Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Arslan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı sistemini de içeren anayasa değişikliğine ilişkin soru üzerine Arslan, yıllardır icraatın başında olanların, ülkeyi yöneten kişilerin, Cumhurbaşkanlığı sisteminin çok daha yararlı olacağını ortaya koyduklarını söyledi.
Hariçten gazel okumanın kolay olduğunu ifade eden Arslan, "Hariçten gazel okumaktansa fiilen görev yapıp, hükümette yer alıp ondan sonra değerlendirmeler yapmak çok daha sağlıklı olur. Onun için Sayın Bahçeli'nin, AK Parti'nin bu teklifine, devlet adamlığı titri ile destek vermesinin altında yatan sebep, Sayın Bahçeli'nin 2002 öncesi hükümette fiilen yer alması, sorumluluk alması ve sorumluluk aldığında işlemlerin istedikleri gibi hızlanıp hızlanamadığı veya tıkanıp tıkanmadığını görmüş olması, yaşamış olmasıdır ve buna inanması sonucunda bu noktaya geldi." diye konuştu.
Yasama ve yürütme erkinin birbirinden ayrı ve çok daha güçlü olması gerektiğinin altını çizen Arslan, anayasa değişikliği ile yapmaya çalıştıklarının bu olduğunu kaydetti.
Arslan, haberleşme, denizcilik ve ulaştırma alanlarında yatırımcı bir bakanlık olarak çok daha pratik hareket etmek, hızlı karar almak, karar süreçlerinin ardından çok daha hızlı hayata geçirmek adına bürokrasinin çarkından kurtulmak istediklerini dile getirerek, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile çok daha sağlıklı, hızlı karar verilebileceğini ve kararların çok daha hızlı uygulanabileceğini söyledi. Çok büyük projeler yürüttüklerine işaret eden Arslan, şunları kaydetti:
"Ama gelin bize sorun neler yaşıyoruz, çok sıkıntılı süreçler yaşıyoruz. Bir projeyi hayata geçirmek istiyorsak bunun iki sebebi var. Ya katma değer oluşturuyordur ya da sosyal faydası vardır. Bu iki amaç doğrultusunda yola çıktığımızda, bir projeyi planladığımızda, yatırım programına koyduğumuzda artık bunu 'gerekli miydi, gereksiz miydi' diye tartışmak yerine bir an önce hayata geçirip ya katma değer oluşturmamız ya da sosyal faydayı bir an önce sağlamamız lazım. Onun için de karar mekanizmalarının çok daha hızlı, birbiriyle entegre yürümesi, birbiriyle dişli çarklarının eş zamanlı hareket etmesi çok önemli. Bu sistem ile biz ülkemizin, insanımızın ihtiyacı olan, coğrafyamızın üzerimize yüklediği sorumluluğun gereği olan projeleri çok daha hızlı, pratik hayata geçirebileceğiz diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanımızın onayından sonra vatandaşın, milletin kararı gözümüz başımızın üstüne. İnanıyorum ki milletimiz, ferasetiyle bugüne kadar doğru olanı yaptı, bundan sonra da doğru olanı yapacaktır. Onların vereceği kararlar çerçevesinde biz de insanımıza çok daha iyi, çok daha pratik hizmet edebilir hale geleceğiz diye düşünüyorum."
Arslan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü hizmete girdikten sonra ağır vasıta trafiğinin bu köprüye kaymasıyla İstanbul trafiğinin çok rahatladığını, aynı zamanda dur-kalk kaynaklı sera gazı emisyonunun da azaldığını söyledi.
1915 Çanakkale Köprüsü'nün yarın gerçekleştirilecek ihalesine ve köprünün özelliklerine ilişkin bilgiler veren Arslan, köprünün 18 Mart'ta temelinin atılacağını dile getirdi.
Arslan, yarın ihalede tekliflerin alınacağına dikkati çekerek, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle hayata geçirilecek köprünün ayak açıklığının 2023 metre olacağını, bununla dünyadaki en büyük köprü olacağını ifade etti.
Hedeflerinin Cumhuriyetin 100'üncü yıl dönümü olan 2023'te ayak açıklığı 2023 metre olan bir köprüyü Türkiye'ye kazandırmak olduğunu belirten Arslan, "Amaç bölgede insanımızın hayatını kolaylaştırmak, ama bir o kadar da önemli olan bölgenin ekonomisini, sanayisini, gelişmesini tetiklemek, hızlandırmak, ona da hizmet etmek." dedi.
