Lübnan’ın güneyinde hala bir ateşkesin sağlanamaması şu anda Lübnan’da icra gücü olan bir cumhurbaşkanının olmamasıyla irtibatlı. Bu sebeple, savaş ihtimali cumhurbaşkanlığı dosyasının daha da acil şekilde gündeme getirilmesini gerektirdi. Zira ancak icra gücü olan bir cumhurbaşkanı çözüm bularak Lübnan’ı savaş gündeminden kurtarabilir.
Aylardır İsrail’in Gazze’ye gerçekleş-tirdiği şiddetli saldırılar, Orta Doğu gündeminin ön sıralarındaki yerini koruyor. Bununla birlikte, İsrail ve Lübnan arasında 2006 yılındaki iç savaşın sona ermesinden itibaren devam eden kontrollü gerginlik de zaman zaman şiddetleniyor. Söz konusu durum savaş ihtimalini gündeme getiriyor. Bugün Lübnan kamuoyu savaş ihtimaline kilitlenmiş halde.
Hamas ve İsrail arasında sık sık ateşkes ihtimali gündeme geliyor. Taraflar arasında bir ateşkes söz konusu olsa bile bunun Lübnan’ın kendine özgü şartlarına uymayacağı ve Hizbullah’ın farklı hareket etme eğiliminde olan bir aktör olduğu kabul edildiğinden Lübnan ve İsrail ihtilafına özgü çözüm arayışları da gündemde.
Lübnan’da geçtiğimiz aylarda cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesi ve gruplar arasında ittifakın sağlanması maksatlarıyla yapılan müzakereler Lübnan ve İsrail arasındaki ihtilafa dair çözüm arayışlarını da kapsayacak hale gelmiş durumda. Bir başka tabirle cumhurbaşkanlığı dosyası savaş ihtimalinin engellenmesi konusuyla iç içe geçmiş vaziyette. Dosya içerik olarak genişledi ve gittikçe girift bir mesele haline evrildi.
BOŞ KOLTUK
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu önceki Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin sona erdiği 2022 senesinin ekim ayından beri boş. Şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı seçimi için 12 oturum yapıldı. İki ana blok olan Hizbullah’ın liderlik ettiği grup veya diğer kanat, cumhurbaşkanı seçmek için gereken çoğunluğa sahip değildi. Bu sebeple 12 oturumdan da ülke için istikrar sağlayacak herhangi bir sonuç çıkmadı.
Cumhurbaşkanlığı dosyası geçtiğimiz senenin esas gündemiydi. Gelinen noktada Lübnan’da cumhurbaşkanlığı aday belirleme/ikna süreçleri için başlayan turlar, Lübnan-İsrail ateşkesine ilişkin çözüm arayışlarını da kapsayacak şekilde yürütülür hale geldi. Yani cumhurbaşkanlığı dosyası artık Lübnan’ın savaşa girme ihtimaline dair çözüm arayışlarını da içeriyor.
Aylardır devam eden mali çöküş, Lübnan’ın güneyinde ateşkesin sağlanamaması hatta ateşkes yönünde somut bir adımın dahi atılamaması gibi sorunlar şu anda Lübnan’da icra gücü olan bir cumhurbaşkanının olmamasıyla irtibatlı. Bu sebeple, savaş ihtimali cumhurbaşkanlığı dosyasının daha da acil şekilde gündeme getirilmesini gerektirdi. Zira ancak icra gücü olan bir cumhurbaşkanı çözüm bularak Lübnan’ı savaş gündeminden kurtarabilirdi.
