Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Cazibe Merkezleri Programı'yla birçok yatırımcıya destek verileceğini söylerken, "112 bin kişilik bir istihdam sağlanacağını görüyoruz" açıklamasını yaptı.
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakan Elvan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni kapsayan Cazibe Merkezleri Programı'yla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Proje ile 112 bin kişiye istihdam sağlanacağını söyleyen Elvan, "Biz bu bölgelerimizin makus talihinin yenilmesi için çok kapsamlı bir program ortaya koyduk" dedi.
Bakan Elvan, "Doğu ve Güneydoğu'da gelir açısından daha geri konumdaki illere yönelik değişik programlar uygulandı. Bu programlarda başarılı olanlar var. Biz bu bölgelerimizin makus talihinin yenilmesi için çok kapsamlı bir program ortaya koyduk. Bir yatırımcının işin başında hangi tür destekler alacağını bileceği bir yaklaşım. Türkiye'de ilk kez uygulanan bir yaklaşım" diyerek Cazibe Merkezleri Programı'nı tanımladı.
Cazibe Merkezleri Programı'nın arsa tahsisinden, bina yapımına, bina yapımından, fabrikaya, makine alımına, işletme sermayesine varıncaya kadar tüm süreçleri destekleyen bir uygulama olduğunu söyleyen Elvan, "Bir yatırımcı ne kadarlık destek alacağını bilecek. Ücretsiz danışmanlık desteği vereceğiz, bedelsiz fizibilite çalışması, bedelsiz arsa tahsisi yapacağız, 10 milyon liralık bir bina yapımını bedelsiz yapacağız. Fabrikanın kurulmasında da içini makineyle donatıp, fabrikayı tam anlamıyla çalışır hal getireceğiz. Alınacak makineye 10 yıl faizsiz kredi vereceğiz. Girişimcinin almış olduğu makine teminat olarak kabul edilecek. Eğer yerli makine alınırsa vade 10 yıl, ilk 3 yıl ödemesiz- faizsiz kredi desteği olacak. Eğer yurtdışından alınırsa vade 6 yıla düşecek. İlk iki yılını ödemesiz yapacağız. Personel eğitimine destek vereceğiz. İşletme aşamasında da alacağı işletmenin faizinin yarısını biz karşılayacağız. Kamunun ihtiyacı olan bir ürün üretiliyorsa yüzde 15 fiyat avantajı sağlayacağız. Bir paket program" diye konuştu.
Kasım ve Aralık ayında program için ön talep aldıklarını kaydeden Bakan Elvan, şunları söyledi:
20 milyar liralık bir ön talep olduğunu gördük. 23 ilimizin tamamı bu destekten yararlanmak istiyor. Ne kadarlık bir istihdam sağlıyoruz? 112 bin kişilik bir istihdam sağlanacağını görüyoruz. Biz firmaların resmi taleplerini almaya başladık. Yatırımcılarımız, Kalkınma Bankası'na doğrudan başvurabilirler. Koordinasyondan da Kalkınma Bakanlığı'ndan sorumlu. Anadolu'nun değişik illerinden yatırım yapmak isteyenler Kalkınma Ajansı'na bağlı Yatırım Destek Ofisleri'ne de başvurabilirler. Bu projede esnek bir yapı var. Hangi ile yatırım yap demiyoruz, bir aylık süre içinde talepleri alacağız. Hangi ile ne tür yatırımlar için başvuru yapılmış buna bakacağız. Bizim bu programı başlatmadan önce çok kapsamlı çalışmalar var. Bu illerin güçlü ve zayıf yönleri nelerdir, bu il hangi sektörde iyi olabilir bunları da belirledik. Bu çalışmaları da dikkate alarak başvuruları değerlendireceğiz. Bir yatırımcımız, "Ağrı'da ayakkabı üreteceğim" diyorsa ama Şanlıurfa'da ayakkabı ile ilgili bir küme olacaksa "Sen yatırımını orada yap" diyeceğiz. İlleri ihtisaslaştıracağız. Küme yapısı oluşturmanız halinde firmaların rekabet gücü artacak, yan sanayiler gelişecek, bağlantılar daha güçlü bir konuma gelecek. Yatırımcılarımızı yönlendireceğiz. Başvurular arasında büyük yatırımcılarımız var, bu firmalarımızın isimlerini şu aşamada açıklamanın doğru olacağını düşünmüyorum. Oldukça büyük ilgi var. Özellikle imalat sanayinde deneyim sahibi olanlara öncelik vereceğiz. İmalat hiç yapmamış firmalara öncelik vermeyeceğiz. Doğu ve Güneydoğu'da imalat sanayinde güçlü bir altyapının oluşacağını düşünüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili olarak da görüşlerini bildiren Bakan Elvan, "Bu sistemle karar alma süreçleri daha hızlı yaşanacak. Meclis, meclisin yetkileri, yasama, yürütme ve yargı konuşuluyor. Yasama ve yürütme arasında, yürütme ve yargı arasında belirli bir ayrımın söz konusu olduğunu görüyorsunuz. Çok sık biçimde "Tek liderlik geliyor" açıklamaları yapılıyor. Bu gerçeği yansıtmıyor. Yüzde 20 ile TBMM'ye giren bir parti hükümet kurabilir. Bu yaşandı. Yeni sistemde hükümeti kuracak olan kişi ya da parti yüzde 50 üzerinde oy almış zorunda. Mevcut yapıda bu yok. Bunun ötesinde yasama boyutu itibariyle hükümet kanun tasarısını hazırlayıp TBMM'ye sunuyor ve oradan da bu tasarı geçiyor. İktidar fazla olduğu için çok kolay yasa tasarısı geçebiliyor. Yeni sistemde bizati Meclis, kendisi kanun yapma yetkisine sahip. Hükümetin bugünkü durumda kanun tasarısı yetkisi var. Bu yetki ortadan kaldırılıyor. Başkanlık kararnamesi de kanunun üzerinde değil. Meclis bir anlamda yasama faaliyetlerini yürütecek hem de hükümetin denetimi faaliyetlerini yürütecek" dedi.
