Türkiye’nin yükselen göç mimarisi

00:0031/08/2022, Çarşamba
G: 30/08/2022, Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

2011 yılında özellikle Ortadoğu ve Mağrip Afrika’sında başlayan “Arap Baharı” yönetim değişiklikleri meydana getirmiş ve iç karışıklıklardan dolayı milyonlarca insanın yerinden olmasına sebebiyet vermiştir. Bu yerinden edilme sonucu yaşanan göçlerin en fazla etkilediği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Dr. Ekber Kandemir
Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Göç ve göçmenlik yıllar boyunca insanlık tarihinin bir gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların bir yerden başka bir yere hareket etmesi ve mobilize olması sosyal, siyasal ve ekonomik birçok problemi ve fırsatı da beraberinde getirmiştir. 2011 yılında özellikle Ortadoğu ve Mağrip Afrika’sında başlayan “Arap Baharı” yönetim değişiklikleri meydana getirmiş ve iç karışıklıklardan dolayı milyonlarca insanın yerinden olmasına sebebiyet vermiştir. Bu yerinden edilme sonucu yaşanan göçlerin en fazla etkilediği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye 2011 yılından sonra milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapmış özellikle bu göç dalgasında ensar-muhacir hukukuna riayet etmeye gayret göstermiştir. Son yıllarda Suriyeli göçüne ek olarak istikrarsızlıkların ve ekonomik sıkıntıların yoğunlaştığı bölgeler olan Afganistan ve Pakistan’dan gelen düzensiz göçün de arttığı görülmektedir.

DİNAMİK MEKANİZMA

Türkiye daha önceki dönemlerde göç rotasında sadece transit bir ülke olarak yer alırken yıllar içerisinde göç veren ülkeler için hedef ülke haline gelmiştir. Bu değişim sonrası Türkiye’nin göç yönetimi ve göç güvenliğinde de dinamik bir sürece gidilmiş ve özellikle 2021 yılının Ekim ayı içerisinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün statüsü değiştirilerek Başkanlığa dönüştürülmüştür. Bu yeni yapılanma daha etkili bir göç yönetimi ile birlikte Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun bir mekanizmanın da oluşmasına yardımcı olmuştur. Bir ülkenin göç politikasını belirleyen en önemli değişkenler göç yönetiminin yanı sıra göç güvenliği ve sınır güvenliğini de içermektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin göç politikasında başarılı olabilmesi için yalnız başarılı bir göç yönetimi yeterli olmayacak buna ek olarak sınır güvenliği ve göç güvenliğinin de sağlanması gerekecektir.

Türkiye’nin göç yönetimine baktığımızda yasal mevzuatın 6458 sayılı “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu”na göre şekillendiği ve Göç İdaresi Başkanlığı öncülüğünde Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın destekleri ile İçişleri Bakanlığının uhdesinde sağlandığı söylenebilir. Tabii ki bu mekanizmayı destekleyen ve katkı sunan birçok farklı Bakanlık ve kurum/kuruluş da bulunmaktadır. Nitekim İçişleri Bakanı’nın başkanlığında toplanan Göç Kurulu, göç yönetiminin en üst karar organı olarak değerlendirilebilir. Bahse konu Göç Kurulu toplantılarının 2022 Ağustos ayı itibarıyla on ikincisi gerçekleştirilmiş ve üst düzey katılımlı bu toplantılar sonucunda göç yönetimine ilişkin çok önemli kararlar alınmıştır. Herhangi bir ülke açısından göç yönetimi her ne kadar başarılı olursa olsun, sınır güvenliği ve göç güvenliğini sağlamadıkça göç politikasının başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır.

Türkiye’nin sınır güvenliğine baktığımızda 2016 yılından sonra yeni bir konseptin hakim olduğunu ve sınır güvenliğinin modern duvar ve dikenli tel gibi çeşitli engeller, foto-kapanlar ve kameralar ile başarılı bir şekilde yeniden dizayn edildiğini söyleyebiliriz. İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından organizasyonu yapılan Sınır Fiziki Güvenlik Sistemleri projesinin düzensiz göçü engellemede etkili sonuçlar verdiği ve geçişleri azalttığı görülmektedir. Türkiye’nin sınır güvenliğini birinci bölge olarak adlandırdığımız sınır hattında karşılayan ve önleyen birimler olan hudut birlikleri, Milli Savunma Bakanlığına bağlı bir şekilde görev yapmaktadır. İkinci ve üçüncü bölgede ise sırasıyla Jandarma ve Emniyet birimlerinin yetkili olduğu görülmektedir. Sınır birliklerinin koordineli çalışması ve yasadışı geçişlerin önlenmesi için özellikle hudut birliklerine büyük bir iş düşmektedir. Bahse konu hudut birliklerinin kapasite ve yetkinlik anlamında desteklenmesi başarılı olan sınır güvenliğinin daha da şahlanmasına yardımcı olacaktır.

GÖÇ GÜVENLİĞİ

Göç politikaları ve stratejilerinin başarıya ulaşmasında göç yönetimi ve sınır güvenliğine ek olarak belki üzerinde durmamız gereken en önemli kavram “göç güvenliği” kavramıdır. Göç güvenliğini basit bir şekilde tanımlayacak olursak, gelen göç hareketinin ülke içerisinde etnik, siyasal, sosyal veya ekonomik açılardan yerel halk ile çatışmasının engellenmesi ve yerel ahalinin gelen göçü zaman içerisinde rıza göstererek kabullenmesi olarak değerlendirebiliriz. Bu kapsamda öne çıkan ilk madde statünün doğru ve hızlı bir şekilde tanımlanmasıdır. Ülkemizin mevzuatında yer alan “mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma, göçmen” ve her ne kadar uzun süreli bir statü olarak değerlendirilmese de “geçici koruma” gibi farklı statülerin gelen kişiyi doğru bir şekilde tanımlanması başarılı bir göç politikası için elzemdir. Örneğin Almanya’da 80’lı-90’lı yıllarda ortaya çıkan uzun süreli geçici koruma statüsüne ilişkin problemler yetkili makamlarca incelenmeli ve faydalı sonuçlar çıkarılmalıdır.

Türkiye’nin milyonları bulan göç yükünü özellikle göç güvenliği bağlamında başarılı bir şekilde yürüttüğü ve ilgili kurumları ile bu konuda hassasiyet geliştirdiği görülmektedir. Bazı bölgelerde istisnai sosyal gerilim veya toplumsal hareketler olsa da bu müstesna hadiselerde Türk insanı ensar bilinci ile hareket etmiş ve itidalli davranmıştır.

Ankara, Gaziantep ve İstanbul gibi farklı illerin bazı bölgelerinde dönem dönem meydana gelen toplumsal gerilimleri engellemek ya da etkisini azaltmak için ilgili kurumların faydalı ve verimli uyum çalışmaları yaptığı görülmüştür. Ancak bahse konu uyum çalışmalarına ek olarak, yerli vatandaşın da dâhil edildiği süreçlerin organize edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede göç güvenliğinin planlanması ve stratejik takibi için Göç Başkanlığı bünyesinde Göç Güvenliği Genel Müdürlüğü ya da Göç Güvenliği biriminin oluşturulmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.

Türkiye’nin başarılı göç mimarisinin istikrarı ve sürdürülebilirliği için göç yönetimi, sınır güvenliği ve göç güvenliğine ilişkin süreçlerin sistemli ve kurumsal olarak desteklenmesi bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

#göç
#göçmen
#Suriye
#Ortadoğu
#Afrika