ARABULUCULAR DA DEVREDE
Mevcut cumhurbaşkanı adayları arasında ittifak sağlanamadığından veya yeni adayların belirlenmesi konusunda bir mutabakat kurulamadığından geçtiğimiz dönemde uluslararası toplum da sürece müdahil oldu. Bu noktada özellikle arabuluculuğu kendi anayasasında bir devlet politikası olarak kabul eden Katar ön plana çıktı. Katar’ın yanında ABD ve Fransa da sürece aktif olarak katılma yönünde teşebbüslerde bulundu. Bahsedilen ülkelerin Lübnan’da görev yapmak üzere geçici veya daimi görevlendirmeyle temsilciler heyeti gönderdikleri de görüldü. Bu ülkelerin dışında Suudi Arabistan ve Mısır’ın da cumhurbaşkanlığı turlarına belirli oranda müdahil olmaya çalıştığı hatta müzakere süreçlerini yönetme arzusu taşıdıkları görüldü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir iç mesele olduğu kanaatini taşıyanlarla yabancı elçilerin başlattığı ya da başlatma arzusunda oldukları bu müzakere süreçlerine mesafeli olanlar da var. Bunların sayısı oldukça az. Meclis Başkanı Nebih Berri bunlardan birisi. Ona göre elçilerin katkısı sınırlı olmalı çünkü bu seçim saf bir Lübnan olayı olmalı.
Hacim olarak gitgide kabaran cumhurbaşkanlığı dosyasının yürütülmesi konusunda iç aktörler kadar dış aktörler de arzulu. ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır’dan oluşan beş uluslu Lübnan grubunun elçileri geçtiğimiz günlerde Meclis Başkanı Berri ile görüştü. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla gelecek günlerde ivedi şekilde cumhurbaşkanlığı seçimleri için meclisin toplanması konusunda mutabakat sağlanmış gibi gözüküyor. Bu sebeple önümüzdeki haftalarda aynı adaylarla veya farklı adaylarla mecliste yeni seçim turunun yapılacağını beklemek mümkün. Yabancı elçilerin sıklıkla Başbakan Necip Mikati ile görüştüklerini de burada vurgulamak gerek. Bu görüşmelerden sonra, genel olarak Lübnan Anayasası hükümlerine uygun şekilde acilen cumhurbaşkanı seçimlerinin yapılması çağrılarının yapıldığı görüldü.
ÖNCELİKLİ İKİ MESELE
Yapılan görüşmelerde öncelikli hedef cumhurbaşkanlığı seçim takviminin çıkarılması ve bu makamın doldurulması olmakla birlikte özellikle sınırda İsrail ile yaşanan gerginlik de gündemde. Lübnan içindeki gruplar arasındaki görüşmeler veya elçilerin arabuluculuğunda tesis edilen iletişim kanalları ikinci olarak Lübnan’ın savaşa girmemesi için bir çözüm bulunmasını amaçlıyor.
Gazze için bir ateşkes söz konusu olsa bile bunun Lübnan’ı kapsamayacağı düşünüldüğünden Lübnan ve İsrail ihtilafına özgü çözüm arayışları ön planda. Gelinen noktada Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun (BMGK) 1701 sayılı kararı dışında ciddi manada tartışmaya açılan bir öneri hala yok. BMGK’nın 1701 Sayılı kararı 2006 senesinde İsrail ve Lübnan arasındaki savaşı sona erdirme amacını taşıyordu. Kurulun bütün üyeleri tarafından oybirliğiyle ve taraflarca kabul edilen bu kararda genel olarak silahlı çatışma halinin durdurulması, Güney Lübnan’ın Hizbullah yerine devlet kuvvetlerine bırakılması ve İsrail’in Mavi Hat olarak isimlendirilen sınırın ötesine çekilmesi kararlaştırılmıştı. Geçen süre zarfında iki ülkenin de bu karara tam manasıyla uymadığı görüldü. Yabancı elçilerin, örneğin geçen günlerde ABD Başkanı Joe Biden’ın danışmanı Amos Hochstein’ın, Başbakan Mikati ile yaptığı görüşmede genel olarak BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanması konusunda ısrarcı olduğu anlaşılıyor. Lübnan kamuoyu ivedi şekilde cumhurbaşkanın seçilmesini ve bu sayede 1701 sayılı kararın ya da benzer bir çözüm yolunun tesisini bekliyor.