
İslam birliğinden kasıt tüm Müslümanların birlik olmasıdır. Yani kısmi veya sadece bölgesel yahut sadece Sünni mezheplerin birlik olmasını istemek İslam birliği mantığıyla örtüşmez.
Sunni ve Şiilerin temel inançları bütünüyle ortaktır. Bütün Sünniler, Şiilerin aşkla bağlı olduklarını ifade ettikleri Hz. Ali (AS)'ı çok severler. Hem güzel ahlakı, hem de savaşlardaki cengâverliğini heyecanla ve muhabbetle anlatırlar. Şii, Alevi ve Nusayri'ler Hz Ali'ye aşkla bağladırlar. Hz Ali de Allah'a ve Hz. Muhammed (sav)'e aşkla bağlıdır. Dolayısıyla Şiiler ve Sünniler, inandıkları aynı dinin farklı ve değişik yorumlarıyla aynı değerlere aşkla sahip çıkmakta, detaylarda ise birbirlerinden ayrılmaktadır. Bu ayrılıklar, hoşgörü ve saygı çerçevesinde kabullenilmeli ve akıl kullanılarak birlik olmanın önemi üzerinde durulmalıdır.
Türkiye'de Aleviler, Caferiler, Bektaşiler ve Sünniler bir arada yüz yıllardır sevgiyle, muhabbetle ve hürmetle bir arada yaşamaktadır. Osmanlı'dan beri dertte, tasada ve sevinçte bir olarak Anadolu'da birlik ve bütünlük içinde yaşayan tüm mezhep mensupları, İslam alemi içinde en önemli örneği teşkil etmektedir.
Irak'lı Şii din adamı Ayetullah Cevat El-Harisi bir konuşmasında, 'Türkiye hayra vesile olup, bölgedeki tüm İslam devletlerini bir araya getirebilir. Türk halkı kardeşimizdir, İslam bizi birleştirir, biz tek bir ümmetiz. İran'ın, Türkiye'nin ve Irak'ın bölünmesini istemiyorum. Biz bu varlıkları korumak istiyoruz. İslam birliğini inşa etmek için bunların birbirine yaklaşması lazım. Kürtlerin Türkiye'den ve İran'dan ayrılmasını istemem, Arapların da Türkiye'den ve İran'dan ayrılmasını istemem. Bölünme ümmeti zayıflatır. Bizim bölünme yerine yakınlaşmamız gerekir' demişti.
Lübnan Şii Yüksek Konseyi üyesi Ayetullah Ali Fadlallah yaptığı bir açıklamada, 'Bölgede Şii ve Sünni Müslümanlar arasında büyük bir fitne çıkarmak için çabalayan dış güçlerin hazırladığı planlara bakılırsa, Arap-İslam alemi en karmaşık ve en zor dönemden geçiyor. Suriye'de yaşanan fitnenin Irak, Lübnan ve komşu ülkelere sıçramaması ve Suriye halkının isteklerine cevap verecek şekilde Suriye'deki krizin kıvılcımlarının söndürülmesi için birlikte hareket edilmesi gerekiyor' şeklinde konuşmuştu.
Irak'ta yaşayan dünyaca ünlü taklit mercilerden Ayetullah uzma Seyyid Ali Sistani, Sünni ve Şiaların düzenlediği konferansa gönderdiği mesajında: 'Şia ve Sünniler arasında gerçek bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ben tüm Iraklıların hizmetçisiyim. Ben, tüm halkı seviyorum. İslam dini, muhabbet ve sevgi dinidir. Düşmanların İslam mezhepleri arasında tefrika çıkarmayı başardığından dolayı oldukça şaşkınlık içindeyim. Ben, defalarca söyledim ve söylüyorum ki Sünnilerin kardeşimiz olduğunu söylemeyin, bilakis onlar bizim özümüz ve canımızdır. Ben, Sünnilerin Cuma vaazlarını Şiaların Cuma vaazlarından daha çok dinlemekteyim' diyerek mezhepler arası barışı savunduğunu belirtmişti.
Bahreyn eski Dışişleri Bakanı Şeyh Halit bin Ahmet el Halife, Londra'da yayımlanan El Hayat gazetesine verdiği demecinde, 'Görüş ayrılıklarımız olsa da, birbirimizi tanımasak da neden yan yana gelemiyoruz?' diye sormuş ardından da, 'Neden bölgesel bir örgütte bir araya gelmeyelim. Bu sorunları çözmenin tek yolu. Sorunları çözmenin başka yolu yoktur. Ne şimdi ne de 200 yıl içinde!' demişti.
Rafsancani de Haziran 2008'de Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz'in himayesinde yapılan Uluslararası İslami Diyalog Toplantısı'nda, 'Güçlü bir mesaj için İslam ümmetinin kendi içinde birlik olması lazım, önce onun için kendi aramızda diyalog kurmalıyız' açıklamasıyla Şii Sünni ittifakına yeşil ışık yakmıştı.
İran Eski Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad'ın 2008 senesindeki Türkiye ziyaretinde Şiilerin ve Sünnilerin ittifak etmeleri gerektiğini söylemesi çok olumlu bir gelişmeydi. Nitekim kendisi, İstanbul'da bir Sünni camiinde, Sünni bir imamın arkasında namaz kılarak, Şii ve Sünnilerin birleşebileceğini çok net bir şekilde göstermiştir. Aynı saflarda namaz kılındığına göre demek ki üzerinde anlaşılamayacak bir durum yoktur. Ahmedinejad sadece bununla da kalmamış, tüm İslam ülkelerinin ortak kullanacağı 'İslami para birimi' önerisinde de bulunmuştu.
İKÖ Dönem Başkanlığı görevini devraldığı 2004 yılındaki konuşmada Abdullah Gül de benzer bir çağrıda bulunmuş, 'Müslüman ülkeler olarak karşımıza çıkan engelleri kaldırmak için birleşmemiz mecburi bir görevdir' demişti.
Müslümanlar arasında tarihte yaşanmış olan hataların unutulması en akılcı yaklaşım. Eski hataları her kim yaptıysa, yaptığının hesabını Cenab-ı Allah'a ahirette verecektir. Geçmişin hatalarını yeni nesillere sormak akla ve vicdana da uymaz.
Şiiler ve Sünniler bir an evvel kucaklaşmalı ve İslam aleminin sorunlarını çözmek için birlikte hareket etmelidirler. Birlik olunduğunda İslam alemi gerçekten de çok büyük bir güç olacak, problemleri kendi içinde çözme imkanını yakalayacaktır.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.