Doğu Akdeniz, Suriye savaşı ile gündemdeki yerini korurken yüzyıllar boyu stratejik konumu ve son dönemde keşfedilen enerji kaynaklarıyla da başta bölge ülkelerinin olmak üzere küresel güçlerinin mücadele merkezlerinden biri olmaya devam ediyor.
Uzmanlar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bölgeye dair çevre ülkelerle yaptığı anlaşmalar ve siyasi söylemlerine ilişkin, başta Kıbrıs halkı olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin izni olmadan atılan her adımın boş olacağını ifade etti.
Doğu Akdeniz’de Kıbrıs merkezli enerji mücadelesi devam ederken, Güney Kıbrıs Yönetimi sözde Münhasır Ekonomik Bölgeler oluşturarak, enerji sahalarını parselleyip uluslararası sondaj faaliyetlerine hız verdi.
Birkaç ay önce GKRY Hükümet Sözcüsü Nikos Hristodulidis, Rum RIK Radyosuna yaptığı açıklamada, İtalyan şirket ENI'ye ait SAIPEM 12000 isimli sondaj gemisi sondaj gemisinin, arama yapacağı bölgeye Türk donanmasının engellemesi sebebiyle ulaşamadığını belirterek, geminin demirlediği noktadan Limasol Limanı'na doğru hareket ettiğini açıklamıştı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) çarşamba günü Mısır ile doğal gaz boru hattı inşası için anlaşma imzalandı.
Rum Enerji Bakanı Georgios Lakkotrypis Çarşamba günü imzalanması planlanan anlaşmanın bölge için bir ilk olduğunu ve Avrupa’nın enerji güvenliğini destekleyeceğini söyledi.
Türkiye, Rumların Doğu Akdeniz'de tek taraflı olarak attığı adımlarını yakın takibe alırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Akdeniz'deki tek taraflı doğalgaz arama faaliyetlerine dair, "Savaş gemilerimiz, hava kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik birimlerimiz şu anda bölgedeki gelişmelere her türlü müdahaleyi yapma yetkisiyle yakından takip ediyorlar. Kıbrıs açıklarında faaliyet yürüten yabancı şirketlere Rum tarafına güvenerek, haddi olmayan işlere alet olmamalarını tavsiye ediyoruz. Bizim için Afrin ne ise Ege'deki, Kıbrıs'taki haklarımız da odur" demişti.
"Bundan sonraki adımlar kısasa kısas şeklinde devam edecektir" diyen Gözügüzelli, "Çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) Afrodit sahasındaki gazı deklere ederken sözde Kıbrıs Rum Yönetimi Münhasır Ekonomik Bölge'si (MEB) diye tanımladığı bölge de fiilen kurulmamıştır. Çünkü 20103 yılında GKRY ile Mısır arasında sözde belirlenen MEB anlaşması Türkiye'nin Batı Kıta Sahanlığını ihlal etmesinden ötürü hemen Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı nezdinde BM Genel sekreterliğine itiraz sunulmuş ve bu yayınlanmıştır" açıklamasında bulundu.
Yapılan bu sınırlandırma hattı, daha sonra İsrail'le 2010'da belirlenen sınırlandırma hattı uluslararası hukuka aykırı bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Gözügüzelli, şu açıklamalarda bulundu:
"İsrail'le GKRY'nin belirlediği sınırlandırma hattı da bu kez Lübnan'ın 849 km karelik bir alanına tecavüz etmiştir. Dolayısıyla bölgede GKRY'nin bütün faaliyetleri uluslararası hukuka aykırıdır.
Bu tavrın ötesinde AB'nin ve Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'ye belli zamanlarda uyarıcı bir şekilde Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetlerinden vazgeçmesi yönünde GKRY'nin sözde egemenlik haklarına saygı göstermesi çağrıları gerçekleşmektedir. Bu Avrupa Komisyonu, Güney Kıbrıs'ın Mısır ile belirlemiş olduğu Euro- Afrika entegre kablo ağı sistemi ve Güney Kıbrıs'ın İsrail'le belirlediği Euro-Asya entegre kablo ağını fiili olarak gerçek bir proje olarak kabul etmekte AB Komisyonu ve hatta buna sponsor olmaktadır. Fakat yapılan bu interkonekte kablo ağı projesi özde Türk kıta sahanlığından geçirilerek Güney Kıbrıs’tan başlayacak bir hattan Girit'e taşınması ve oradaki Avrupa enterkornekte ağıyla birleşecek bir güzergah belirlenmesi, zaten uluslar arası hukuka aykırı olarak dizayn edilmiştir.
Çünkü BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 79.md 3.fırkasında Kıta Sahanlığında herhangi bir devletin kıta sahanlığından geçirilecek boru hatlarında mutlaka ilgili kıyı devletinden rıza alınması gerekmektedir"
Gözügüzelli, "Bu taraflar zaten sözde MEB sınırlandırma anlaşması ile Türkiye'nin haklarını ihlal etmeye çabalarken aynı zamanda şuan attıkları bu adımlarla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kıta sahanlığını da fiili olarak delme girişimleri vardır" açıklamasında bulundu.
Gözügüzelli, "Netice itibariyle GKRY'nin tek yanlı hidrokarbon faaliyetleri uluslararası hukukta Kıbrıs Türkeri’nin rızasının alınmamasından ötürü aykırılık teşkil etmekte ve Mısırla belirlemiş oldukları bu tahrirkan tutum da adanın bölünmüşlüğünü tamamen tescil etme adına adım atmışlardır.
Kısasa kısas durum ortaya çıkacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Akdeniz'de kendi deniz etki alanlarını korumakta kararlı bir duruş sergilemektedir. 2002 yılından bu güne kadar yapmaya çalıştıkları sözde sondaj faaliyetlerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti asla kendi sınırlarından izin alınmadan asla müsaade etmeyecektir. Bölgeye gelen bütün gemileri püskürtmüştür" ifadelerini kullandı.
"Afrodit gazının satış rakamı ve satış imzası yapılmamıştır" diyen Gözügüzelli, "Afrodit gazın fiyatlandırılması veya bu gazın kar paylaşımı ile ilgili şirketler arasında ve GKRY arasında henüz İsrail’le var olan sorundan ötürü daha çözümlenmemiştir. Çünkü İsrail deniz yatağından yapılacak sondaj faaliyetinde gaz taraflar arasında bir ihtilaf var. Dolayısıyla bu ihtilafta çözülmeden gazın satışı mümkün değildir" dedi.
Gözügüzelli, "Taraflar hatta arabulucu mahkemeye gideceğine dair birtakım haberlerde çıkmıştı. Zaten bu gazın taşınması durumu boru hattı olmasına rağmen Kıbrıs Türklerinin rızası alınmamasına rağmen siyasi söylem olarak havada kalacak" açıklamasında bulundu.