Türkiye, Suriye’nin yeniden inşası için uluslararası toplumdan destek arayışını da sürdürmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde yoğunlaştırdığı diplomasi trafiğinin belki de ilk gündem maddesi Suriye’nin inşasına yönelik destek arayışlarıdır. Bu süreçte Türkiye, koalisyonlar oluşturarak uluslararası çabaları koordine etmeye yönelebilir.
Suriye, 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte dünyanın en karmaşık krizlerinden birine dönüşmüştü. -Di’li geçmiş zaman kipi kullandım çünkü artık bu kriz de dünyanın “istikrarlaştırıcı gücü” Türkiye sayesinde çözüme kavuştu. Yıllar süren çatışmalar, milyonlarca insanın yerinden edilmesine, ölümlere ve insani krize yol açtı. Son dönemde, Suriye’deki durum büyük bir değişime uğradı, Esed ülkeden kaçarken, Türkiye’nin bu süreçteki rolü giderek daha belirgin hale geldi.
Savaşın başından bu yana Türkiye, Suriye’deki çatışmaların çözümünde aktif bir rol oynadı. Türkiye, sınır komşusu olarak hem güvenlik endişeleri hem de insani yardım konularında önemli adımlar atarak, Suriye halkının yanında yer aldı ve almaya devam ediyor. Özellikle, PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin Suriye halkına yaptığı zulümleri ve Türkiye’ye yönelik tehditlerini bertaraf etme konusunda önemli inisiyatif alarak, terör örgütüne ağır darbe indirdi. Türkiye, terörle mücadele konusunda gerçekleştirdiği operasyonlarla bölgedeki güvenlik stratejisinin başrolü oldu. Bu süreçte Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları da Türkiye’nin Suriye topraklarında elde ettiği kazanımlar arasında yerini aldı.
Bununla birlikte, Türkiye’nin Suriye’deki varlığı sadece askeri müdahalelerle sınırlı kalmadı. Yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, çeşitli sosyal yardım programlarıyla da bu insanların yanında yer aldı. İnsani refleksle mültecilere kapılarını açan Türkiye, Avrupa’nın da mülteci krizi yükünü büyük ölçüde üstlendi. Bu durum, Türkiye’nin hem insani sorumluluklarını yerine getirdiğini hem de uluslararası baskının bir kısmını üstlendiğini ortaya koydu.
ESED HALKINI SOYARAK KAÇTI
Tüm bu yaşananların gölgesinde Suriye’de rejim yıkıldı, elinde milyonlarca insanın kanı bulunan Beşar Esed ve ailesi, ülkesinin son kalan varlığını da profesyonel bir hırsız edasıyla çalarak kaçtı. Şimdi özgürleşen Suriye’nin en kısa zamanda dünyaya yeniden entegre edilmesi ve halkının geleceğe dair umutlarını yeşertme zamanı geldi. Bölgenin yeniden inşa sürecine başlanarak 13 yıldır başta Türkiye olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde mülteci olarak yaşamaya çalışan Suriye halkının ülkelerine dönmesini sağlayacak adımlar atılmalı.
Türkiye bu süreçte de başrol olacak, Suriye halkını yalnız bırakmayacaktır. Ancak on yıllarca devam eden ve ülkesini her anlamda yalnız bırakan bir liderden sonra ülkenin yeniden imarı için dış yardımlara ihtiyaç var. Ayrıca, Suriye’nin kuzeyinde yaşanan güç mücadeleleri, Türkiye’nin stratejik hedefleri doğrultusunda gelişmektedir. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunurken, aynı zamanda kendi ulusal güvenliğini de tehdit eden unsurları bertaraf etmeye çalışıyor.
ERDOĞAN MUHACİRLERİN YANINDA
Bölgedeki jeopolitik dinamikler değişiyor; Rusya ve İran gibi ülkeler, Suriye’deki varlıklarını devam ettirmek için Türkiye ile iş birliği yapmak durumunda kalabilirler. Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin rolü birbirine kenetlenmiş durumda. Türkiye hem askeri hem de insani boyutta aktif bir şekilde Suriye krizinin şekillenmesinde etkili olmaya devam ediyor. Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol izleyeceği, gelecekte hem bölgesel barış hem de uluslararası ilişkiler açısından belirleyici olacaktır. Türkiye’nin Suriye’deki rolü, hem insani hem de askeri boyutlarıyla gelecekte de dikkatle izlenmesi gereken bir konu olarak öne çıkmaktadır. Bu süreçte Türk halkı ve devletinin, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve kalıcı çözümler üretmesi kritik bir önem taşımakta.
