. Büyümeyi süreklileştirmenin kaynakları nelerdir? Türkiye hep yüksek faiz, enflasyon, devalüasyon sarmalı içerisindeydi. IMF'ye müracat edilmiş, kredi alınmıştır, bu sarmal devam etmiştir. Türkiye'nin gerçekliğine ters düşen varsayım; Türkiye borçlanmasız, cari açıksız büyüyemez yaklaşımıdır. Bunları değiştirmek üzere Türkiye yeni politika belirlemiştir. Öyle bilinmeyen bir politika değildir. İhracata dayalı bir ekonomi politikasıdır. Türk parasını aşırı değerli tutarsanız Türkiye'yi ithalat cenneti haline getirirsiniz. Türkiye'nin ortalama enerji açığı nedir son 10 yıldır, 45-50 milyar arasındadır. Bu sene yıl sonu itibariyle 100 küsur milyar. Türkiye'nin stratejisi enflasyona rağmen büyüme. Tasarruf cebimize koyduğumuz para değildir; yatırıma dönüşendir.

"KÜÇÜK İŞLETMELERDE AZ ORANLARDA İŞTEN ÇIKARMALAR OLABİLİYOR"

Her asgari ücret artışı döneminde bizim daha yukarıdaki belirleme arzumuzun önündeki temel engel bu. Farklı düzeyde işletmelerde gerçekleştirdiğimiz araştırmalarla ilgili bu. Küçük, orta boy ve büyük işletmeleri ayrı tutarak araştırma yaptık. En büyük endişe, küçük ve orta ölçekli işletmelerde işten çıkarma korkusu. Çalışanlarda bu endişe çok yüksek. Bu endişe var işçilerde. İşverenlerde de var. Diyorlar ki, 'çok yüksek asgari ücret olursa 20 kişi çalıştırıyorum, 2 kişi işten çıkartabilirim' diyenler var. Sonra rakamları inceledik. Bu birçok faktöre bağlı. Büyüme, üretim artışları, ihracat sürüyorsa işletmeler, büyük işletmelerde daha az, küçük orta işletmelerde daha fazla oranlarda artarak bir istihdamı durdurma, küçük işletmelerde çok az işten çıkarma oluyor. Ama bir süre sonra üretim artıyor.

"MEMUR MAAŞLARINA ENFLASYON ÜZERİNDE ARTIŞ YAPACAĞIZ"

  • Bizim memur maaşlarıyla ilgili imzaladığımız madde var. Enflasyon farkını toplu sözleşmelerde veriyoruz. Bu sene de enflasyon üzerinde artış vereceğiz. Onu şimdi açıklamayayım. Son ay enflasyonu hesaplandıktan sonra belirleniyor. Aralık ayı enflasyonu açıklandıktan sonra Ocak ayında belli olacak. Aralık ayında enflasyon düşüşü devam edecek. Biz tüm bunları değerlendirerek alım gücünü destekleyecek oranda karar vereceğiz. Bitmemiş tamamlanmamış çalışmayı önceden açıklamak doğru olmaz. Biz ücret artışların dışında memur ve çalışanlarımızın ücretlerine çok önemli katkı yaptık. Ücret düzeyinde alınan vergileri vergi dışı bıraktık. Bu tüm ücretlere yansıdı. Şimdi bir başka şey daha yapılıyor.

"MALİYE BAKANLIĞI VERGİ DİLİMLERİ İÇİN ÇALIŞMA YAPIYOR"

Maliye Bakanımızla talepleri birlikte değerlendirdik. Vergide dilimleri için çalışma yapılıyor.. Maliye Bakanımız bunu açıkladığı zaman çok önemli etkisi olacak. Kamu çalışanların ücretlerini çok rahatlatacak. 'Ocak ayında aldığımız maaşı neden Temmuz'da alamıyoruz' eleştirileri ortadan kalkacak.

"BAĞKUR EMEKLİLERİMİZİN DE MAAŞINA DÜZENLEME YAPILACAK"

En alt düzeyde ücret alan emekliler var. Çok düşük kaldı. Açıklandığı gün fena değildi, enflasyon şartları içinde az kaldı. Bunlar kim? Prim gün sayılarını tamamlamamışlar, daha çok Bağkur'lular. Devlet 'bu insanlarımıza borçlanma imkanı getirelim' demişler. Prim borçlarını bağladıkları emekli maaşından ödenmiş. Bir sosyal destek bu. Bunların sayısı 500 bin civarında. Bunları da biz nasıl sosyal devlet ücretsiz, gelirsiz kimseyi bırakmaz diye bir düzenleme yaptıysa, bunlar da yeniden ele alınarak düzenlenecek.

"EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINA ZAM ORANLAR ÇIKINCA BELLİ OLACAK"

En düşük emekli maaşı ne olabilir sorusunu, bütün bu zamlar, oranlar belirlendikten sonra ortaya çıkacak. Emekli maaşları primle ilişkilidir. Kimse prim ödemesin diye muhalefet söylüyor. Bu bağlantıyı ortadan kaldıran bir şey. Biz prim ödeyerek emekli maaşı alıyoruz. Asgari ücretle bunu birbirine karıştırmamak lazım. Prim ödemese de emekli maaşı verelim mantığı sürdürülebilir değil. En alttakilere seyyanen zam yapmak yöntemimizdir, yukarıdakilere enflasyon farkını dikkate alınan düzenleme yapılır.

"8 EYLÜL 1999'DAN SONRA İŞE GİRENLER EYT'Yİ KAPSAMAYACAK"

EYT ile ilgili Fuat Bey'in açıklamasını şimdi sizden öğrendim. Tabii biz görüşlerimizi, zaman zaman bir araya gelip paylaşıyoruz. Teknik çalışmaları tamamlanmamış çalışma. EYT deyince 8 Eylül 1999'dan önce işe başlamış olanlar. Bunların bazı istisnaları var. Doğum yapmış hanımların, askerlik yapmış olanların borçlanması var. Birkaç istisnai durumlar var. Onların dışında en çok sorulan soru; prim gün sayım eksik, borçlanabilir miyim? 1999'dan sonra işe girdilerse EYT'yi kapsamayacaktır. Mevcut yasamızda olan haklar devam edecek. Yurt dışında çalışanlar var. Olağanüstü bizim kurumlarımıza müracaat edenler var. Orada da benzer kafa karışıklıkları var. Onlar da 'prim gün sayılarımızı tamamlayalım, emekli olalım' diye kuyruklar oluşturuyor. Onlarda da aynı şey geçerli. EYT 8 Eylül 1999 öncesi işe başlamayı zorunlu kılıyor. Dünyanın neresinde olursanız olun. Aksi takdirde borçlanarak olmaz.

"EYT'DE YAŞ SINIRI ÇALIŞMALAR TAMAMLANDIKTAN SONRA BELLİ OLACAK"

Aralık'a kadar yaklaşık 1 milyon 900 bin kişi. Ocak ayında 2 milyonu biraz geçen kişi. Dediğimiz şartlara uygun. Prim gün sayısı ve hizmet süresi tamamlanmış olanların sayısı. Eğer hiçbir yaş sınırı olmasa bunlar giriyor. 2 milyon giriyor. Bazıları 5-6 milyon var diyor. Geçen uzman kılığında bir adam 'Bu iş 13 milyona çıkar' diyor. Şu anda onları belirlemeye çalışıyoruz. Müracaat ediyor. Adam daha önce Bağkur, SSK'da, yurt dışında çalışmış. Onların dosyalarını müracaat edilmeden bizbirleştiremiyoruz. O hummalı bir çalışma.Bütün çalışmalar ortaya çıktıktan, toplam tabloyu gördükten sonra yaş sınırına karar verilecek. Ben burada devleti düşünüyorum, yurttaşlarımıza en fazla katkı yapabilecek çözüm üzerinde durmam gerekir. Yaş sınırına henüz karar verilemedi. Neticede tabloya bakarak siyasi karar verilecektir. Hükümet karar verecektir. Cumhurbaşkanımız değerlendirecektir. Tabloyu tam olarak tespit etmeye çalışıyoruz. Hangi yaşta kaç kişi bulunuyor? Yaş aralığı nereden nereye geliyor. EYT'de ortalama yaş yüzde 49.9. Bu çalışmayı bitirmeye çalışıyoruz.

"SON DURUMU 26 ARALIK'TA SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA ARZ EDECEĞİM"

Tahmin ediyorum EYT'yi bu ay sonuna kadar Meclis'e götürürüz bunu. Bitirebilirsek bu ay içinde, bitiremezsek Ocak ayında götürürüz. Ben son durumu önümüzdeki 26 Aralık'ta sayın Cumhurbaşkanımıza arz edeceğim. Meclis'in iradesiyle çıkınca Resmi Gazete'de yayınlanır ve yürürlüğe girer.

"SAYIN NEBATİ KIDEM TAZMİNATINDA ÖNEMLİ İNİSİYATİF ALDI"

Buradan sayın Nebati Bey'e teşekkür ediyorum. Maliyetin artışını, nereye ulaşabileceğini gördüğü halde bu problemin çözülmesi konusunda çok fedakârca davrandı. Enflasyona, ekonominin bütün ağır yüküne rağmen. Kıdem tazminatında da inisiyatif aldı.