Arslan, ihale için 24 firmanın şartname aldığını belirterek, şöyle konuştu:
Avrupa'dan gelip İstanbul üzerinden Orta Anadolu'ya, Ege'ye, Batı Akdeniz'e inen trafiğin tamamen 1915 Çanakkale Köprüsü'ne alınacağını ifade eden Arslan, köprünün süreyi ve mesafeyi kısaltacağını, İstanbul'un üzerinde ilave bir yük oluşturmasını da engellemiş olacaklarını kaydetti. Arslan, şöyle devam etti:
"Çanakkale Köprüsü'nün avantajı şu, gerek Osman Gazi gerek Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve onların devamındaki otoyolları düşündüğümüzde Marmara Denizi'nin etrafında bir ring oluşturuyoruz. Bu ringin avantajı, bu güzergahtaki bütün limanları, sanayiyi, endüstriyi birbirine çok daha hızlı ve kolay bağlamış olacağız. Ham maddeyi üretim yerine, fabrikaya, sanayi bölgelerine çok daha hızlı eriştirmiş olacağız. Burada üretilen mamul maddeyi de tam tersi yolda gerek Avrupa'ya gerek Ege'ye İzmir üzerinden, limanlar üzerinden deniz aşırı ülkelere gönderme konusunda çok büyük bir kolaylık sağlayacak. Bence 1915 Çanakkale Köprüsü'nün sadece yazın tatil için o güzergahı kullanıp, Trakya'dan Anadolu'ya geçen sürücülerimiz için olduğunu düşünmesinler, bu köprü kendi trafiğini, kendi ekonomiye katkısını birlikte oluşturacak, o bölgede çok ciddi bir canlanma olacak. Biz Avrupa ile yaptığımız ticarette seyir mesafesinden, maliyetlerinden kaynaklı ekonomik olmayan birçok ticareti de bu süreyi ve mesafeyi kısaltarak çok daha ekonomik hale getireceğiz."
Avrasya Tüneli'nin henüz istedikleri seviyeye gelmediğini belirten Arslan, "Bu tip projeleri kademli olarak açarsınız. Avrasya Tüneli şu anda 14 saat, 07.00-21.00 saatleri arasında çalışıyor. Amacımız sistemin oturması. Zaman içerisinde 100 bin aracın geçeceği bir sistemi test etme şansınız yok. Yaşarken gerekli tedbirleri alıyoruz, 14 saat trafik hizmeti veriyoruz. Olası aksaklık ve eksiklikleri gece gideriyoruz. Bu bütün benzer projelerde böyledir." ifadelerini kullandı.
Arslan, ay sonu itibarıyla Avrasya Tüneli'nin 24 saat boyunca hizmet vereceğini belirterek, herhangi bir eksiklik ya da aksaklığın şu aşamada söz konusu olmadığını söyledi. Arslan, "Öngördüğümüz, 2-3 dakika içerisinde olaylara müdahale etmekti, onu da yapıyoruz." diye konuştu.
Kullanıcıların Avrasya Tüneli'ne girdiğinde, "Ben çok derinde bir yerdeyim" psikolojisine kapılıp rahatsız olmaması adına yatay yönde de virajlar yaptıklarını anlatan Arslan, şöyle devam etti:
"Sadece en derin noktada gelip tekrar yukarı çıkınca kısa mesafede hissediyorsunuz. Buna rağmen 'Ben denizin 106 metre altındayım' deyip psikolojik olarak rahatsız olan bugüne kadar 5-6 kişi oldu, onlara da 2-3 dakika içerisinde yardımcı olundu. İnsanların rahatsız olmaması için Avrasya Tüneli'nin ışıklandırması çok farklıdır. Birincisi, monotonluktan kurtarmak adına kademe kademe değişir, ikinci olarak gün ışığına benzer bir ışık vardır ki, tünele girdim psikolojisi olmasın, tam tersine insanlar huzurlu, konforlu yolculuk yapsınlar. Bunu da bu işin otoritesi olan uzmanlardan destek alarak uygulamaya soktuk. İnsanlar bilsin ki bu tip çalışmalar yaparken onların hayatını kolaylaştıracak her şeyi önceden çalışıp hayata geçiriyoruz."