Şu anki sistemde Cumhurbaşkanı'nın yaptığı eylemlerden sorumlu olmadığını ifade eden Elvan, "Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı her şeyden sorumlu olacak, hesap verebilir yapıda olacak. Bu sistemle 2023 hedeflerine daha hızlı ulaşabileceğimizi söyleyebilirim. Bu üniter yapıya zarar verecek bir durum değil. Üniter yapı daha da güçlenecek. Son 14 yıldır güçlü bir AK Parti iktidarıyla Türkiye çok büyük işler yaptı. Büyük ölçekli altyapı hamlesi yapıldı. Güçlü hükümetseniz karar alma durumu daha hızlı oluyor. Hükümetlerin ortalama ömürleri 16 ay. Şimdi takdir edersiniz ki 1,5 yıl gibi olmayan bir süreçte bir hükümet ne yapabilir? Hazırlıkları bile bir yılda anca tamamlanabilir. Bizim hızlı biçimde 2023 hedeflerimize ulaşmalıyız. Türkiye'nin daha güçlü olması açısından Anayasa değişikliğini önemsiyorum. Kamuoyunda değişik anketler yapılıyor. Biz işimize bakıyoruz. Biz milletimizle beraber olduk, bundan sonra da bu şekilde devam edeceğiz. Daha öncesi seçimlerde olduğu gibi, referandum sürecini de milletimizle paylaşacağız" şeklinde konuştu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun milli gelir hesabında yaptığı revizyonla ilgili olarak da Bakan Elvan, şunları söyledi:
TÜİK bağımsızdır. Bugüne kadar bu şekilde çalışmıştır. Bundan sonra da bu şekilde devam edecektir. Başta BM, AB'nin Milli Gelir Hesaplaması'nda yeni bir yönteme geçti. Türkiye olarak biz de hazırlıklarımızı sürdürüyorduk. Bu çalışmaları neticelendirdik. AB'nin tamamının kullandığı hesaplama yöntemini uygulamaya koyduk. Burada TÜİK rakamları açıkladıktan sonra hesaplamanın nasıl yapıldığını bilmeden, bilimsel altyapısı olmadan birçok gazeteci bunun aleyhinde açıklamalarda bulundu. TÜİK, herkesi çağırdı ve detaylı brifingler verdiler. Birçoğu "Biz böyle bilmiyorduk" dedi. Fitch bile en son raporunda "Güvenilir Gayri Safi Hasıla" ifadesini kullanıyor. Pek çok uluslararası kuruluş TÜİK'i tebrik etti. Eski sistemde hesaplamalar iki temel alana dayanıyordu. Birincisi sahada yapılan anketler. İkincisi de 2002'de bizim ortaya koyduğumuz girdi-çıktı tablolarının yapısını kullanıyordu. 2002'deki herhangi bir sektörün, alanın ileri-geri bağlantılarını ortaya koyan, ulaşımın ne kadar ağırlığı var ve sektörlerin birbirleriyle ilişkilerini ortaya koyan tablo 2002'ye dayanıyordu. Bu tablolar da 1985'e bakılarak oluşturuluyordu. İkinci temel aldığımız data 2002 yılındaki tablolarının yapısı. Buna göre milli gelir hesabı yapılıyordu. ESA 2010 hesabında bazı değişikliklere gidildi. Biz de ona uyduk. Ar-Ge çalışmaları harcama sayılmıyordu. Geçmişte, ankete dayanarak hesap yapıyorduk. Bu kez tüm kamu ve kamu kuruluşlarından tüm reel verileri aldık. Örneğin, sadece 20 bin işletme üzerinden tahmin yapılırken bugün 3 milyon işletmenin gerçek değerini yansıttık. Gerçek neyse o veriler alınarak o sonuca ulaşıldı. 2009 - 2016 dönemini içeren veriler alındı ve bu veriler dikkate alınarak GSYH hesabı yapıldı. Geçmişteki yapılan yöntem, şu anki yönteme göre belirsizlik içeren bir yöntemdi. Reel verilerle GSYH hesabı yapılıyor. Birincisi ekonomi politikalarını belirlerken daha sağlıklı kararlar alabiliyorsunuz.
Yurt dışı yatırımcıların Türkiye'ye dair olumlu bir bakış açısının olduğunu kaydeden Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, "Özellikle son birkaç hafta içerisinde yurt dışı yatırımcıların Türkiye'ye yönelik bakış açılarında olumluya doğru bir gidişatın olduğunu görüyoruz. Yurt dışı yatırımcılar açısından Türkiye halen cazip bir ülke. Özellikle son iki üç haftada 452 milyon dolar seviyesinde borsaya net girişin olduğunu görüyoruz" diye konuştu.