Libya, General Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusu’yla (LNA) Birleşmiş Milletler (BM) destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) ev sahipliği yapan Trablus’a operasyon başlattığını duyurmasıyla yeni bir istikrarsızlık süreciyle karşı karşıya.
O zamandan bu yana, artan şiddet olayları başkent çevresinde patlak verdi ve hayatını kaybedenlerin sayısı arttı.
Ancak daha önceki girişimlerinde olduğu gibi Hafter’in son saldırısı, özellikle Libya’da kendi ekonomik ve jeopolitik çıkarları olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) gizli desteği başta olmak üzere, çeşitli sponsorlar sayesinde kolaylaştı.
BAE, yalnızca illegal olarak hareket etmiyor; BAE’nin duruma müdahil olması, ülkedeki bölünmeyi körüklerken, Libya’nın barış ve demokratik sürecini de durgunlaştırıyor.
Doğu Libya’da hali hazırda egemen olan Hafter’in Ulusal Ordusu, bu yıl özellikle ana petrol sahaları olmak üzere hayati öneme sahip güney bölgesini de işgal etti. Bu durum, Trablus’a ilerleyen Hafter’e gözetleme için uygun bir yer sağlamakla kalmadı. Hafter, Libya’nın gelecekteki siyasi uzlaşma aşamalarında kendisini anahtar figür olarak sunma konusunda büyük bir koz elde etti.
Hafter’in hareketi, Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası toplumun hedeflediği, Muammer Kaddafi’nin 2011’de yıkılmasının ardından kaosa dönüşen ülkenin rakip hükümetlerini birleştirmeyi amaçlayan demokratik geçişi tehdit ediyor.
Hafter, herhangi bir demokratik girişimi reddetti ve Libya’yı askeri güçle kontrol etmek istediğinin sinyallerini verdi.
Yaşanan son şiddet olayları, ABD, Fransa, İtalya, İngiltere ve BAE gibi ülkelerden kınama ve saldırılara son verme çağrılarına neden oldu. Ancak BAE’nin sözde endişeleri, aslında Hafter’in en büyük destekçisi olduğu ve muhtemelen suç ortağı olduğu son Trablus saldırısı da dahil operasyonları için Hafter güçlerine doğrudan materyal ve askeri yardım sağladığı göz önüne alınınca doğal olarak kafalarda soru işaretlerine neden oldu.
Hafter’i desteklemek, Abu Dabi’nin daha geniş dış politika hedeflerinin bir parçası. Birleşik Arap Emirlikleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve ötesinde daha büyük bir egemenlik peşinde; özellikle de güney Yemen ve Doğu Afrika. Libya da, bu bölgesel hırslarını gerçekleştirmek için önemli bir hedef.
BAE, yardım bağışlarının altını çizerek Libya’da sadece insani yardım operasyonları yürüttüğünü savunuyor. Sık sık, kendisini çatışmadaki tarafsız arabulucu olarak da sunuyor. Ancak, Yemen benzeri diğer ülkelerde olduğu gibi bu, muhtemelen emirliklerin, bir yandan Hafter ile gizli ilişkisini sürdürürken, siyasi ve askeri etkisini perdelemek için yapılan bir PR çalışması.
BAE, çıkarları doğrultusunda kendisi gibi Hafter’i destekleyen Mısır ve Suudi Arabistan ile birlikte Libya’da herhangi bir Müslüman Kardeşler ya da İslamcı bir etkinin önüne geçmek istiyor. Abu Dabi yönetimi, 2013 sonrası Mısır modelini Libya’da uygulamak istiyor; askeri yönetim kurmak, demokrasiyi baltalamak, İslamcıların varlığını zayıflatmak ve ülkeyi BAE’ye bağımlı tutmayı hedefliyor.
Askeri bir komutan olmasının yanısıra, Hafter’in söylemleri de BAE’yi tatmin ediyor. 2014’te düzenlediği “Onur Operasyonu” sonrası konuşan Hafter, Libya’yı “teröristlerden” “temizlemek” istediğini söylemişti. Hafter, otoriter rejimin uygulanmasını haklı göstermek için geçtiğimiz günlerde Trablus’a başlattığı operasyon için de benzer açıklamalarda bulundu.
Zaten Arap Baharı sonrası demokratik geçişleri zayıflatmayı hedeflemiş olan BAE, pozitif demokratik hükümetin kendi vatandaşlarına ilham vererek Abu Dabi’nin otoriter rejimine karşı bir meydan okuma başlatacağı korkusuyla şimdi de Libya’nın kendi sürecini sabote etmeye çalışıyor.
BAE, bu amacına ulaşmak için BM’nin silah ambargosunu delerek Hafter’e askeri teçhizat sağladı. Hafter, Ocak 2015’te askeri operasyonunu başlatması için Emirlikler’den ve Mısır’dan önemli askeri destek aldığını kabul etti.
Hafter yanlısı siyasetçiler de, çok sayıda askeri aracın ve diğer teçhizatı da içeren desteğinden ötürü BAE’ye teşekkür etti. Bu teçhizatın çoğu, büyük ihtimalle Trablus operasyonu için sevk edildi.
