Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan olaylı ayrılışı bir yana bırakılacak olursa, 2021 senesinde dünya kamuoyunu en çok meşgul eden konu Ukrayna-Rusya kriziydi. Zira konu, Rusya ve Ukrayna’ya ilaveten NATO, Avrupa Birliği ve ABD açısından da önemli. Ukrayna birkaç kez saldırıya uğrayacağını ileri sürerek, NATO üyeliğinin kabulünü isteyince, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adeta çileden çıktı. ABD’nin dış istihbarat birimi CIA bile 175 bin civarındaki askeri kuvvetiyle Ukrayna sınırına yığınak yapan Rusya’nın askeri harekâtından endişeli olduğunu açıkladı. 2021 yılı sonlarına doğru kriz Ukrayna’yı aşarak Rusya-ABD ve Rusya-NATO söz düellosuna dönüştü. Yılın son gününde Rus ve ABD başkanlarının telefon görüşmelerinin ana konusu Ukrayna idi. Konuştukları bilinmese de kamuoyuna açıklama yapan sözcülerine göre, iki başkan da Ukrayna konusunda birbirlerini tehdit etmekten geri kalmamışlar!
Konu Avrupa ve Karadeniz havzası dikkate alınarak incelendiğinde, Rusya’nın bırakın memnun olmayı, burnundan soluyacak kadar kızgın olduğu görülebilmektedir. Çünkü Sovyetler Birliği’nin mirasçısı ve küresel güç olma hülyası içerisindeki Rusya, rahatsız olduğu konuları açıkça ifade etmektedir. Öncelikle NATO’nun ve AB’nin Doğu’ya doğru genişlemesinden son derece rahatsızdır. Putin bunu “Batı bize yalan söyledi!” diyerek bizzat açıklamıştır. Doğu Avrupa’ya “Füze Savunma Sistemi” kurulmasından da son derece rahatsızdır ve mevzubahis olduğundan beri (2005/2006) Rusya itiraz etmektedir. Zaten bu söylemlerin artışıyla 2007’de Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA)’ndan çekilme kararı almıştır.
Sovyetler dağıldıktan sonra geniş topraklarında pek çok yeni devlet kuruldu. Orta Asya ve Kafkaslar’da kurulanlar için “Rusya’nın arka bahçesi” denilmektedir. Batı ile “tampon” bölgeyi oluşturan eski “Demirperde” ülkelerinin tamamı NATO üyesi oldular. Belarus ve Ukrayna da NATO üyesi olursa, Rusya ile NATO ittifakı doğrudan sınırdaş olacaktır. Rusya bunu hiç arzu etmediğini bizzat Putin’in ağzından basın yoluyla açıkladığı gibi, 31 Aralık 2021 tarihli Biden-Putin telefon görüşmesinde de tekrarlamıştır.
Bu görüşmede Putin’in Biden’a “Şayet Rusya olarak ABD sınırına bitişik bir ülkede ABD’yi tedirgin edecek taarruzi füzeler yerleştirsek, ABD ne düşünürdü?” diyerek, karşı tarafı empati yapmaya davet etmiştir. Gene son zamanlarda sıkça tekrarladığı gibi; NATO’nun doğuya doğru genişlemesinden vazgeçilmesi, NATO üyesi olmayan bölge ülkelerinde askeri üs kurulmaması ve askeri işbirliği yapılmaması, nükleer silahların ülke dışında konuşlandırılmaması konularında ABD ve AB’den taahhütte bulunulmaları noktasında ısrarcıdır.
Rusya, Kırım’ı işgal ettikten ve Ukrayna’da egemenliğini tesis ettikten sonra 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ukraynalıları ve Beyaz Rusları da kapsayan “büyük Rus milleti” inşa projesini yürürlüğe koydu. Bu projeye rağmen Ukraynalı aydınlar ve siyasi seçkinler de “kendi tarihi, dili ve kültürü ile ayrı bir Ukrayna milleti” inşası üzerinde durdular. 1917 Bolşevik İhtilali’nin ardından Ukraynalıların kendi milli projelerini hayata geçirme çabası içerisinde Ukrayna Halk Cumhuriyeti (UHK) kuruldu. Ancak 1920’de kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (SSCB) bağlanınca bu proje akamete uğradı.
Sovyet havacılık ve nükleer sanayiinin de yer aldığı Ukrayna, Stalin’den sonra SSCB’nin lideri Kruşçev’in de memleketiydi. SSCB’nin dağılması kararının alındığı Minsk zirvesinde Rusya Federasyonu ve Belarus ile birlikte imza koyan üç cumhuriyet arasındaydı.
