Yüksek mahkeme karmaşasına çözüm Temyiz Mahkemesi

Doç. Dr. Uğur Yiğit
00:0021/02/2013, Perşembe
G: 20/02/2013, Çarşamba
Yeni Şafak
Yüksek mahkeme karmaşasına çözüm Temyiz Mahkemesi
Yüksek mahkeme karmaşasına çözüm Temyiz Mahkemesi

1982 Anayasası''na göre 6 yüksek mahkememiz var. (AYM, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, AYİM ve Uyuşmazlık Mahkemesi) Ve böyle bir yüksek mahkeme düzeninin benzeri dünyada yok. Vatandaş için ayrı, idare için ayrı, asker kişiler için ayrı, askeri idare için ayrı terörist olanla olmayan için farklı hukuk, mahkeme, yargı düzeni ve yüksek mahkemeler. Sanki feodal Avrupa''da yaşıyoruz ve yargı alanında federalizmle yönetiliyoruz.

Yeni anayasanın yargı bölümüne ilişkin çarpıcı önerilerinden birisi de Temyiz Mahkemesi. Bu öneriyi Anayasa Uzlaşma Komisyonu''na sunan AK Parti gerekçelerini kamuoyu ile paylaşmadığından üzerinde yorum yapma şansına şimdilik sahip değiliz. Ancak Demokrat Yargı olarak uzun süredir dile getirdiğimiz bu önerinin iktidar partisi tarafından sahiplenmesini, adliye koridorlarında hak arayanların derdi ile ilgilenilme aşamasına gelindiğini göstermesi açısından önemli buluyoruz. Zira bugüne kadar yargıya ilişkin analizler ve çözüm önerileri ile diğer siyasi partilerin sundukları anayasa teklifleri, ne yazık ki, günceli okumaktan aciz, hiç bir derde derman olmayan bildik klişeleri tekrar eden ve yargı iktidarıyla yakınlaşma arayışından ibaret.

Peki, biz Demokrat Yargı olarak neden Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, AYİM ve Uyuşmazlık Mahkemesi yerine bir tek Temyiz Mahkemesi''nin kurulmasını öneriyoruz? Şimdi gelin genelde yargının özelde bu yüksek mahkemelerin durumuna bakalım ve şimdiye kadar belki de hiç aklımıza gelmeyen çarpıklıkları sürdürmenin akılcı olup olmayacağına karar verelim.

YÜKSEK MAHKEME ENFLASYONU

1982 Anayasası''na göre 6 yüksek mahkememiz var. (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, AYİM ve Uyuşmazlık Mahkemesi) Ve böyle bir yüksek mahkeme düzeninin benzeri dünyada yok. Sıradan kişiler için ayrı, idare için ayrı, asker kişiler için ayrı, askeri idare için ayrı terörist olanla olmayan için farklı hukuk, mahkeme, yargı düzeni ve yüksek mahkemeler. Sanki feodal Avrupa''da yaşıyoruz ve yargı alanında her bir zümre kendi şatosunu kurmuş. Adeta yargı alanında federalizmle yönetiliyoruz. En basitinden ''doğal hâkim ilkesi'' mesleğinize, ünvanımıza ve uğraş alanımıza göre değişebiliyor.

Oysa bireylerin kendilerini diğerleriyle aynı ülkede yaşıyor hissedebilmeleri, bir ülkenin eşit, imtiyazsız vatandaşı olduğuna inanabilmeleri, ortak bir kaderi, ''ortak bir hukuku'' paylaşıyor olmalarına bağlıdır. Ortak hukuk aynı zamanda uygulama birliğini gerektirir. Uygulama birliğini sağlayacak olan ise yargı düzenidir. Bu ortaklık dünya uygulamasında yargı birliği ile sağlanır.

