Milli şairimiz Mehmet Akif “Milletlerin refahı için iki güç lazımdır” der. Maarifet ve fazilet. Maarifet, ilk önce, ahaliye saadet verecek tüm sebepleri getirir sonra fazilet gelerek, o birikmiş duran sebepleri alır, memleketin hayırlı yükselmesine tahsis etmek üzere harcar...
Milli şairimiz Mehmet Akif “Milletlerin refahı için iki güç lazımdır” der. Maarifet ve fazilet. Maarifet, ilk önce, ahaliye saadet verecek tüm sebepleri getirir sonra fazilet gelerek, o birikmiş duran sebepleri alır, memleketin hayırlı yükselmesine tahsis etmek üzere harcar. Şayet bir millette maarifet kudreti olmazsa, sadece faziletle yükselemez, zayıf düşer. Farz edelim, bir millette maarifet var, ama fazilet yoksa, o millet felaketlere maruz kalır. İnsanların ruhunu zehirleyen yara işte budur; öyle bir musibettir ki o, vebaya rahmet okutur!
Akif taklitçi bir eğitime taraftar değildir. Eğitimde bilimsellik ve millilik konusunda çok hassastır. Maarifet ve faziletin birbiri içerisinde meczolunduğu, çalışkan ve sabırlı gençlerin yetiştirilmesi için yeni bir okul modelinin gerçekleştirilmesine önem veren Akif, her milletin kendine özgü, diğer milletlerden farklı örfleri, adetleri, din ve ahlak anlayışları olduğuna dikkat çeker.
Akif, yeni yetişen nesillerin güzel ahlak üzere yetiştirilmesini ister ve der ki, “Türk milletinin ahlakı, İslam ahlakıdır. Türk milletini bu ahlak anlayışından koparmak mümkün değildir:
Akif, aklı merkeze alan bir eğitim felsefesinden yanadır. Ona göre eğitimin en önemli görevi aklı doğru çalıştırarak hakikate varmaktır. Bağnazlık, taklitçilik, cehalet, tembellik, yanlış tevekkül anlayışı ve ruhsuzlukla mücadele edilmeli, maarifet ve fazilet esas alınmalıdır. Din ile felsefeyi çatıştırmayan özgüvenli nesiller yetiştirecek bir eğitim felsefesini önermektedir. Akif, bulunduğu kabın şeklini alan ruhsuz ve cıvık bir şahsiyet değil; şeklini sıcakta, soğukta, borada, kasırgada muhafaza eden bir karakteri idealize eder. En büyük hayali ise imanlı ve irfanlı bir gençliktir. Geleceğimizin teminatı olan gençlerin uyanık kalarak dünyayı yakalayabileceklerinin altını çizer:
Akif’in “Asım’ın Nesli” diyerek tarif ettiği gençlik, “Asrı Saadet” dönemini esas alan, bir gençlik modelidir. Doğru, dürüst, karakterli, şahsiyetli, yalansız, garazsız, ivazsız ve hak namına işleyen bir çerçevededir. Gençlerimize Akif ’in bir model olarak ortaya koyduğu Asım; Sahabe’den Uhud Savaşı okçusu ve şehit “Asım bin Sabit”tir. Asım modelini iyi anlatırsak o zaman “Asrı-ı Saadet”teki Müslüman yaşantısını da tanıtmış oluruz.
Eğitimin ailede başladığını ve gelecek günlerdeki mutluluğun çocukların iyi eğitilmesiyle mümkün olabileceğini şu mısralarla ifade eder Akif:
Eğitimde otoritenin önemini belirtmekle birlikte Mehmet Akif’in çocuk eğitiminde dikkat edilmesini istediği şeylerden birisi de eğitim sürecinde fiziki şiddete başvurulmamasıdır. Ona göre hata yapan öğrenciye nasihat edilmeli ve yerine göre tekdir de edilmelidir ama asla fiziki müeyyidelere başvurulmamalıdır.
Bizi kurtaracak yegane çarenin, sağlam ve hakiki bir maarif olduğunu, eğer el birliğiyle cehaletin izalesine çalışmazsak mahvımızın muhakkak olduğu uyarısında bulunur.
Akif’in eğitim anlayışında beş unsur öne çıkar: Öğretmen, okul, aile, teorik değil pratik bilgiye (pragmatik) ve devrin bilimlerine dayalı bir eğitim sistemi ile basın-yayın. Akif, devrinde, Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin ortaya koyduğu “Tuba Ağacı Nazariyesi” olarak adlandırılan ve eğitimde önceliğin ilköğretime değil de yüksek öğretime verilmesi gerektiği anlayışına da karşıdır. O, okul konusunda işe mahalle mekteplerinden (ilkokul) başlanması gerektiği üzerinde ısrarla durur. Ona göre milleti, hayat ve ilerleme yoluna götüren ilk adım olan mahalle mektepleri- ki ilköğretimin diğer adı “temel eğitim”dir- ferde kazandırılması gereken temel bilgileri vererek milli birliği sağlayacak kurumların başında gelir. Kalemi ve kelamı ile bu millete örnek olan merhum Mehmet Akif’i vefatının 85.yılında rahmetle yad ediyorum.