1991’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra ciddi ekonomik ve siyasi sorunlarla karşılaşan Ukrayna, Avrupa ve Rusya arasında tercihe zorlandı. Ancak bu konuda da uzlaşma sağlanamamış, üstelik halkın tercih dağılımı da neredeyse yarı yarıya idi. 1994’teki ilk çok partili seçimde Komünist Parti yüzde 13,6 oy oranıyla ilk sırada, yüzde 5 oyla Demokratik Blok ikinci sıradaydı. Çoğunluğa ulaşan bağımsız adaylar ise meclise egemen hale geldiler. 1998 seçimlerinde yüzde 24,7 oyla birinci olan Komünist Parti, Rusya yanlısı birliği savunan diğer partilerle mecliste hâkimiyeti sağladı. 2004’te batı yanlılarının “Turuncu Devrimi” ile AB ve batı yanlısı partiler iktidara geldiler.
Bu dönemde Rusya, daha önce çok ucuza verdiği doğalgazın bedeli ödenmeyince iki kez vanayı kapatmış, buna mukabil Ukrayna da üzerinden Avrupa’ya giden boru hattını kapatmıştı. Bu krizle dünya, Rusya’nın gerektiğinde doğalgazı bir silah olarak kullanabileceğini görmüştü. Vanaların kapatılmasından en büyük sıkıntıyı çeken Almanya da Rusya ile Baltık Denizi tabanından “Kuzey Akım” boru hatlarının inşası için anlaşmıştı.
Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki çatışmaları durdurmak maksadıyla 5 Eylül 2014’te Ukrayna, Rusya Federasyonu, Donetsk Halk Cumhuriyeti, Luhansk Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) temsilcileri tarafından, AGİT çatısı altında Belarus’un Minsk kentinde, kapsamlı görüşmeleri takiben bir ateşkes sözleşmesi imzalandı. Ancak bu Protokol de önceki görüşmeler gibi çatışmaları sonlandıramadı. 12 Şubat 2015’te Minsk II adlı yeni bir tedbir paketi ortaya kondu, ancak o da başarılı olamadı. Buna rağmen Minsk Grubu çatışmaları sona erdirmek için görevine devam etmektedir.
Ukrayna mevcut topraklarını kaybetmeksizin bağımsız ve hür iradesiyle batıyla bütünleşmek, AB üyesi olmak ve NATO’nun savunma şemsiyesinden yararlanmak istemektedir. Rusya ise emperyal ve küresel güç olma çabası içerisinde ve “Gerasimov Doktrini” ile Ukrayna’yı parça parça koparmaya çalışıyor. Rusya için Ukrayna şu sebeplerle önemlidir: Ukrayna, Sovyet coğrafyasından kopan diğer ülkelerden çok farklı olup, adeta Rusya’nın yumuşak karnı ve “ön bahçesi”dir. Rus Lideri Putin, Tarihte Ukrayna diye bir devletin Sovyetler dönemindeki “Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti” ile ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Ruslar ve Ukraynalıların her ikisi de Slav ve Ortodoks ağırlıklıdır. Yine Rusya’dan sonra Avrupa’daki en geniş topraklara sahip ülke olan Ukrayna, aynı zamanda tahıl ambarı olması sebebiyle de önem arz etmektedir.
Sovyet Karadeniz Donanması (Rus Karadeniz filosu)’nun üslendiği Kırım’daki Sivastopol üssü de Rusya için hayati önemi haizdir. Ukrayna’nın Karadeniz sahilleri ve limanları da Çarlık Rusya’sının Karadeniz hakimiyetindeki önemli tarihi izlerini taşıyan, milli ve moral değerlerini etkileyen özelliklere sahiptir.
AB tek başına Rusya’yı caydırma konusunda siyasi ve askeri karar almakta sıkıntı yaşamakta, sonuç almaktan uzak kuru sıkı sözler sarf etmenin dışında genellikle ABD’nin liderliğinde hareket etmektedir. NATO da ABD ve NATO’nun AB üyelerinin kararları doğrultusunda pozisyon almaktadır.
Türkiye, Ukrayna ile uzun bir süredir savunma sanayii başta olmak üzere işbirliği giderek artsa da, hatta Kırım’ın ilhakında Tatar Türklerinin kayıpları da dikkate alınarak sesini yükseltmişse de, bu krizde taraf olmamaya özen gösterdiği görülmektedir. Zira Rusya ile doğalgaz boru hatları (Mavi Akım, Güney Akım vb), nükleer santral anlaşmaları gibi çok önemli projeler yürütülmekte, her türlü sıkıntıya rağmen Suriye’de Astana ve Soçi süreçlerindeki işbirliği sürdürülmekte ve Türk Dünyası ile işbirliğinde Rusya’nın belirleyici rolü de dikkate alınmaktadır. Aracılık yapmaya istekli olup, Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerini NATO üyeliğine rağmen deldirmemekte, Karadeniz’i düşmanlık denizine dönüştürmeme gayreti içerisindedir.