MAHKEMELERİN VAHİM MANZARASI

Yaklaşık olarak 400 üye, 1200-1300 tetkik hakimi ve 250 savcı olmak üzere 2 bin civarında hakim ve savcının görev yaptığı bir kurumun, yüksek mahkeme, temyiz mahkemesi olduğu ancak bu ülkede iddia edilebilir, başka ülkelerde söylemeye kalksanız nezaketen bir şey söylemeseler bile yüzlerinde müstehzi bir gülümsemeyi görmeniz kaçınılmazdır. Yargıtay''da görev yapan 2000''in üzerindeki hakim ve savcı sayısı, orta büyüklükteki bir çok ülkenin ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakimlerine denk gelmektedir. Yargıtay''ın yanına Danıştay ve diğer yüksek mahkemeleri de eklediğinizde bu sayı 3500''leri aşmakta. Oysa bizimle aynı nüfusa sahip Avrupa ülkelerinde bu sayı 100''e bile ulaşmıyor.

Yargıtay ve Danıştay''da görev yapan hakim ve savcı sayısının ulaştığı devasa rakamlar bize sadece bu mahkemelerin artık yüksek mahkeme ömürlerini tamamladıklarını göstermiyor aynı zamanda yargı sisteminin de çöktüğünü ispatlıyor.

YARGININ ÇÖKÜŞÜ

9 bin civarında hakim ve savcının ilk derecede, 3500 civarının ise yüksek mahkemede görev yaptığı yargı düzeni yargılamanın bittiğine delalet ediyor. Çünkü bilindiği üzere yargılama ilk ve istinaf derecesinde yapılır. Yargıtay ve Danıştay ise (ilk derece olarak görev yapmaları hariç) yargılama değil, inceleme yaparlar. Sağlıklı işleyen bir yargı düzeninde davaların yüzde 80-90''lık kısmı ilk derecede biter. Geri kalan yüzde 15-20''lik kısmı ise istinaf derecesinde. Temyiz yoluna giden dava sayısı ise yüzde 2-3''ü geçmez. İdare''den farklı olarak Yargı''da ilk derece mahkemeleri ''asıl'' temyiz mahkemesi ise ''tali''dir.

Ancak bizde kamu hizmetleri arasında yer alan ''adalet hizmeti'' doğasına uygun şekilde ilk derece mahkemeleri merkezli yapılandırılmak yerine diğer kamu hizmetleri gibi ''idare'' örgütlenmesi şeklinde Yüksek Mahkeme merkezli hiyerarşik yapılanmıştır. Öyle bir yapılanma ki Yargıtay ve Danıştay asıl ilk derece mahkemeleri ikincildir. Diğer hizmetlerinin sunumu kendi mantığına uygun olabilir ancak dünya uygulamasına aykırı bizdeki çarpık yargı düzeninin nedeni, yargının sunduğu adalet hizmeti ve bu hizmetten yararlananların değil hizmeti verenlerin, bu mahkemelerin devlet aygıtı içerisinde siyasal fonksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle özellikle 1960 sonrası bu mahkemelerin yasama ve yürütme organı ile siyasal partiler üzerinde demoklesin kılıcı gibi siyasal misyonla yüklenmiş olmasıdır.

GÜÇ ZEHİRLENMESİ

HSYK''nın ideolojik filtresiyle oluşan bu mahkemelere ana muhalefet partisi gibi davranma gücü veren sadece ilk derece mahkeme kararları üzerindeki denetimleri değildir. Bunun yanında siyasi parti kapatma davası açma yetkisine sahip olması, YSK, HSYK ve Anayasa Mahkemesi''ne üye seçmeleri, dünyada benzerlerinde rastlanmayan şekilde ilk derece mahkemesi olarak çalışıyor olmaları, herhangi bir suç işlediklerinde diğer hakim ve savcılardan farklı olarak kendi içlerindeki mekanizmanın devreye girmesi aşırı bir şekilde adeta zehirleyecek şekilde denetimsiz ve kontrolsüz güç temerküzüne yol açmıştır.

