Cumhurbaşkanımızın seçimlerin yenilenmesine yönelik resmi açıklaması, kararı imzalaması ve sonrasında Resmi Gazete’de kararın yayımlanması ile birlikte resmi olarak seçim sürecine girilmiş oldu. AK Parti ve MHP’nin yaptığı açıklamalarda 11 ilimizde hissedilen ve yaraların sarılmaya çalışıldığı deprem sürecinden dolayı seçim kapmayanlarında müzik kullanılmayacağı ve bunun yerine yüz yüze görüşmelerle kampanyanın yürütüleceği ifade edildi. Bu açıklamalardan sonra seçim kampanyaları sönük mü geçecek ya da nasıl yapılacak soruları açığa çıktı. Bu durumda, seçim kampanyalarında giderek hayatımızın vazgeçilmezi olan ve yeni haber kaynağı olarak kullandığımız sosyal medya platformlarının ön plana çıkacağı şüphesizdir.
Sosyal medyanın seçmenlerin davranışları üzerinde ciddi bir etkisi olduğu bilinmektedir. 2016 yılında yapılan ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması ve Brexit referandumu, sosyal medyanın seçimlerin kaderini etkilemesine en iyi iki örnek olarak gösterilebilir.
Günümüzde televizyon hâlâ seçim kampanyalarında merkezi rolünü koruyor olsa da sosyal medya mecraları üzerinden yapılan kampanyaların önemi günden güne artırıyor. Benzer durum dünya genelinde hissedilen salgın sürecinde Almanya’da karşımıza çıkmıştı. 26 Eylül 2021 tarihindeki seçimler küresel salgın gölgesinde yapıldığı için seçim kampanyalarında adaylar sosyal medyayı aktif olarak kullandılar. Peki, sosyal medya seçim kampanyalarında gerçekten etkili olabilir mi?
2008 ve 2012 yıllarındaki başkanlık seçimlerini kazanmak için Barack Obama’nın yaptığı en önemli adımlardan biri de sosyal medyayı etkin olarak kullanmak olmuştur. Obama, 2008 seçim kampanyasının dijital ortamdan da yürütülmesi için Facebook’un ortak kurucularından -1983 doğumlu- Chris Hughes ile çalışmıştır. Hughes, Obama’nın seçim kampanyasını yönetmek için Facebook’taki görevlerini bırakmış ve bir ekip kurarak Obama’nın sosyal medya stratejilerini geliştirmiştir. Kurulan ekip, doğru sosyal medya platformlarında doğru stratejileri uygulayarak Obama’yı adeta bir sosyal medya fenomeni haline getirmiştir. Örneğin, seçim kampanyası sona ererken Obama’nın, 2,4 milyon Facebook takipçisi varken rakibi McCain’in 600 bin takipçisi vardı. Diğer taraftan Obama’nın, rakibi McCain’in beş katı YouTube gösterimi ve beş katı website ziyaretçisi vardı. Seçim kampanyası bittiğinde Barack Obama başkan, Chris Hughes ise en iyi pazarlamacı seçilmiştir. Bu rakamlar önceleri sadece birer iletişim aracı olarak görülen sosyal medyanın giderek daha büyük bir güç haline geldiğini ve bu platformları günümüzde dönüşerek sadece firmaların değil siyasetçilerin de etkin kullanıldığını göstermektedir.
Obama’nın seçimde kullandığı sosyal medya stratejileri o kadar başarılı olmuştur ki seçimden sonra kitap haline getirilmiştir. Peki, Chris Hughes’un bu başarı için geliştirdiği ve uyguladığı stratejiler nelerdi?
Hughes, seçim kampanyasını gençler üzerine kurgulamıştır. Çünkü gençlerin televizyon izlemediklerini, gazete-dergi okumadıklarını, onun yerine sosyal mecralar üzerinden iletişimde olduklarını çok iyi biliyordu. Hughes, öncelikle etkin olarak kullanılmayan ve kullanıldığında ise web trafiğini kaldırmayıp sürekli çöken barackobama.com adlı web sitesini düzeltti. Sonra mybarackobama.com adlı bir web sitesi daha oluşturdu. Burayı Facebook’a benzer bir sosyal medya mecrasına dönüştürerek Obama destekçilerinin kendi bloglarını oluşturmasına ve kendi etkinliklerini planlayabilmelerine izin verildi. Bu sosyal platformla gençlerin dikkatini çeken Hughes, gençleri etkileşimli olarak seçim sürecinin içerisine kattı. ABD’de siyaset, ilk kez oy kullanacak gençlerin genellikle ilgisini çekmezken, gençler isteyerek siyasetin içerisinde aktif rol oynamışlar ve sürecin bir parçası olmuşlardır.
Kampanya sürecinde ön plana çıkan gençlerin blog yazmaları teşvik edilmiştir. Kampanya sürecinde kendi oluşturdukları sosyal mecranın yanında Twitter, Facebook, Friendfeed ve diğer sosyal medya platformları da çok etkin olarak kullanılmıştır. Hatta bir Obama gönüllüsü Myspace’de 160 bin kişiden oluşan bir arkadaş grubu meydana getirmiştir.
Bu kampanya çevrimdışı tarafta da çok güçlü desteklenmiş ve iletişim genel olarak üniversiteler ve üniversite olan şehirler üzerine yoğunlaştırılarak bu web sitesinin reklamı çok iyi yapılmıştır.
Kampanya için “Super Obama Girl” isimli bir video dizisi hazırlanmış ve videonun beşinci bölümü, YouTube’da 15 milyon kez izlenmiştir. “Race to White House” (Beyaz Saray Yarışı) adlı dijital oyun yazılmış ve diğer web tabanlı oyunlarla gençlerin ilgisi kampanyaya çekilmiştir.
Web sitesinde yer alan bağış yap tuşuyla gençler, bütçelerini zorlamadan kampanyaya maddi destek olmuşlar ve kampanyada tarihin en büyük bağışı toplanmıştır. Gençler kampanyanın bir parçası olarak hissettiklerinden oy vermekten başka, kampanya için gönüllü olarak çalışmayı, hatta paralarını isteyerek Obama için harcamayı birer ayrıcalık olarak görmüşlerdir.
Obama ve seçim kampanyası ekibi gençlerin ikna edilmesinin ve örgütlenmesinin sosyal medyadan daha iyi bir yolu olmadığı düşüncesiyle yapılmayanı yapmışlar, risk almışlar, profesyonel davranmışlar ve çok büyük bir başarı elde etmişlerdir. 6 milyon civarında gencin seçimlerde ilk kez oy kullanacağı düşünüldüğünde Obama’nın kampanyasından ülkemizdeki siyasetçilerin ve sosyal medya stratejistlerinin ders çıkaracağı ve öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum. Özellikle “güneş batmayan imparatorluk” olarak isimlendirilen Twitter ve gençlerin çok yoğun kullandığı TikTok seçimde mutlaka göz ardı edilmemesi gereken platformlardır.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.