Rusya’nın Ukrayna’ya odaklanması Suriye’de doğal olarak bir güç boşluğu oluşturuyor. Savaştan önce de Suriye’de rejimle iş birliği yapan İran için bu durum kaçınılmaz bir fırsat. Dolayısıyla Rusya dikkatini Ukrayna’ya çevirdikçe Tahran Suriye’deki siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzunu artırmak için avantaj elde etmiş oluyor.
Rusya’nın revizyonist hırslarla Ukrayna’ya saldırması uluslararası sistemi derinden etkiledi ve yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmalar Ortadoğu’yu da ilgilendiren bir spekülasyonu ortaya çıkardı: Rusların Suriye’den çekilme ihtimali. Dahası bir kısım Rus kaynaklar Kremlin’in şimdiden bazı askeri üsleri İran İslam Devrim Muhafızları’na devrettiğini bildiriyor. Dolayısıyla Putin’in Ukrayna’yı öncelemesinin sonucu İran’ın Suriye’deki etkisinin daha da genişleyeceği ve gücünü konsolide edeceği anlamına geliyor. Rusların Suriye’den nasıl ve ne boyutta çekileceği muamma olmakla beraber bu sürecin Esed’i İran’a mecbur bırakacağı, Şam’ı Tahran’a daha bağımlı hale getireceği belirtilebilir. Bu durum da Biden’ın Ortadoğu’da bölgesel iş birliği teşviki politikasının başarısız olması anlamına geliyor. Dolayısıyla Rusların Ukrayna’dan kademeli de olsa çekilme ihtimali bölgesel rekabeti ve güç mücadelesini kızıştıracak bir gelişme olarak okunabilir. Nitekim Putin liderliğindeki Rus elitlerinin alacağı bu kararın bölgede İran’ın elini güçlendirme ihtimali oldukça yüksek.
ESED’İN İRAN ZİYARETİ
Rusların Ukrayna savaşından ötürü askeri birliklerini ve harcamalarını Suriye’den çekme senaryosu gündemdeyken, Esed 8 Mayıs’ta Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Esed İran’a iç savaş başlamadan hemen önce 2011’de bir ziyarette bulunmuştu. İç savaştan sonraki ilk ziyareti de 2019’da idi. Dolayısıyla bu ziyaret iç savaşın başladığı tarihten bu yana yapılan ilk ziyaret olarak kaydedildi. Esed, İran’ın ruhani lideri Ayetullah Hamaney ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştü. Hamaney, Esed’in Suriye’deki uluslararası savaşı kazandığını ifade etti. Bu ifadeler İran için önem arz ediyor. Nitekim devrim sonrası Batı ve emperyalizm karşıtlığını önceleyen Tahran açısından “uluslararası savaş” ifadesi kutuplaşmayı ifade ediyor. Bu noktada İran’ın, Suriye sahasını Batı ile mücadele noktasında turnusol kâğıdı olarak kullandığı ifade edilebilir.
Öte yandan, Esed’in İran ziyareti ve devam eden süreç, son aylarda ABD’nin de teşviki ile Esed’i İran’dan koparma bağlamında başlatılan “Arap normalleşme” sürecine ket vurabilir. Nitekim Esed’in Tahran ziyaretinden bir gün sonra İranlı üst düzey bir diplomat, ziyaretin mesaj niteliğinde olduğunu dile getirdi. Açıkça ifade edilmese de mesajın muhatabı ABD. Nitekim bir süredir bölgesel aktörlerle Esed’in normalleşmesi, böylelikle İran’ın dengelenmesi planı devrede. Fakat bu ziyaretle Esed, ABD’nin desteklediği “Suriye’yi İran’dan koparma projesi”ni başarısız kıldı. Nihayetinde Esed bu ziyaretiyle özellikle 2013’den beri rejimin ayakta kalması için her türlü aracı kullanan İran’a değer verdiğini ortaya koydu. Bu kapsamda rejim, Rusya’nın Suriye’deki pozisyonundaki olası değişime yönelik safını da belli etti. Esed’in Tahran ziyareti, iki müttefikin gündemlerini Suriye krizinin değişen uluslararası ilişkilerine göre koordine etme ve uyarlama girişimi olarak yorumlanabilir.
TÜRKİYE İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?
Reisi, Esed ile görüşmesinde; ABD, İsrail gibi ülkeleri Suriye’de işgalci olarak ifade etti. Her ne kadar doğrudan zikretmese de imalı olarak Türkiye’nin de İran tarafından Suriye’de işgalci olarak lanse edildiği biliniyor. Ayrıca Irak’ta Türk askerine karşı gerçekleştirilen saldırıları İran destekli milislerin yapması ve bazı İranlı din adamlarının bu saldırıları desteklemesi ve övmesi gibi durumlar Türkiye açısından İran tehdidini ortaya koyuyor. Bu doğrultuda Rusların Ukrayna’dan ötürü Suriye’den çekilmesi sonrası İran’ın güç maksimizasyonuna gidip bu boşluğu doldurması, bölgede Türkiye-İran geriliminin artmasına neden olabilir. Sahada daha fazla karşı karşıya gelecek iki aktör iş birliği zeminlerinde sarsılmalara şahit olabilir. Türkiye’nin Suudi Arabistan, BAE ve İsrail gibi İran karşıtı aktörlerle normalleşme süreci de hesaba katılırsa Ankara’nın Tahran’ı dengeleme noktasında özellikle Suriye sahasında adımlar atması gerekebilir.
TAHRAN KAZANÇLI ÇIKAR
Sonuç olarak Ruslar Ukrayna savaşını daha fazla önemsedikçe Suriye’deki faaliyetleri azalıyor. Rusya, Ukrayna’da uzun süre bitmeyecek bir savaşla oyalanırken, Tahran, Moskova’nın Suriye’deki rolünü yeniden yapılandırmasından kazançlı çıkıyor. Nitekim Rusya’nın Ukrayna’ya odaklanması Suriye’de doğal olarak bir güç boşluğu oluşturuyor. Savaştan önce de Suriye’de rejimle iş birliği yapan İran için bu durum kaçınılmaz bir fırsat. Dolayısıyla Rusya dikkatini Ukrayna’ya çevirdikçe Tahran Suriye’deki; siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzunu artırmak için avantaj elde etmiş oluyor. ABD ile yürütülen nükleer anlaşmalarda da olumlu bir sonuç alınması halinde İran’ın ekonomik gücünün artacağı ve bu gücü Suriye’deki faaliyetlerde kullanacağı tahmini yapılabilir. Her ne kadar Rusya’nın Suriye’de vites düşürecek olma ihtimali Esed karşıtı aktörler açısından da bir fırsat oluştursa da İran-Suriye ilişkilerinin Ortadoğu’daki en güçlü ve kalıcı ittifak olması, Tahran’ı Suriye ölçeğinde Rusya’nın çekilmesinden en çok fayda sağlayacak aktör kılıyor. Suriye’nin yeniden inşası, alt yapı projeleri gibi savaş sonrası Suriye’de ekonomik anlamda da etkin olmak isteyen İran için Rusya’nın Ukrayna’yı öncelemesi bir fırsat olarak görülebilir.