Kısaca değinmekte yarar gördüğümüz bir husus da bu mahkemelerin ilk derece mahkemeleri olarak çalışmalarıdır. Yargıtay ve Danıştay iş yükünden şikayet ediyor gibi görünse de bu görevlerin sona erdirilmesi yönündeki önerilere şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Yargıtay''ın birinci sınıfa ayrılmış hakim ve savcılar ile yüksek rütbeli kamu görevlilerinin (valiler, büyükelçiler vb), yargılanmalarına, Danıştay''ın ise üst kurulların (BDDK, EPDK, RTÜK vb) milyar dolarla ifade edilen davalarına ilk derece mahkemesi olarak baktığını belirtmekle yetinelim. Ayrıca başkanların her adli yıl açılış konuşmalarında yürütmenin yargıya müdahalesinden şikayet etmelerine karşın yürütmeye bağlı Rekabet Kurumu''na üye seçimi konusunda rahatsızlık duymamaları aşırı güç isteğinin bir sonucu olsa gerek.

İşte gerek bu aşırı hesapsız gücün sağladığı avantajlar gerekse bu mahkemelerin çalışma düzeni bu mahkemelere seçilebilmeyi önemli hale getirmiştir. Yargıya sokulan askeri, militarist hiyerarşik anlayış ve uygulama nedeniyle kişiler normal bir subaylıktan generalliğe terfi eder (bu hiyerarşi o kadar özümsenmiştir ki yargı içerisinde değişik misallerle anlatılmaktadır) gibi gördükleri bu makamlara seçilmek için HSYK kapılarını aşındırma yolunu seçmişlerdir.

DOSYA OKUMADAN KARAR VEREN HAKİM

Bu mahkemelerin çalışma düzenine gelince; ilk derece mahkemesinin dinleyip, okuyup, hissedip, keşfedip ve anlayarak verdiği kararı doğru bulmayan kişi, dava dosyasının bir kez de yüksek mahkemede görev yapan 5 hakim tarafından incelenmesi amacıyla temyiz eder. Ancak dünya uygulamasından farklı olarak bizde çoğunlukla dosya mahkeme üyeleri yerine tetkik hakimleri tarafından okunur ve daire üyelerine anlatılır. Daire üyeleri ise iddia, savunma, deliller ve içeriği hakkında bizzat okuyarak bilgi sahibi olmadıkları dosya ile ilgili karar verirler, ancak karar yazımı ise yine tetkik hakimine (Danıştay''da yasal olarak Yargıtay''da teamül olarak) havale edilir. Şimdi ise yargıyı hızlandırma adına tetkik hakiminin sadece bir üyeye dosyayı anlattığı o üyenin verdiği kararın diğer üyelerce imzalanarak heyet kararı haline geldiği böylelikle yargılama hızının 5 katına çıktığı (!) konuşuluyor yargı çevrelerinde.

İşte bu aşırı güç ve yetki, sorumsuzluk ve çalışma rahatlığı nedeniyle bu yalancı cenneti kendilerine en çok yakıştıranlar, meslek hayatlarını bakanlık vb. idari görevlerde geçirenler ile Komisyon Başkanı, Başsavcılık ve vekillik görevlerinde bulunanlardır.

TEHLİKEYE DİKKAT

Sonuç olarak; bütün bu mahkemelerin tek tek varlık nedenlerinin ortadan kalktığına ilişkin gerekçeleri açıklamaya yer kalmasa bile özetle bu yüksek mahkemelerin artık içtihat üretme vasfını yitirdiği yolundaki genel kabul ve ortak bir hukuk düzeninde yaşama ideali bize akılcı yolun temyiz mahkemesi olduğunu gösteriyor.

Temyiz mahkemesi kurmaksızın askeri yargının kaldırılması demek, MİT kapısına dayanan yargıda örgütlü gücün bu sefer özellikle de AYİM yerine geçecek olması nedeniyle ordu içerisinde kadrolaşma ve tasfiye yapma yolu açılmış olacaktır.