"KISMİ EMEKLİLİK KOŞULARI AYNEN DEVAM EDECEK, DEĞİŞİKLİK YOK"

1999'daki şartlar neyse, çalışma süresi, hizmet süreleri değişmiyor, o günkü şartlarda emekli olacak. Kısmi emeklilik koşulları da aynen devam edecektir. O insanlarımız rahat olsun, onların programında herhangi bir değişiklik yapmıyoruz.

"İŞVERENE SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNDE İNDİRİM VE KREDİ DESTEĞİ"

EYT'lilerle ilgili sadece kamuya maliyeti konuşuluyordu. Proje yürüyor, bitmek üzere hissedilince işverenler endişeye kapıldı, odalar, işveren kuruluşları harekete geçti. TİSK yöneticileriyle görüştüm. Onları tek tek dinledim. Söyledikleri şu; nitelikli işçilerimiz var, yüksek ücretk alıyorlar. Bunların bizimle devam etmesini istiyoruz. Kıdem tazminatları alıp gitmeye kalkarlarsa yoğunlaşma olur dediler. İşverenler kıdem tazminatlarını vergiden belli miktarını vergiden düşüyorlar. Eğer işveren işçisine 'sen benim için önemlisin, değerlisin, kıdem tazminatını vereyim, çalışmaya devam et' derse, biz ona sosyal güvenlik desteği vereceğiz. Sosyal güvenlik destek priminde 5 puanlık indirim yapacağız. Ayrıca bu konuda işverene kredi desteği verilecek. Hangi şartlarda emekli olacaklarsa o şartlarda haklara sahip olacaklar. Aylık bağlama oranlarında değişiklik olmayacak.

"SEÇİM EKONOMİSİ UYGULAMIYORUZ, POLİTİKAMIZ GERÇEKÇİ"

Türkiye Avrupa'nın en iyi bütçe dengelerine sahip ülkelerden biriyiz. Bütçe gelirindeki artış tahminlerin üzerinde olmuştur. Bütün bunlar hesaba dayalıdır. Biz seçim ekonomisi uygulamıyoruz, gerçekçi ekonomi uyguluyoruz. Popülizm yapmayan, gerçekçi, yurttaşımızı enflasyon sarmalına sokmayacak dengeleme politikası sürdürecek yaklaşıma sahibiz. Gerçekçi politikamız enflasyonun düşüşüyle birlikte daha fazla refah olarak dönecektir. EYT'de 1 hafta sonra ile 2 hafta sonra arasında bir fark var mı? Önemli olan sağlıklı bir şekilde girmiş olması. Biz Meclis'e götürürüz. Meclis tatilden sonra çalışma programına alır.

"SİGORTA SİSTEMİ ÇÖKERSE BİR ŞEY YAPAMAYIZ"

Neden EYT var? Yasa çıkmış, yasa çıktıktan sonra emeklilik şartları değiştirildi. Biz bu sorunu çözüyoruz. Efendim yaş sınırı yüksek aşağı çekin deniyor. Bakın Avrupa ortalamalarına. Bizim kaç çalışanın, kaç emekliliği, sigorta sistemiyle finansa edebileceğimizi asla unutmayalım. O çökerse asla bir şey yapamayız. Bu arada sosyal güvenlik kurumu çalışanlarını ödüllendirmek için bir şey düşünüyoruz.

"SÖZLEŞMELİ PERSONEL 3 YILDAN SONRA TAYİN İSTEYEBİLECEK"

Sözleşmeli personele kadroyla ilgili Meclis tatile girmeden geçireceğiz inşallah. Kurumlar müracaat ettiler bize. Biz onların statülerini inceliyoruz. Kamuda 30 sözleşmeli personel statüsü var. Onları bütünleştirirsek kadro veriyoruz. Öğretmen, imam, hemşireler. Bunların hepsini 657'ye tabi hale getiriyoruz. Yer değiştirmelerini üç artı bire bağlıyoruz. Bayburttasınız diyelim. 3 yılı doldurduktan sonra tayin olabileceksiniz.

"3600 EK GÖSTERGEDE TEKNİK ÇALIŞMALAR YAPILIYOR"

3600 Ek Gösterge'de yeni talepler var. Ne zaman tamamlanırsa, Meclis ne zaman uygun görürse. Biz teknik çalışmalar yapıyoruz. Siyasi karar bu. Süreç işliyor. Birinci dereceye gelebilecek üniversite mezunların emekli olduklarında bu hakka ulaşması talebi var orada.