Arslan, Avrasya Tüneli'nin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne doğrudan faydasının ölçülebilir hale getirilip getirilmediğinin sorulması üzerine, "Yavuz Sultan Selim Köprüsü açıldıktan sonra diğer 2 köprünün yaklaşık yüzde 30 yükünü almıştık. Avrasya Tüneli açıldıktan sonra da özellikle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü trafiğinde de ciddi bir azalma oldu. Ancak biz hayatı kolaylaştırdıkça köprülerden geçiş kolaylaştıkça, '1-1,5 saat ben bu trafiği kaldıramam' deyip köprüye çıkmayanlar, köprüdeki rahatlamayı görünce trafiğe de çıkıyorlar. Aslında bu aynı zamanda biraz trafiği de arttırıyor." diye konuştu.
Bakan Arslan, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki gişelerin kaldırılıp kaldırılmayacağının sorulması üzerine de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden örnek vererek, serbest geçiş sisteminin getirilmesinden sonra akışın arttığını ve insanların hayatlarının kolaylaştığını kaydetti.
Arslan, söz konusu çalışmanın zamanlamasının sorulması üzerine, "Özellikle okulların tatil olduğu, İstanbul'daki insanların tatil için şehir dışına çıktığı bir dönemde... Ramazan, bu sene haziran ayına denk geliyor. Ramazanda insanların hayatını aksatmamak çok önemli ancak eylül ayının ortası itibarıyla okullar açılıyor. Bu sefer başka bir yoğunluk oluşuyor. Elbette ki ramazan ayını gözetmemiz lazım, özellikle akşamları çok ciddi bir hareketlilik oluyor. Okulların açılma dönemini daha çok gözetmemiz lazım." değerlendirmelerinde bulundu.
Bakan Arslan, söz konusu çalışmanın yaklaşık 3 ay süreceğini belirterek, "Geçmişte çok daha uzun sürüyordu ancak Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde çok farklı bir malzemeyi kullandık. O tecrübeyi şimdi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde kullanacağız. Çok daha kısa sürede yapıp, yenileyeceğiz." diye konuştu.
Arslan, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün geçiş ücretlerinin artılmasına yönelik eleştirilere, "Bu köprülerimiz yaşlandı. Dolayısıyla köprüleri çok daha modern hale getirmek, yenilemek adına her iki köprüde, devamındaki viyadükler ve otoyollarda da çok ciddi iyileştirmeler yaptık, halen de yapıyoruz. Bunların getirdiği çok ciddi maliyetler var. Bu maliyetleri de bu köprü gelirlerinden karşılamamız gerekiyor. Biz 3-4 yıl boyunca neredeyse zam yapmadık. Bu masrafları yapınca da mecburen onların fiyatlarını artırmak durumunda kaldık." diye konuştu.
Artışın oran olarak yüksek gözüktüğünü ancak ücretin makul seviyede bulunduğuna dikkati çeken Arslan, "Hele ki başka ülkelerdeki otoyol ve köprü fiyatlarıyla kıyaslandığımız zaman ve bunların yaşamımıza kattığı kolaylığı da düşündüğümüz zaman ücretler çok yüksek değil. İnsanlarımızın bu konuda bize inanmaları iyi niyetle bize yaklaşmaları lazım." ifadelerini kullandı.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün bağlantı yollarının tamamlanmasında yaşanan gecikme hakkında bilgi veren Arslan, Sancaktepe ve Kurtköy'de kamulaştırmadan kaynaklı işlerin mahkemeye taşındığını, bunun gecikmeye neden olduğunu söyledi. Arslan, "İnsanlar, 'Gecikme olduysa açılmasaydı' diyebilir. Ben buralarda bir sıkıntı yaşanacak diye Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün İstanbul'a ve İstanbulların hayatına sağlayacağı kolaylıktan vazgeçemem" dedi.
