Son dönemde yaşanan güncel olaylar ışığında, Türkiye’nin bölgesel ve küresel krizlerde sergilediği insani ve vicdani duruşuyla ön plana çıktığını görüyoruz. Değişen dünya düzeni ve güç kurguları, makro güçlerin yerini mikro güçlerin çoğalmasına bırakırken, Türkiye bu yeni düzende yumuşak güç uygulamalarıyla öne çıkıyor. Geleneksel savaş yöntemlerinin yerine diplomasi, kültürel etkileşim ve insani yardım gibi stratejilerle Türkiye, küresel barış ve istikrarın sağlanmasında aktif rol oynuyor. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki çok boyutlu yaklaşımı, son dönemde dikkat çekici bir dinamizm kazanmış durumda. ABD ile süregelen görüşmeler, AB üyeliği hedefleri, Rusya ve Çin ile gelişen ilişkiler ve BRICS’e karşı olumlu tutumuyla Türkiye, dengeli ve bağımsız bir dış politika izleyerek küresel arenada etkin bir rol üstleniyor. Bu dengeli strateji, Türkiye’yi sadece bölgesel değil, küresel bir aktör haline getiriyor.
KRİZ ÇÖZEN AKTÖR
Orta Doğu’nun kaotik ortamında 3. dünya savaşı çanlarının çaldığı bu günlerde, Türkiye barış ve adalet ekseninde hareket ederek insani yardımlar ve diplomatik çabalarıyla ön plana çıkıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki iç savaştan Lübnan’daki siyasi krizlere kadar pek çok meselede aktif bir rol oynayarak, bölgenin istikrarını ve güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Bu çabalar, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu artırarak onu önemli bir aktör haline getirdi. Türkiye’nin terörle mücadelesinin yanında Irak’taki su krizini yönetme ve çözme çabaları da bölgedeki etkisini artıran önemli bir faktördü. Türk dış politikası, özellikle son dönemlerde çok boyutlu ve proaktif bir yapıya büründü. Batı ile olan güçlü bağlarını korurken, Doğu ile olan ilişkilerini de derinleştiren Türkiye, bağımsız ve dengeli bir dış politika izlemekte.
UZAK COĞRAFYALARDA DA VARIZ
NATO’nun belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kaldığı şu günlerde Türkiye’nin sorun olan yerlerde varlık göstermesi ve barış çabaları, uluslararası alanda takdir topluyor ve Türkiye’yi güvenilir bir arabulucu olarak konumlandırıyor. Bu süreçte, Türkiye’nin liderliği ve insani değerleri ön planda tutması, onu sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel bir aktör haline getiriyor. Örneğin, Rusya-Ukrayna Savaşı küresel güvenlik dengelerini sarsarken Türkiye, barış ve diplomasi çabalarıyla öne çıktı. Erdoğan'ın arabuluculuğunda gerçekleştirilen barış görüşmeleri, taraflar arasında diyaloğun sürdürülmesine katkı sağladı. Türkiye, Ukrayna'daki insani krize yönelik yardımlarını esirgemeyerek sivillerin tahliyesi ve insani yardımların ulaştırılması konularında aktif rol oynadı.
Yakın zamanda Türkiye, uluslararası arenada bir kez daha önemli bir diplomasi trafiği gerçekleştirdi. Somali ve Etiyopya arasındaki görüşmeler, sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine değil, aynı zamanda Türkiye’nin barışçıl ve yapıcı rolünün uluslararası alanda bir kez daha teyit edilmesine vesile oldu. Türkiye’nin bu kritik görüşmeye ev sahipliği yapması, ülkemizin bölgesel ve küresel barışa olan katkısını net bir şekilde ortaya koyuyor. Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen bu başarılı dış politikalar, Türkiye’yi yalnızca kendi bölgesinde değil, Afrika ve Asya gibi uzak coğrafyalarda da etkin bir aktör haline getirdi.
MAZLUMDAN YANA
Türkiye, ekonomi ile ilgili ciddi sınav verirken ve asrın felaketi Kahramanmaraş depremi gerçekleşmişken dünyanın dört bir yanına yardım etmeyi sürdürdü. Örneğin Lübnan’daki Beyrut patlamasının ardından hızla insani yardım gönderdi. Arakan, Sudan, Suriye, Filistin, Lübnan, Endonezya, Yemen ve Bangladeş gibi ülkelerde açlık, susuzluk ve sağlık sorunları yaşayan insanlara yönelik yardım kampanyaları düzenledi. Bu yardımlarla Türkiye dünyanın dört bir yanında takdirle karşılandı, uluslararası arenada da vicdan sahibi bir ülke olarak anılmasını pekiştirdi.
Türkiye, terörle mücadelede kararlılıkla hareket ederken, bölgedeki sorunların çözümü için diplomatik yollar arıyor. Orta Doğu’daki güncel durum, siyasi istikrarsızlıklar ve çatışmalarla şekillenirken, Türkiye kendi güvenliğini ve bölgenin istikrarını sağlamak amacıyla inovatif politikalar geliştiriyor. Özellikle Filistin sorunu konusunda Batılı ülkelerin iki yüzlülüğünü ortaya koyan Türkiye, Filistin halkının yanında durarak uluslararası platformlarda Filistin’in haklarını savunuyor. Erdoğan, defalarca Filistin halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı için güçlü mesajlar verdi, bu duruşuyla Türkiye’yi vicdanın sesi haline getirdi.
PUSULAMIZ ŞAŞMAZ
Cumhuriyet'in 100. yılını kutlayan ülkemiz, geleceğe dair büyük hedefler ve vizyonlarla yoluna devam ediyor. Ekonomik kalkınma, teknolojik ilerleme ve toplumsal refah alanlarında önemli adımlar atıldı ve atılmaya devam ediyor. Bunun yanında savunma sanayinde sessiz bir devrim gerçekleştiriyor. Ukrayna’nın Bayraktar için bestelediği şarkı bunun en küçük örneğidir. Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde, Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir güç olma yolunda ilerlediğini görüyoruz. Güçlü liderlik ve kararlı politikalarla Türkiye, gelecekte de önemli bir aktör olmaya devam edecek.
Liderlik kültürü çatışması dünyanın her yerinde patlak verirken, Erdoğan’ın dünya milletleri nezdinde sağlam duruşundan dolayı karşılık bulması, onun kararlı ve vizyoner liderliğinin bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Erdoğan, zorlu uluslararası arenada sergilediği tutarlı ve ilkeli duruşuyla, sadece Türkiye’nin değil, diğer ülkelerin de saygısını kazanmış durumda. Bu, Türkiye’nin dünya sahnesinde güçlü ve güvenilir bir aktör olarak kabul edilmesini sağlıyor ve diğer liderlere de örnek teşkil ediyor. Biz biliyoruz ki Türkiye’nin önlenemez ilerleyişi, dünya çapında barış ve istikrara katkı sağlamaya devam edecek. Dünya değişiyor, güç dengeleri kayıyor, ama Türkiye’nin vicdan rotası hep aynı kalacak.