Fransa’da 24 Nisan 2022’de gerçekleşen cumhurbaşkanı seçimi ikinci tur sonuçlarına göre görevdeki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, oyların yüzde 58,5’ini, rakibi aşırı sağcı Le Pen ise oyların yüzde 41,5’ini aldı. Bu sonuçlara göre seçimi Macron kazandı ve Fransa’da ikinci Macron dönemi başladı. Bir başka ifadeyle Macron 2027’ye kadar beş yıl boyunca Fransa’yı yönetmeye devam edecek. Bu noktada ikinci Macron döneminin ajandasında hangi meselelerin ön planda olduğu önemli bir konu olarak duruyor.
Yeniden cumhurbaşkanı seçilen Macron’un ajandasında iç siyasi konuların ön planda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu konuların başındaysa hiç şüphesiz artış trendindeki enflasyon sorunu geliyor. Normalde enflasyon oranının yüzde 1-1,5 bandında olduğu Fransa’da enflasyon oranı, en son 31 Mart 2022’de açıklanan verilere göre yüzde 4,5’e yükseldi. Bu Fransa’da 1986’dan bugüne kadarki en yüksek enflasyon olarak kayıtlara geçti. Hissedilen enflasyon oranınınsa yüzde 5’in üzerine olduğu biliniyor.
Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (INSEE) tarafından paylaşılan bilgilere göre en hızlı fiyat artışının, yüzde 29’luk artışın yaşandığı enerji sektörüne ait olduğunu görüyoruz. Enerji sektörünün ardındansa yüzde 7 artışın yaşandığı taze ürün sektörü geliyor. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle enerji ve gıda arzında yaşanan sorunları, Fransa açısından bu alışılmadık durumun en önemli sebebi olarak gösterebiliriz.
Öte yandan Macron yönetimi, seçimden hemen önce vatandaşların enflasyon tepkisini azaltmak için asgari ücrete yüzde 2,5 zam yaptı. Ancak bu zammın artan fiyatları karşılamadığı biliniyor. Dahası Rusya’nın, kendisine uygulanan yaptırımlara dahil olan Fransa’yı dost olmayan ülkeler listesine almasından ötürü enflasyon oranının artması bekleniyor. Dolayısıyla ikinci Macron döneminin ajandasında acil çözüm bekleyen konular arasında enflasyon sorunu ilk sıralarda yer alıyor.
Haziran ayı ortasında iki tur halinde gerçekleşecek Ulusal Meclis seçimi de Cumhurbaşkanı Macron’un yeni dönemde öncelik vereceği acil konular arasında yer alıyor. 577 üyeli mecliste şu an 267 vekille temsil edilen Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü’nün (LREM) yasamada güçlü kalması için Macron’un sıkı bir mesai harcaması gerekiyor. Burada geçen hafta yeniden cumhurbaşkanı seçilen Macron’un şahsi oylarında düşüş yaşandığını dikkate alınırsak, Haziran ayındaki seçimde LREM’in oylarında da bir miktar düşüşün yaşanacağını söyleyebiliriz.
LREM’in meclisteki oy oranının azalması durumunda, yeni dönemde yasamayla Macron liderliğindeki yürütme arasında sorunlar yaşanabilir. Bu da tabii olarak Macron’u iç siyasette kısıtlayabilir. Hele ki 2017’deki cumhurbaşkanı seçimi ikinci tur sonuçlarına göre oylarını arttıran Marine Le Pen’in bu başarıyı Haziran ayında da göstermesi, Macron açısından 2027’ye kadarki beş yıllık süreci çetrefilli hale getirebilir. Bundan ötürü cumhurbaşkanlığı seçiminden henüz çıkan Macron ve yakın çalışma ekibi, hiç ara vermeden Fransa’da “üçüncü tur” olarak kabul gören Ulusal Meclis seçimleri için hazırlıklara başlayacak.
Son olarak aradan geçen iki ayın sonunda bir insani krize dönüşen Rusya-Ukrayna savaşının gidişatı, ikinci Macron döneminin ajandasındaki bir diğer önemli konu olarak duruyor. Esasen savaşın başlamasından önce taraflar arasında arabuluculuk yapmaya çalışan lakin başarısız olan Cumhurbaşkanı Macron, 24 Nisan’daki cumhurbaşkanı seçimi ikinci turundan önce verdiği bir demeçte Avrupa ülkelerinin Putin’le diyalog kurmamaları halinde barışı inşa edecek tarafın Türkiye veya Çin gibi Avrupa dışından güçler olacağı açıklamasında bulundu.
Fransız liderin konuyla ilgili ruh halini yansıtan bu kısa fakat “samimi” açıklama, Macron’un savaşı sona erdirme misyonunu Türkiye’ye ya da bir başka ülkeye bırakmak istemediğini gösteriyor. Bundan dolayı dış politika ve uluslararası güvenlik ajandasının parçası olarak Macron’un bu konuya yoğun mesai harcayacağını ifade edebiliriz. Bununla birlikte Macron’un kendisini “savaşı bitiren kahraman” gibi göstermek için hâlihazırda Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul’da devam eden görüşmelere alternatif olarak Fransa öncülüğünde yeni bir diplomatik girişim başlatması söz konusudur. Burada çarpıcı bir konu olarak Türkiye’nin meseleyle ilgili önceliği savaşın bir an evvel sona ermesiyken, Macron liderliğindeki Fransa’nın meseleye daha farklı bir noktadan yaklaşmasını esasen iki ülke arasındaki yaklaşım farklılıklarının somut bir yansıması olarak görebiliriz.
Hâsılı yeniden cumhurbaşkanı seçilen Macron’u dış politika ve uluslararası güvenlik, ekonomi ve iç siyaset başta olmak üzere hemen her alanda zorlu bir süreç bekliyor.