Arslan, Osman Gazi Köprüsü'nün geçiş ücretlerinde yapılan indirimin araç trafiğine olumlu yansıdığını belirterek, "Yaklaşık yüzde 30 bir artış oldu. Ancak Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü'nde ve bunların devamı olan otoyollarda bizim zaten başlangıçtaki fizibilitelerimiz ortaya koyuyordu ki bu projeler bitip belirli bir süre geçmeden, ilave kendi trafiğini oluşturmadan isteğimiz rakamlara erişemeyeceğiz. Bu bizim için sürpriz değil." değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşların köprüden geçmek yerine Körfez'i dolaşarak yakıt sarfiyatı yaptıklarını belirten Arslan, şunları kaydetti:
"Vatandaş İstanbul'dan çıkarken deposunu dolduruyor. Osman Gazi Köprüsü sapağına gelince de 'köprüden geçersem 65 lira vereceğim, Körfez'i dolaşırsam sanki bedava dolaşmışım' gibi psikolojiye giriyor. İnsanlarımızdan istirhamımız, bu hesabı iyi yapsınlar. Körfez'i dolaşarak zaman kaybına uğramasınlar, çevreye zararlı etkiyi artırmasınlar ve çok daha önemlisi kaza riskini almasınlar. Süre içerisinde bugünlerde Bursa'ya kadar olan kısmını da açmış olacağız. Orhan Gazi'den sonra Gemlik Bursa'yı da açmış olacağız. İlave trafiğini oluşturacak ve inşallah iki yıl içerisinde İzmir'e kadar olan otoyolu bitirdiğimizde ve Çanakkale'nin trafiğini ring olarak buraya aldığımız zaman o rakamlara erişecektir."
Öte yandan, Osman Gazi Köprüsü'ndeki vincin trafiğe olumsuz herhangi bir etkisinin olmadığının altını çizen, Arslan, şu ifadeleri kullandı
"Orada vincin sökülmemesinden kaynaklı trafik akışı aksıyor mu, hayır. İnsanlara bir zararı var mı, hayır. Belki psikolojik olarak 'Orada vinç var, devrilir mi' diye düşünüyorlar. O vinç, hiçbir köprü yokken, hiçbir çalışma yokken, devrilmeyecek şekilde inşa edilmiş, monte edilmiştir. Dolasıyla insanımız bu konuda rahat olsunlar. Bizim derdimiz insanımızın toptan menfaatidir. Toptan menfaat de bu projenin kullanılması olduğuna göre vinç söküm işleri zaman içerisinde yapılır. Burada herhangi bir tereddüde mahal yok."
Kanal İstanbul Projesi'nin, İstanbul ve bölge için çok önemli olduğuna işaret eden Arslan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da projeyi çok önemsediğini ve takip ettiğini söyledi. Projede şu ana kadar birçok güzergahın çalışıldığını ancak 5 güzergahta ayrıntılı çalışma yapma kararı alındığını ve bu noktada son aşamaya gelindiğini bildiren Arslan, "Kanal İstanbul Projesi'nde şehircilik anlamında özellikle orman, sulak alanlar, tarım alanları ve etkileşen alanları da dikkate alarak 5 güzergahla ilgili çalışmayı son aşamaya getirdik." diye konuştu.
Arslan, projenin finansmanıyla ilgili de birçok alternatif çalıştıklarını anlattı. Yaklaşık 43 kilometrelik, büyük gemilerin geçebileceği çok önemli bir kanal yapacaklarını vurgulayan Arslan, kanaldan 2,7 milyar metreküp malzeme çıkacağını ve bunun değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Çıkacak malzemeyle 3. havalimanında olduğu gibi kömür ocaklarındaki çukurları dolduracaklarını, rekreasyon alanları oluşturacaklarını, bataklıkları tekrardan yeşillendireceklerini, yapay adalar oluşturacaklarını bildirdi. Malzemeyi limanlarda dolguda da kullanacaklarını anlatan Arslan, bir kısmının da tarımda kullanılabilecek verimli toprak olduğunu ve onu da başka yerlerde değerlendireceklerini dile getirdi. Projede ön etütlerde belli bir noktaya geldiklerine değinen Arslan, "Bu yıl içinde artık nihai etütleri yapıp, ihale etmeye esas etütleri yapacağız. Cumhurbaşkanımızın da söyledikleri bu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gibi birçok kurumla çalışıyoruz." diye konuştu.
Çalışmaların belli bir noktaya geldiğini söyleyen Arslan, bu yıl projelerin ihale edilmesi aşamasına getirilmesini sağlayacaklarını belirtti. Bu noktada bilimsel çalışmaların önemli olduğunu dile getiren Arslan, projede 4 üniversiteden destek aldıklarını da aktardı.
