Ukrayna’ya İngiltere, Gürcistan, Polonya ve Japonya’dan gelen destek açıklamaları Rusya karşıtı yeni blokun organize olmaya başladığını gösteriyor. Mevcut birlik ve ittifakların etkisiz kaldığı bir zeminde dünyanın bugünkü şartlarına uygun AUKUS gibi daha homojen ve etkin yeni birlik ve ittifakların oluşması için muhtemel bir zemin beliriyor.
Son günlerde Rusya’nın artan askeri sevkiyatı her an bir çatışma çıkması ihtimalini güçlendiriyor. Diplomatik görüşmeler sonuçsuz kaldı. Ukrayna’da yükselen gerilimin iki temel nedeni olduğu söylenebilir. Bu nedenlerden biri ABD hegemonyasının caydırıcılığını kaybediyor olması, diğeri de Rusya’nın yayılmacı politika izleme arzusudur.
Rusya ile rekabeti artırma yönünde adımlar atan ABD’deki Biden yönetimi, gerilimi tırmandıran bir tavır alıyor ancak Rusya’yı tam olarak caydıracak adımları ya atmıyor ya da atamıyor. ABD’nin iki senaryo üzerinden rekabeti sürdürmesi beklenebilir: Biri kendi askeri varlığıyla bölgedeki yapılanmasını güçlendirerek Rusya’yı caydıracak adımlar atması, diğeri de Rusya’ya karşı net bir pozisyon alacak güçlü bir Avrupa dayanışmasını sağlaması.
Ancak ABD’nin bu iki senaryoyu da gerçekleştirmekten uzak kaldığı bir süreç yaşanıyor. Bu anlamda ABD hegemonyasının ciddi ölçüde aşındığı söylenebilir. Diğer taraftan Gürcistan’ın işgaliyle başlayan, Kırım’ın ilhakı ile devam eden ve pek çok bölgede Wagner ile yayılımını sürdüren Rusya’nın, karşısında somut tepki görmediği durumlarda yayılmaktan vazgeçmediği de görüldü. Rusya’nın dizginlenememesinin nedenleri olarak; askeri gücünü etkili kullanmasının yanında Batı’daki ayrışmadan yararlanması ve ABD’nin eylemsizliğini tecrübe etmesi gösterilebilir.
BATI’DAKİ AYRIŞMA
Rusya’nın bölgesinde ve dünyanın bazı yerlerinde alan kazanması ve nüfuzunu artırmasında, NATO ülkelerinin Rusya konusundaki fikir ayrılıkları önemli bir etken. Almanya ve Fransa, Rusya ile karşı karşıya gelme konusunda yeterli motivasyona sahip değiller. Hal böyle olunca ABD’nin, doğrudan kendi etkinliğini göstermeden, Avrupa ile dayanışma sağlayarak Rusya’ya karşı rekabet konusunda beklenen etkiyi oluşturması mümkün görünmüyor.
NATO son zamanlarda pek çok tartışmanın odağında yer aldı. Fransa, NATO’nun beyin ölümüne ilişkin söylemlerde bulunurken; bazı üye ülkelerin Kuzey Atlantik Antlaşması’nın şartlarına tam olarak uyulmadığı eleştirileri ve içerde beliren görüş ayrılıkları öne çıkan bazı tartışma konuları. Ancak İngiltere’nin Rusya’ya karşı duyarlılığı had safhada. Bu süreçte İngiltere, Ukrayna’ya güçlü askeri ve siyasi destek veren ülke oldu. Ayrıca İngiltere’nin Ukrayna ve Polonya ile Rusya’ya karşı bir ittifak kurma yönünde çalışmalar yaptığı belirtiliyor. Bu durum AB ve NATO’daki ayrışmayı farklı bir formülle aşmaya yönelik Pasifik’te Çin’e karşı oluşturulan AUKUS ittifakına benzer bir yapılanmaya işaret ediyor.
ABD Başkanı Biden’ın Rusya’nın, Ukrayna’yı işgal edebileceğini söylemesi ve küçük çaplı bir müdahaleye verilecek tepkiyle ciddi bir işgal girişimine verilecek tepkiyi ayrıştırması, Biden’ın Putin’e yeşil ışık yaktığı değerlendirmelerine neden oldu. Son günlerde Almanya’nın bölgedeki gerilime ilişkin açıklamalarındaki tutarsızlık da dikkat çekici. Üye ülkelerin kendi iç siyasetlerinde bile bütünlük sağlamakta zorlandığı bir dönemin yaşandığı görülüyor. Almanya’nın ilk bakışta kendini konumlandırdığı yerin, tansiyonu düşürücü ve çatışmayı önleyici bir yönelimi olduğu değerlendirilebilir. Ancak Rusya’nın yayılmacı politikası karşısında Ukrayna’ya askeri silahların tedarikinde engellemeler çıkaran Almanya’nın bu adımı, Rus yayılmacılığını besleyecek bir sonuca zemin hazırlıyor. Uluslararası arenada Almanya’nın çizmiş olduğu imaj Rusya’ya alan açan bir mahiyette okunuyor. Neticede Almanya’nın sergilemiş olduğu tavırlar, diplomaside NATO’cu, savaşta Rusya karşıtı ancak pratikte Rusçu bir imaj çiziyor. Fransa’nın Ukrayna konusundaki genel eğiliminin ise Rusya ile karşı karşıya gelmemeyi öncelediği şeklinde. Ayrıca ABD’nin bu konuda alacağı tavra odaklı bir siyaseti benimsedikleri de göze çarpıyor.
