l2001 yılında Türkiye’de sermaye birikimi yoktu, ekonomik kriz oldu Dolar/TL kuru 1,650 seviyelerine çıktı. Bankalar battı bu krizin Türkiye’ye faturası 40 milyar dolardan fazla oldu. Türkiye ekonomisini ayakta tutmak için IMF’den 23 milyar dolar borç aldı. AK Parti tek başına iktidara geldikten sonra siyasi istikrar sağlanınca yurtdışından Türkiye’ye fon akışı başladı. Yurda getirilen dövizler Türk Lirası’na çevrildi. Bu TL; borsada hisse senedi, tahvil, bono gibi kısa vadeli kar elde edilecek enstrümanlara yöneldi. Süreç 2003-2013 yılları arasında devam etti.
Merkez Bankası rezerv biriktirmeye başladı. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 2013 yılında 130 milyar dolar seviyelerine çıktı. IMF’ye olan borç ödendi, bitti. Enflasyon yüzde 6, Merkez Bankası gecelik faiz oranı ise yüzde 4,5 seviyelerine düştü.
Daha sonra Ukrayna, Brezilya gibi bazı ülkelerde Soros destekli halk ayaklanmaları başladı. Türkiye’de de Gezi olayları meydana geldi. Gezi olayları yaşandığında, Türkiye’de 150 milyar dolar karşılığı kadar Türk Lirası varlıklarda sıcak para vardı. İlerleyen tarihlerde 17-25 Aralık süreci yaşandı akabinde de 2014 yerel seçimleri ile 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşti.15 temmuz 2016’da Türkiye hain bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı.
2018 yılında Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanmasından sonra yaşanan Rahip Brunson krizini 2019’daki yerel seçimler, Covid-19 küresel ve Eylül ayından beri devam eden kur atakları izledi. 8 yıllık süreçte 150 milyar dolar sıcak para 25 milyar dolar seviyelerine kadar indi. Diğer bir ifadeyle 125 milyar dolar sıcak para ülkeden çıktı.
Peki diğer tarafta ne oldu? 2003 yılında AK Parti iktidara geldiğinde bankacılık sektörünün toplam büyüklüğü 80 milyar TL idi, yani o günkü kurlar ile 55 milyar dolar civarında bir sermaye birikimimiz vardı. Ülkenin; altyapı, üst yapı, duble yollar, köprüler, hastaneler, havalimanları, limanlar, fabrikalar, okullar ve üniversiteler için sermayeye ihtiyacı vardı. Gelen sıcak paraların da yardımıyla Türkiye’de 19 yılda yaklaşık 3,5 trilyon dolarlık yatırım yapıldı. Altyapı ve üst yapı yatırımları büyük oranda tamamlandı. Gelinen noktada Türkiye’de 8 trilyon TL değerinde bir sermaye birikimi oluştu ve sıcak para büyük oranda Türkiye’den çıktı. Firmalarımızın ve bireysel tüketicilerin yaklaşık 4,75 trilyon TL kredi talebi, kamu maliyesinin ihtiyacı olan 2 trilyon TL ve hisse senedi piyasaları için gerekli olan 1 trilyon TL olmak üzere Türkiye’nin finansal olarak ihtiyacını karşılayacak sermaye birikimi oluştu.
Bugünden itibaren kurun ihracatı destekleyecek aynı zamanda enflasyonu da artırmayacak bir seviyede kalması önemlidir. Türkiye artık 50 yıldır yaptığı gibi yüksek faiz vererek yurtdışından sıcak para getirmek zorunda değildir. İlk kez ekonomik bağımsızlığımızı kazanacak noktaya geldik. Bugünden itibaren ülkede fiyat istikrarını sağlayacak, faizleri düşürecek, yatırımı artıracak politikalar uygulama zamanı gelmiştir. Uygulanan politika ile üretim, istihdam, ihracat ve turizm geliri artacak, cari fazla oluşacak, dövize olan talep azalırsa kur artışlarının önüne geçilecek ve enflasyon kontrol altına alınacaktır. Uzun vadede faiz ve enflasyonu Avrupa ve ABD’de olduğu gibi yüzde 1-2 seviyelerine düşürerek, Türkiye’de şu anda çalışma hayatında bulunan 30 milyon kişi sayısını; üretim, tarım, ihracat ve turizmdeki büyüme ile 6-7 yıl içerisinde 40 milyon kişiye ulaştırmak mümkündür.