Yeni Şafak

Modern dünyanın sessiz krizi: Yalnız ölüm

01:0028/02/2025, Cuma
G: 28/02/2025, Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Fatma Zehra Laleoğlu / Doktorant, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de yalnız yaşayan yaşlı bir kadının, yıllar önce evinde vefat ettiği ve kimsenin ölümünü fark etmediği ortaya çıktı. Bu olay sadece trajik olmakla kalmayıp Türkiye’nin yakında kaçınılmaz bir şekilde karşılaşacağı ve gelecekte daha etkili bir şekilde yaşayacağı öngörülen mühim bir sorunu yeniden gündeme getiriyor: Yalnız ölüm.

Yalnız ölüm kavramı, tek başına yaşayan, aile bireyleri, akrabalar ve çevresindeki diğer insanlardan uzak olan ve bunlardan bakım alamayan bireylerin evlerinde öldüğü; ancak belirli bir süre sonra bulunduğu durumları tanımlar. Bu haliyle de bilhassa Japonya ve Güney Kore’nin uzun zamandır mustarip olduğu bir sorunu ifade ediyor. Zira Japonya’da kudokushi ve Güney Kore’de de godoksa olarak kavramsallaştırılan bu olgu, söz konusu ülkelerde oldukça yaygın.

DÜNYA GENELİNDE ARTAN YAŞLI NÜFUS

Japon makamlarının hazırladığı rapora göre 2024’ün ilk yarısında yaklaşık 40 bin kişi ikametgahlarında yalnız başına vefat etti. Yine aynı rapora göre yaklaşık 4.000 kişinin ölümü bir ay, 130 kişinin ise bir yıl boyunca fark edilemedi. Sene içinde ise yalnız ölüm vakalarının 68 bine ulaşmasının beklendiği açıklandı. Güney Kore’de de durum farklı değil. Ülkede yalnızca 2023’te yalnız ölüm vakası 3.661 idi. Yine verilere göre her 100 kişiden 1,04’ü yalnız ölüyor. Ayrıca yalnız ölümlerin önemli bir kısmının intihar olduğunu belirtmekte fayda var. Nitekim Güney Kore’de 2022 yılında yalnız ölümlerin yüzde 14’ü intihar olarak gerçekleşti.

Öte yandan yalnız ölüm olgusunun ve riskinin yalnızca bu ülkelerle sınırlı olmadığını söylemek mümkün. Dünya genelinde artan yaşlı nüfusun ve tek başına yaşama oranlarının bunda etkili olduğu söylenebilir. Örneğin Avrupa’da yetişkin nüfusun beşte birinden fazlası yalnız yaşıyor. 2023 yılında Avrupa Birliği’nde tek başına yaşayan yetişkin sayısı 73,4 milyona ulaştı. Yani AB nüfusunun yaklaşık yüzde 37’si tek başına yaşayan yetişkinlerden oluşuyor. Bu durumun ise yalnız ölüm vakalarının dramatik artışında etkili olduğu söylenebilir. Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmaya göre 65 yaş ve üzerindeki 4,2 milyon kişi yalnız yaşıyor. Bir başka araştırma ise 1979’dan bu yana yalnız ölüm oranlarının istikrarlı bir şekilde arttığını ortaya koyuyor. İtalya’daki istatistikler ise yalnız yaşamın arttığını, yalnız yaşayanların yarısının ise 65 yaş üstü bireyler olduğunu gösteriyor. İtalya’daki demografi projeksiyonları 2021’de 8,5 milyon olan yalnız yaşayan sayısının 2040 yılında 10,2 milyona ulaşacağını öngörüyor. Bu ise yalnız ölümleri beraberinde getirmesi kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

TÜRKİYE İÇİN RİSK KAÇINILMAZ

Yalnız ölümlerin nüfusun hızla yaşlanması, yaşlı bağımlılığının artması ve bireysel yaşam biçimi gibi nedenlerden kaynaklandığını söylemek mümkün. Tüm bu sebepler Türkiye’nin de karşı karşıya olduğu riski gözler önüne seriyor. Zira bahsi geçen tüm göstergeler artış eğilimi sergiliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 65 yaş üzeri yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı 2015 yılında yüzde 8,2 iken 2020’de bu oran yüzde 9,5’e ve 2024’te yüzde 10,6’ya yükseldi.

Öte yandan yaşlı nüfusla birlikte yaşlı bağımlılık oranları da yükseliyor. Çalışma çağındaki her yüz kişiye düşen yaşlı sayısı olarak ifade edilen yaşlı bağımlılık oranı 2000 yılında yüzde 10,5 iken bu oran günümüzde yüzde 15’e yükseldi. 2030’da ise yüzde 19,5 seviyesine ulaşacağı öngörülüyor. Dahası, tek kişilik yaşam da artmaya devam ediyor. Tek kişilik hanelerin toplam hane halkı içindeki oranı günümüzde yüzde 19,7 seviyesine ulaştı. Öte yandan yine verilere göre en az bir yaşlı fert bulunan hane sayısı 6,5 milyon. Bu hanelerin yaklaşık yüzde 26’sını ise tek başına yaşayan yaşlılar oluşturuyor. Tüm bu veriler, Türkiye’nin yalnız ölüm vakalarıyla daha sık karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

SOSYAL POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ

Yalnız ölümler çeşitli trajik vakaların medyada yer bulmasıyla kısa süreli de olsa çarpıcı bir şekilde dikkat çekebiliyor. Ancak bu dramatik etkinin yanı sıra sorunu tespit etmek ve gerekli önlemleri bir an önce almak büyük önem arz ediyor. Örneğin pandemide yerel yönetimlerin yaşlı bireylere yönelik uygulamaları oldukça olumlu sonuçlar doğurmuştu. Benzer uygulamaların sosyal politikalar kapsamında daha teknik ve istikrarlı bir biçimde yaygın ve sürdürülebilir şekilde hayata geçirilmesi mümkün. Evde bakım ve kontrol hizmetlerinin de önemi artıyor. Bunlar Japonya’da olduğu gibi hareket sensörleri gibi çeşitli teknolojik unsurlarla da güçlendirilebilir.

Ancak somut politika ve önlemlerin yanında atılacak belki de en önemli adım, geleneksel ve kültürel değerlerin ön plana çıkarılması olacaktır. Zira Türkiye’de hem yaşlı bakımı hem de komşuluk ilişkileri geleneksel anlamda özel bir öneme sahip. Buna rağmen modern şehir yaşantısı içinde bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kendi kabuğuna kapanan bireyin söz konusu değerleri unuttuğunu söylemek mümkün. Dolayısıyla bu değerleri yeniden canlandırma gayretinin önceliklerimiz arasında yer alması gerekiyor.



#Toplum
#Aktüel
#Hayat
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.