"İŞÇİLERİ MEMUR YAPIYORUZ DİYE BİR ÇALIŞMAMIZ YOK ŞU ANDA"

Sözleşmeli personelde çeşitli sorular var. Onlara cevap veren çalışmalar yaptık. Bu çalışma sadece sözleşmeli personel için. 32 sözleşmeli personel var. Bunlar Emekli Sandığı'na prim ödeyen insanlar. İşçileri memur yapıyoruz diye bir çalışmamız yok şu anda.

"NİTELİKLİ BÜYÜMENİN ÖNCÜSÜ SANAYİ ÜRETİMİDİR"

Türkiye'de büyüme devam ederse işgücüne katılma oranı artıyor. Buradaki sorun ekonomik büyümeyi sürdürmek. Yüzde 5 büyürse 700 civarında istihdam üretiyor. Yüzde 7'ye çıktığında istdihdam sayısı 1 milyon ile 1 milyon 400 bin arasında değişiyor. Büyüme hangi sektörler tarafından ivmelendiriyorsa ona göre. Dolayısıyla 1 milyonun üzerine çıkan rakam. Burada biz çok ciddi orana ulaştık. 31 milyon istihdam yaratmayı büyüme ile yarattık. Büyümenin devam etmesi lazım. Türkiye herşeyden vazgeçebilir, şu baraj yerine bu baraj diyebilir. Büyümeyi sürükleyecek sektörler. Başta temel sanayi. Büyümemizi sanayi sürdürüyor. Nitelikli büyümenin öncüsü sanayi üretim. Sanayinin içinde daha nitelikli sektörler var; savunma sanayi, bilişim endüstrisi gibi. Bunları gerçekleştirdiğimiz zaman istihdamımızı daha yukarı taşıyabiliriz. Enflasyon düşüyor ama Türkiye büyümeden vazgeçmiyor. İşsizliğin daha da aşağıya düşeceğini sanıyorum. Büyümeyi sürdürürseniz refahınız artar.

"KESTİRME YOL YOK, SANAYİ VE DIŞ TİCARETLE BÜYÜYECEĞİZ"

2000'de Türkiye'nin GSMH 200 milyar dolar civarındaydı. Şimdi 1 trilyon civarında. Türkiye'nin istihdam yaratan büyüme içerisine girdiğinin altını çizmek istiyorum. Esas güven duyduğumuz budur. Bu konjonktürel sorunlar geçecek. Doğalgaz, petrol falan. Biz doğalgazdaki bağımlılığımızı büyük ölçüde azaltmış olacağız. İstihdam yaratarak büyüyeceğiz. İşgücüne katılan genç nüfusu daha fazla yer alacağı sanayideki teknolojik dönüşümle beraber sürdürülebilir hale getiridğimiz zaman Cumhuriyetin 100. yılında bu aşamaya gelmesi çok önemli. Kestirme bir yol yok, sanayiye dayalı, dış ticarete dayalı büyüyeceğiz.

"SENDİKACILARA YÖNELİK ELEŞTİRİLERİM GERÇEKÇİ ZEMİN ÜZERİNDEDİR"

Türkiye'de birinci önceliğimiz işveren karşısında emekçilerimizin hukukunu korumaktır. Sendikalaşmayı sonuna kadar destekliyorum. Sendikalaşmaya karşı çıkan işverene karşı her türlü hukuki mücadeleyi yapıyoruz. Doğrudan doğruya iş koluna yönlendirmeyi biz yapıyoruz. Asgari ücrette enflasyonun tahribini önledik. Muhalefetin bundan 1 ay önce 'En az 7 bin lira olmalı' dediğini hatırlayalım. Sendikacılığın dersini anlatmış bir hoca olarak sendikacılığı destekliyorum. Bunun için sendikacılara yönelik eleştirilerim gerçekçi zeminler üzerindendir. Biz sosyal politikaları uygulamaya devam edeceğiz. En büyük güvencemiz Türkiye'nin bağımsızlığını devam ettirecek ekonomik ve demokratik sistemdir. Toplu sözleşme kurumsal bir sosyal politika aracıdır. Bunların güçlenmesi lazım. Sendikalarımızla işbirliği içerisinde çalışacağız. İşyerlerimizde sosyal barış içinde üretimin sürme yaklaşımıyla Türkiye'nin büyüme yoluyla ilerleyeceğini düşünüyorum. Teşekkür ederim.


#Vedat Bilgin
#Ekonomi
#Asgari ücret