İran yanlısı milis grupların son dönemde ABD güçlerine yönelik saldırı dozunu artırması Şii milislerle Irak Başbakanı Kazımi’yi karşı karşıya getirdi. Bağdat sokaklarında Asaib Ehlil Hak’ın mensuplarının gövde gösterisi yapmasına karşılık Irak Başbakanı Kazımi de yanına Terörle Mücadele Kurumu (TMK) komutanlarını alarak başkent sokaklarında boy gösterdi. Bununla birlikte Kazımi’yi kulaklarını kesmekle tehdit eden Ketaib Hizbullah liderlerinden Askeri’ye tutuklama kararı çıkarıldı. Kazımi’nin İran’a yakın milis güçlere karşı bu cesur hamlelerle devlet egemenliğine zarar veren bu çıkışlara taviz vermek istemeyeceği anlaşılıyor.
22 Aralık’ta Irak’ın başkenti Bağdat’taki Yeşil Bölge’de ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini hedef alan yoğun füze saldırısının arkasında olduğu iddiasıyla Irak’taki milis güçlerinin çatı oluşumu Haşdi Şaabi bünyesinde İran’a yakın Şii milis grubu Asaib Ehlil Hak’ın (AAH) üyeleri gözaltına alındı. AAH milisleri 25 Aralık’ta tutukluların serbest bırakılması talebiyle Bağdat sokaklarında gövde gösterisi yaparken, Irak’taki en etkin Şii milis güçlerinden İran destekli Ketaib Hizbullah (KH) liderlerinden Ebu Ali Askeri’nin, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’ye hitaben “Vakit, onun kulaklarını keçiler gibi kesmek için gerçekten çok uygun. Onu o zaman ne İran istihbaratı ne Amerika CIA’yi ne de ülkenin çıkarları için açıklamalarda bulunanlar koruyabilir” yönündeki açıklama yaptı. Neredeyse kırk yıldır savaş, ekonomik ve siyasi travmalarla yüzleşen Irak’ta yükselen milisleşme kültürü siyasetin çıkmazını derinleştiriyor. IŞİD’in bıraktığı fiziki ve insani enkazın içinden halen çıkamadığı, ABD ile İran arasında devam eden gerilimin Irak sahasına yansıdığı, düşen petrol fiyatları ve Kovid-19 salgınının ekonomiye zarar verdiği ve Ekim 2019’dan bu yana devam eden ve bir başbakan iki başbakan adayı eskiten hükümet karşıtı protestoların öfkesinin dinmediği Irak’ta Mayıs 2020’de göreve gelen Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin milisleşme kültürüyle baş etmesinin zor olacağı anlaşılıyor.
Nüfusunun yarısından fazlası Şii olan Irak’ın, ABD’nin 2003’teki işgaline kadar Sünni liderlerce yönetilmesi ve maruz kaldıkları sistematik baskı doğası itibariyle protest ve muhalif kültüre sahip Şiileri her dönemde hükümete karşı teyakkuzda tuttu. Özellikle 1980’de başlayan İran-Irak savaşı Irak’ta yükselen İran yanlısı milisleşme kültürüne çarpan etkisi yaptı. Nitekim 1983’te Irak’ta dönemin en büyük Şii siyasi partisi Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin silahlı kolu olarak Saddam Hüseyin yönetimindeki Baas Partisi’ne karşı savaşmak için kurulan Bedir Tugayları, 2003 işgalinden sonra yeniden örgütlenerek günümüzde Haşdi Şaabi’nin belkemiği olan Bedir Örgütü adını aldı. Hadi el-Amiri tarafından komuta edilen ve bugün Irak ordusuyla polis gücünde oldukça etkin olan örgüt İran›ın Irak›taki en eski vekil gücü.