Küresel ekonomideki yavaşlama ve kur artışının devam eden ve planlanan projelerinin finansmanını etkileyip etkilemediğine yönelik soru üzerine Arslan, 2009-2010'dan bu yana dünyada Türkiye'nin yaptığı büyüklükte proje yapan ülke olmadığını söyledi.
Arslan, Türkiye'nin, küresel ekonomideki daralmaya rağmen büyük projeleri devam ettirdiğine işaret ederek, "Elbette kur artışı olumsuz etki yapan bir şey, yapmaz dersek yanlış bir ifadede bulunmuş oluruz. Gerek Cumhurbaşkanımız, gerek Başbakanımız dünyadaki her türlü daralmaya ve krize rağmen özellikle ekonominin ve kalkınmasının olmazsa olmazı olarak, ulaştırma altyapı projelerini görüyorlar. Çünkü ulaşımı erişimi kolaylaştırdıkça, ulaştırma projelerini bitirdikçe aslında dolaylı olarak ekonominin, kalkınmanın lokomotifi ve dinamosu olarak bunu hayata geçirmiş oluyorsunuz. Her şeye rağmen ulaştırma projelerinde bir aksaklık olmadı, bu yıl da yaklaşık 37 milyar liralık yatırım yapacağız, yap işlet devret modeliyle yaptıklarımız hariç." değerlendirmesinde bulundu.
Çanakkale Köprüsü ihalesi için yurt dışından 11 güçlü firmanın şartname aldığına işaret eden Arslan, "Çanakkale Köprüsü'ne olan ilgi de gösteriyor ki dünyada ekonomik daralma varken, büyük projeler yapılmıyorken, Türkiye'nin büyük projeleri yapıyor olması, dünyadaki finans sektörünün bakışını da buraya çeviriyor. Çünkü bu projeler yapıldıktan sonra projelerin oluşturduğu bir katma değer, kalkınmaya lokomotif olma durumu var. Bence projelerimizde bu anlamda etkilenmiyoruz, etkilenmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.
Sosyal paylaşım sitelerinin, Türkiye'nin talepleri karşısındaki tavırlarında olumlu değişiklikler olup olmadığının sorulması üzerine Arslan, bilişim ve sosyal medyanın çok önemli alanlar olduğunu söyledi.
Arslan, sosyal medyanın olumsuz kullanılması halinde faydası kadar zararları da bulunduğunu belirterek, "Ülke olarak bunun avantajlarını yaşadığımız gibi sıkıntılarını da yaşıyoruz. Facebook, YouTube, Twitter gibi sanal medyadaki çok önemli aktörlerin iş ve işlemlerinde zaman zaman sıkıntılar yaşadık." dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından kanun hükmünde kararname ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) birtakım yetkiler verildiğini ve yaptırım uygulama hakkı getirildiğini hatırlatan Arslan, şunları kaydetti:
"Bu yaptırım uygulama hakkı çerçevesinde geçen yıllarda bizim taleplerimizin karşılanma oranı yüzde 50 mertebelerinde iken 2016'da bu oran yüzde 75'lere çıktı. Yüzde 25'lik kısmında yine mahkeme kararlarına rağmen uygulamadıkları oldu ama geriye dönük kıyasladığımızda olumlu gelişmeler var. Üst düzey görüşmeleri devam ettiriyoruz. Olumlu adımlar atılıyor. İstediğimiz seviyelere gelmemiş olmakla birlikte bundan sonra daha iyiye gideceğine eminiz."
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki terör örgütlerinin faaliyetleri ile bu örgütlerin amaçlarına hizmet edecek içeriklerin yayıldığı düşünüldüğünde konunun önemli olduğunu dile getiren Arslan, bu gibi durumları engellemeye yönelik yasal düzenlemeler yaptıklarını ve Bakanlık olarak çalışmalara devam ettiklerini söyledi.
Arslan, terör olaylarının artmasına destek olabilecek faaliyetlerin veya yayınların yapılmasının insanların hayatını zorlaştırdığının ve ülkenin bekasına zarar verdiğinin altını çizerek, bunların engellenmesi adına olumlu çalışmalar yapıldığını ifade etti.
Geçmişte Fransa'nın terör olayları ve başka içeriklerle ilgili kararlar alıp müeyyideler uyguladığını anımsatan Arslan, "Dolayısıyla biz de artık müeyyide uyguluyoruz. Bu konuda iyi mesafe katettik ama daha katetmemiz gereken mesafe var." diye konuştu.