BAE hava kuvvetleri, LNA otoritesini pekiştirmek için doğudaki Hafter karşıtı güçlere karşı hava operasyonu düzenleyecek kadar ileri gitti. Her ne kadar uluslararası toplum Hafter’in Trablus’a ilerlemesinden sonra çatışmalara daha fazla önem gösteriyor olsa da BAE, Hafter’in son saldırılarına daha fazla gizli yardım sağlamaya çalışabilir.
Hafter ile güçlü bağlar inşa etmek, BAE’ye Libya’da kendi etkisini geliştirmeye yardımcı oldu. BM Uzmanlar Paneli raporunda vurgulandığı üzere BAE, 2014’ten itibaren yavaş yavaş Libya’da ülke için uzun dönem planları olduğunu ortaya koyan alt yapı ve askeri üs inşaatlarına başladı.
BAE, geçtiğimiz yıl, gelecekte yükseleceğini düşündüğü yumuşak güç arzusuna işaret ederek, Libya’daki yatırımlarını genişletmeyi umduğunu açıkladı.
Libya Yüksek Şurası İkinci Başkan Vekili Muhammed Amazab’a göre, söylentilere bakılırsa BAE’nin gizli anlaşmaları, Belçika’daki dondurulmuş Libya hesaplarından milyarlarca doların, kendine bağlı birlikleri güçlendirmek için Hafter’e aktarılmasını da içeriyor.
Ayrıca BAE, Libya’nın önemli petrol rezervlerini Hafter yoluyla kontrol etmeyi amaçlıyor. Hafter, Libya’nın petrol kaynaklarının çoğunu kontrol altına aldı; Şubat ayında El Şarara petrol sahası ve yakınındaki El Feel tesislerinden günde 315 bin varil petrol elde ettiler.
Libya’nın doğusundaki petrol rezervlerinin çoğunu hali hazırda kontrol altında tutan Hafter, devlet kontrolündeki Ulusal Petrol Şirketi’ni (NOC) kendi isteklerine boyun eğmeye zorladı.
Reuters’ın geçen ay bildirdiği üzere BAE, Hafter ele geçirdikten kısa süre sonra, daha önceleri devlet muhafızları tarafından kapatılan El Şarara petrol sahasının açılışı için müzakere etmeyi denedi. BAE’nin açık tutabileceği ve kolaylıkla erişebileceği Hafter kontrolündeki petrol sahalarından daha fazla fayda sağlamak istemesi muhtemel.
İhtilaflı bir şekilde BAE ve Hafter, geçtiğimiz Haziran’da, NOC ve BM destekli hükümetin kontrolünü kırma hedefiyle, petrol ticaretini BM yönetimindeki kanallar yerine yasal olmayan bir şekilde Emirlikler’e bağlı petrol şirketlerine kaydırmak için anlaştı.
Yine de BAE durumu kendi kendine bir dereceye kadar kolaylaştırmış olsa da, BAE’nin Libya’da artan hegemonyası, NOC başkanının Abu Dabi’den, Libya’dan petrol kaçakçılığını önlemelerini ve petrol sahalarını korumalarını istemesine yol açtı.
Hafter ayrıca İslamcıların yönettiğini söylediği Trablus merkezli Merkez Bankası’nın kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor. Ortak ideolojik kaygıları nedeniyle bankanın İslamcı ya da İslamcıların safındaki güçlerin kontrolünde olmasını engellemek, BAE’nin Hafter’in Trablus’un kontrolünü ele geçirmesini desteklemesinde bir başka teşvik.
Hafter’in askeri darbesinin başarısız olması ve Libya’da Mısır modelini yeniden oluşturamaması ihtimaline karşı BAE, sayısız Hafter destekçisi ve Müslüman Kardeşler düşmanı politikacıya destek verdi ve onlara fon sağladı.
Bu siyasetçiler arasında, gecikmeli Aralık 2018 başkanlık seçimleri adayı ve Libya’nın eski BAE büyükelçisi Arif el-Nayed de bulunuyor. BAE Enerji Bakanı Suhail el-Mazra da NOC başkanıyla işbirliği için müzakere yapmayı ve anlaşmayı denedi.
Abu Dabi ayrıca, Temsilciler Meclisi NOC delegesi İdris el-Maghrabi gibi kişileri de destekledi.
Bütün bunlar, BAE’nin, Hafter ile Libya’da Mısır modelini yeniden oluşturamasa bile, İslamcı siyasetçileri dışlamak için hükümetle bağlarını kuvvetlendirmeyi amaçladığını gösteriyor.
Bu tür hareketler yalnızca Libya’yı BAE etkisine tabi kılmakla kalmayıp, bölünmüş kamplar arasında daha fazla siyasi istikrarsızlık ve kutuplaşma oluşturma riskini de taşıyor. Bu nedenle BAE, sonuçları ülkede çatışmaların devam ettiği ve ülkenin parçalandığı anlamına gelse dahi, Libya kurumlarının “dost olmayan ellere” düşmesine izin vermekte isteksiz davranıyor.
* Bu yazı ilk olarak 8 Nisan 2019’da Al Araby internet sitesinde yayınlanmıştır.