2003 işgaliyle birlikte ABD’ye karşı mücadele söylemiyle güçlenen Sünni ve Şii milisleşme kültürü İran yanlısı Şii milislere yenilerinin eklenmesini kolaylaştırarak Tahran yanlısı güçleri Irak sahasında yerleşik aktörlere dönüştürdü. 2003 sonrası düzende oldukça etkin olan Şiilerle birlikte İran yanlısı güçler de sistem içerisindeki pozisyonlarını tahkim etti. Özellikle IŞİD’in 2014’te Irak topraklarının neredeyse üçte birini işgal etmesi İran yanlısı Şii milislere fırsat kapısı araladı. Nitekim ülkenin en büyük dini otoritesi Ayetullah Ali Sistani’nin ülkelerini ve kutsal yerlerini savunmak amacıyla gücü yeten herkesin silahlanmasına ilişkin çağrıda bulunmasıyla IŞİD’e karşı savaşan tüm milisler Haşdi Şaabi çatısı altında birleşti. Böylece bünyesindeki birçok grupla monolitik bir görünüm sergilemeyen Haşdi Şaabi 150 bin kişilik bir orduya dönüştü. Bedir Örgütü, AAH ve KH gibi İran yanlısı milis grupları Haşdi Şaabi bünyesinde elde ettikleri askeri güç vesilesiyle sosyolojiye erişimde de etkin alan yakaladı. Nitekim İran yanlısı Şii grupların oluşturduğu Fetih İttifakı’nın Mayıs 2018 seçimlerinde IŞİD’e karşı verilen mücadelenin ve sosyolojiyle temasın başarılı bir yansıması olarak parlamentoya en güçlü ikinci grup olarak girmeyi başarması, milis-siyaset ayrımını oldukça geçişken bir forma dönüştürdü. Bugün bu form hükümet karşıtı protestolara şiddetle müdahale ettiği gibi siyasetin kararlarına nüfuz etme, ABD’nin Irak’taki varlığına karşı çıkma veya başbakanın kim olacağına kadar her konuda söz söyleyebiliyor.
3 Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri lideri Kasım Süleymani ile Haşdi Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in Bağdat’ta ABD hava saldırısında öldürülmesinin ardından İran yanlısı Iraklı güçler sahada ABD karşıtı eylem dozunu artırırken, meşru zeminde de Amerikan güçlerinin ülkeden çıkarılması konusunda çaba gösterdi. Nitekim Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih İttifakı’nın girişimleriyle 5 Ocak 2020’de Amerikan ve yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına ilişkin karar Irak Parlamentosunda oybirliğiyle kabul edilmişti. Ancak ABD güçlerinin ülkeden tamamen çıkmaya yanaşmaması İran destekli milisleşme kültürünü yeni bir boyuta taşıyarak Usbat es-Sairin, Ashab el-Kehf ve Kabdat el-Hüda gibi onu aşkın “gölge milis” gruplarının ortaya çıkmasını tetikleyerek İran yanlısı grupları hesap sorulamaz kıldı. Zira son dönemde ABD’nin direkt hedefine maruz kalmak istemeyen İran yanlısı milisler bu yolla sorumluluğu üstlerinden atarken, Bağdat hükümeti her seferinde Şii milislerin kontrolsüzlüğü nedeniyle ABD’nin baskısına maruz kalıyor.
Üzerindeki İran hegemonyasını kırmak için 2016’da Haşdi Şaabi’ye resmi bir hüviyet kazandırılarak içerisindeki dağınıklığın giderilmesi ve kontrolsüz milislerin güvenlik güçlere entegre edilmesi amaçlansa da başarı elde edilmedi. Kazımi de Haziran 2020’de Haşdi Şaabi’nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin kararnameyle örgütün şehirlerdeki tüm askeri bürolarının kapatılması, milis güçlerin isimlerinin yerine “alay” veya “tugay” gibi resmi askeri terimleri kullanmasını şart koşsa da konuyla ilgili mesafe alınamadı.
İran yanlısı milis grupların son dönemde ABD güçlerine yönelik saldırı dozunu artırması Şii milislerle Başbakan Kazımi’yi karşı karşıya getirdi. Nitekim son gerilimde AAH lideri Kays el-Hazali, üyelerinin bir an önce serbest bırakılmasını isterken, kararı yargının vereceğini belirten Kazımi “Ülkenin absürt maceraya sürüklenmemesi için sükûnet çağrısı yaptık. Ancak gerektiğinde karşı karşıya gelmeye hazırız” dedi. Bağdat sokaklarında AAH mensuplarının gövde gösterisi yapmasına karşılık Kazımi de yanına Terörle Mücadele Kurumu (TMK) komutanlarını alarak başkent sokaklarında boy gösterdi. Bununla birlikte Kazımi’yi kulaklarını kesmekle tehdit eden KH liderlerinden Askeri’ye tutuklama kararı çıkarıldı. Kazımi’nin İran›a yakın milis güçlere karşı bu cesur hamlelerle devlet egemenliğine zarar veren bu çıkışlara taviz vermek istemeyeceği anlaşılıyor. Hatırlanırsa, Haziran’da TMK güçlerinin, Bağdat Havaalanı ve ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine roket saldırısı düzenlediği gerekçesiyle KH’ın 14 milisini gözaltına almasından kısa süre sonra salıvermesi, Haşdi Şaabi’yi kontrol altına alma sözü veren Kazımi’nin popülaritesine ciddi zarar vermişti. Bu açıdan Kazımi’nin son gerilimlerdeki tutumu İran yanlısı milislere karşı rüştünü ispat açısından oldukça kritik.