TÜRKİYE ARABULUCU OLABİLİR Mİ?
Ukrayna-Rusya gerilimi konusunda Türkiye arabulucu olabileceğini açıkladı. Türkiye savaş olasılığını engellemeye yönelik bazı denge sağlayıcı unsurların da aktörü oldu. Yani Türkiye hem söylem hem de eylemde bölgede olası bir çatışmanın önlenmesi için üzerine düşen sorumluluğu büyük ölçüde yerine getirdi.
Pek çok bölgede girift hale gelen Türk-Rus ilişkileri Ukrayna konusunda da aktif bir rol alabilir. Çünkü Rusya, ABD’nin yeterli tepkiyi göstermediği, Avrupa ülkelerinin ayrıştığı ve yüz bin civarı asker yığdığı bir zeminde halen aksiyon almadıysa, bu alacağı aksiyon konusunda yeterince kararlı olmadığı şeklinde değerlendirilebilir. Ukrayna’nın ve bölgenin şartları Kırım’ın işgal edildiği dönemin şartlarından farklılaşmış durumda. Rusya cephe sayısını artırdıkça bu cephelerin kontrolünde zorlanacaktır. Rusya’nın tarihinde hızlı genişleme ve bu genişlemeyi kontrol etmede zorlanma ve geriye dönüş vaki.
GERİLİMİN OLASI SONUÇLARI
Gerilim bir çatışmaya dönüşürse Ukrayna bu süreçten en çok etkilenen ülke olacaktır. Diğer taraftan bu süreçte Ukrayna, Rusya tehdidi karşısında her geçen gün direncini artırıyor. Ukrayna’nın Rusya politikasını ABD ve Batı desteğine bel bağlamadan sürdürmesi ise Ukrayna açısından en stratejik tercih olacaktır. Rusya ise askeri gücünü NATO’yu caydırmak için kullanmak istiyor. Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyesi olmaması taahhüdü beklentisini, NATO’nun Romanya ve Bulgaristan’dan çekilmesi talebine dönüştürmesi Rusya’nın sınırlı müdahale arzusunu güçlendirdiğine işaret ediyor. Ancak tansiyonun uzun süreli yüksek kalması ekonomik güçlükleri olan Rusya’yı zor durumda bırakabilir.
ABD’nin ise NATO’ya ve ABD’ye daha çok ihtiyaç duyan bir Ukrayna ve Rus tehdidine karşı daha çok dayanışma gereksinimi olan bir AB arayışı olduğu düşünülebilir. AB ve NATO’daki ayrışmaları başka türlü engelleyemeyen ABD için Rus tehdidi önemli bir araç olabilir. İngiltere’nin Ukrayna’ya açık ve güçlü desteği bir taraftan Rusya’nın dizginlenmesi anlamında denge sağlayıcı etki oluştursa da diğer taraftan Rusya’nın saldırganlığını tetikleme potansiyeline de sahip. Ayrıca bu süreçte Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını azaltmaya yoğunlaşması beklenebilir.
Türkiye’nin arabulucu olması durumunda ise gerilimin kısa süreli de olsa yatışması muhtemel. Ukrayna’nın askeri kapasitesini artırması, Rusya’nın ekonomik kırılganlığı ve aynı anda bulunduğu cephelerin sayısını artırması ve Erdoğan-Putin arasında liderler düzeyinde sağlanan etkileşim, Türkiye’nin arabuluculuğunun çatışmayı engellemede önemini artırıyor.
Tüm gelişmelere bakılınca Ukrayna’daki gerilimin Rusya’nın sınırlarını test ettiği, NATO ve Avrupa’da görüş ayrılıklarının sürdüğü, ABD’nin hegemonyasının aşınmaya devam ettiği, Türkiye’nin ise yeni bir fırsat penceresi açtığı bir süreci barındırması beklenebilir. Ayrıca tarafların cephe genişletip ellerindeki tüm kartları kullanarak karşı tarafı caydırmak istediği görülüyor. Ukrayna’ya İngiltere, Gürcistan, Polonya ve Japonya’dan gelen destek açıklamaları Rusya karşıtı yeni blokun organize olmaya başladığını gösteriyor. Mevcut birlik ve ittifakların etkisiz kaldığı bir zeminde dünyanın bugünkü şartlarına uygun AUKUS gibi daha homojen ve etkin yeni birlik ve ittifakların oluşması muhtemel bir zemin beliriyor.