Türkiye, Suriye’nin geleceği üzerine uluslararası alanda diplomatik girişimlerde bulunacaktır. Yeni bir siyasi sürecin oluşturulması için uluslararası aktörlerle iş birliği yaparak, Suriye’deki siyasi yapıların yeniden şekillenmesine katkıda bulunacak olan Türkiye’nin, Suriyeli sivil halka yönelik insani yardımları artırarak; gıda, sağlık, eğitim ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Suriye’deki iç savaşın ilk günlerinden itibaren mültecilerin onurlu, gönüllü ve güvenli geri dönüşlerini önceleyen Türkiye, geri dönüş programları oluşturarak, Suriyelilere gerekli altyapı ve destek hizmetlerini sunarak, sürdürülebilir bir dönüş süreci sağlanmasına yardımcı olacak. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere konuyla ilgili yetkililerin açıklamalarından da bunu anlıyoruz.
ULUSLARARASI TOPLUMUN BÜYÜK SINAVI
Türkiye, Suriye’nin yeniden inşası için uluslararası toplumdan destek arayışını da sürdürmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde yoğunlaştırdığı diplomasi trafiğinin belki de ilk gündem maddesi Suriye’nin inşasına yönelik destek arayışlarıdır. Bu süreçte Türkiye, koalisyonlar oluşturarak uluslararası çabaları koordine etmeye yönelebilir.
Baas rejimi sonrası Suriye hem bölge ülkeleri hem de uluslararası toplum için önemli bir sınav niteliğindedir. Savaşın yarattığı yıkım ve insani kriz, çözüm bekleyen bir sorunlar yumağı haline gelmiştir. Türkiye, bu yeni dönemde üstleneceği roller ve alacağı inisiyatiflerle sadece kendi güvenliğini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Suriye’nin yeniden inşasına da katkıda bulunma fırsatına sahip ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceğinden şüphe duymuyorum.
Yeni Suriye, barış, istikrar ve demokrasi arayışı içinde olan insanların umudu olabilir. Bu bağlamda, Türk hükümetinin atacağı adımların dikkatle planlanması ve uluslararası iş birliği ile güçlendirilmesi kritik önem taşımaktadır. Diplomatik girişimlerden insani yardımlara, güvenlik iş birliklerinden ekonomik destek programlarına kadar geniş bir yelpazede atılacak adımlar, sadece Suriyelilerin yaşamı üzerinde değil, aynı zamanda bölgesel dinamikler üzerinde de belirleyici bir etki yaratacaktır.
BOŞLUĞU DOLDURMAYA ÇALIŞANLAR OLACAKTIR
Öte yandan Suriye’deki yönetim boşluğundan yararlanarak gizli ajandalarındaki gündemler için fırsat kollayan devlet ve terör grupları için de uyanık olmak gerekiyor. Bir tarafta iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana Suriye’nin toprak bütünlüğüne olan saygısını her fırsatta dilen getiren Türkiye, diğer tarafta Golan Tepelerini işgal eden İsrail ve Suriye’nin kuzeyinde özerklik ilan etmeyi arzulayan terör örgütü.
Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne başta komşu ülkeleri olmak üzere tüm ülkelerin saygı duyması gereken bir yerde, bu hassasiyeti koruyan ve her platformda dile getiren ülkenin sadece Türkiye olması da ülkemize duyulan güveni pekiştiriyor.
İsrail’in işgal politikası başlıca üzerinde durulması gereken bir konu. Ancak terör örgütlerinin Suriye’nin kuzeyinde heyecana kapılarak pozisyon alması kendileri açısından büyük bir hezimetle sonuçlanacaktır. Çünkü Türkiye sınırlarının ötesinde terör örgütlerinin alan kazanmasına izin vermeyecektir. Son 10 yılda gerçekleştirdiği operasyonlar, harekatlar da bunun en güçlü göstergesi olmuştur.
UZLAŞMAYANLARI BEKLEYEN AKIBET
Türkiye, son dönemde Esed ile uzlaşmak için bir fırsat sundu. Sunulan görüşme tekliflerine rejim yanıt vermedi ve nihayetinde Esed’in sonu geldi. Aynı dönemde iç siyasette de terör örgütüyle arasına mesafe koymayan siyasi partilere “terör örgütüyle aranıza mesafe koyun, terörü lanetleyin” teklifinde bulunuldu. Ancak görüyoruz ki bu teklif terör örgütünün uzantısı olan siyasi parti tarafından kabul görmedi. Esed rejimi, Türkiye’nin tekliflerini kabul etmeyenlerin akıbeti konusunda umarım bu siyasi parti yetkililerine bir örnek oluşturur.
Sonuç olarak, Suriye’nin geleceği, Türkiye’nin stratejik bir vizyon ile yaklaşım sergilemesi gereken bir alan olarak öne çıkmaktadır. Bu süreçte, başta huzur ve güvenlik olmak üzere, her türlü olumlu gelişme hem Suriye halkı hem de bölge için önemli kazanımlar sağlayacaktır.