Sistani tarafından temsil edilen Necef ile Ali Hamaney tarafından temsil edilen Kum arasındaki Şiiliğin merkezi olma çekişmesi, Haşdi Şaabi’nin kuruluşundan hemen sonra örgüte de yansıyarak Sistani taraftarı milis güçlerinin örgütten ayrılma taleplerine kadar uzadı. Öte yandan, Kazımi’nin politikaları İran ile ilişkilerini gizlemeyen Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih İttifakı ve Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu gibi Şii gruplar tarafından eleştirilse de Sistani’nin yanı sıra Iraklılık kimliğini önceleyen Mukteda es-Sadr, Haydar el-İbadi ve Ammar el-Hekim gibi önde gelen Şii liderler tarafından destek görüyor. Nitekim son gelişmelerin ardından Sadr’ın “Irak, ABD ve İran arasındaki çatışma alanının kurbanı oldu. Değerli komşumuz İran İslam Cumhuriyeti Irak’ı kendi çatışma alanı yapmaktan vazgeçmeli” yönündeki açıklaması, Kazımi’ye verdiği desteği ve Irak’taki Şii evinin giderek ayrıştığını göstermesi açısından önemli.
İran destekli milislerin agresif tutumlarını 3 Ocak 2020’de Süleymani ve Mühendis’in öldürülmesinin yıldönümünün yaklaşmasıyla da ilişkilendirmek mümkün. Mevcut tablo bu suikastların yıldönümünde olası büyük bir eylem sonrası daha karmaşık bir hal alabilir. Zira ABD yaptırımları ve Süleymani suikastıyla Irak’taki etkinliğini nispeten kaybeden İran, gerilimi tırmandırarak gücünü tahkim etme arayışında bulunacağı gibi Trump’ın yerine görevi alacak Biden’la pazarlık konusunda ağırlığını sergilemek isteyebilir. Nitekim İran’ın Irak’taki hegemonyasından rahatsızlık duyan Kazımi, AAH ve KH ile yaşadığı gerilimin hemen ardından Tahran’a bir heyet göndererek İran’ı tansiyonun düşürülmesi konusunda ikna etmeye çalıştı.
Öte yandan, 2003 sonrası devlet aygıtının yıkılması, yolsuzluk, istikrarsızlık, adalet eksikliğinin milisleşme kültürünü beslemesi, Irak’taki devlet kurumsallaşmasını engelledi ve güvenlik sektöründeki ayrışmaları derinleştirdi. Irak güvenlik güçlerinin resmi parçası olan Haşdi Şaabi bünyesindeki İran yanlısı milislerin kontrolsüzlüğü mevcut sisteme zarar veriyor. Hükümeti milislerden koruma, güvenlik sektörü reformu ve hukukun üstünlüğü konusunda kararlılık sözü veren Kazımi’nin bu ayrışmaya son vermemesi halinde Haziran 2020’de yapılması planlanan seçimler tehlikeye girebilir ve Süleymani’nin ölümünden sonra İran’ın Irak’ta sınırlanmak istenen etkisi tersine dönebilir. Ayrıca, her ne kadar seçimlerde aday olmayacağını açıklasa da ikinci dönem başbakanlık için en ideal figür olarak görülen Kazımi’nin milisleşme kültürüne karşı mücadelesi çok zor olsa da bu realiteyle savaşmaması halinde sokağın ve Sistani başta olmak üzere diğer Şii grupların desteğini yitirmesi muhtemel. Bu açıdan İran destekli Iraklı Şii gruplar ile hükümet ve diğer Şii gruplar arasındaki güç mücadelesinin kaderini belirlemesi beklenen seçimlere kadar bu gerilimin sürmesi beklenebilir.