Özbekistan, kadim bir tarihe sahip büyük bir medeniyet merkezidir. Köklü geçmişiyle Türkistan olarak bilinen coğrafyanın kalbindeki Özbekistan’ın tarihi birlik ve dirlik açısından birçok önemli olaya sahne olmuştur. Bugün Karakalpakistan’da yaşanan olaylar bölge tarihine baktığımızda aşılması gerekli sınavlardan biridir.
Karakalpaklar Oğuz, Peçenek ve Kıpçak karışımından meydana gelen bir halktır. Karakalpakistan, Özbekistan içinde özerk bir konuma sahiptir. Bugünkü Özbekistan ve Kırgızistan coğrafyasının uzantısıyken 1925’te Kazakistan’a, 1930’ların başında doğrudan Moskova’ya bağlandı. 1936’da da Özbekistan’a dahil oldu. Bugün Özbekistan’da yeni anayasa reformu tartışılırken Karakalpakistan’ın özerk statüsüne zarar vereceği düşünülen birkaç madde değişikliğine yönelik tartışmalar bölgede tepkilere neden oldu.
Orta Asya çok taraflı oyunların yaşandığı bir bölgedir. Karakalpakistan olayının arka planına ayna tutacak bazı hadiseler var: Kazakistan’daki olaylardan bağımsız değil. Lukaşenko’nun ima ettiği tehditler, Batı ve Çin rekabetinde gelişen meseleler ve Batı literatüründeki Orta Doğu’dan sonra Orta Asya’nın da sıcak çatışmalara sahne olacağı konusundaki ifadeler dikkatleri bir süredir bu bölgeye yöneltmişti. Bu bakımdan mesele çok derin, oyun çok çetrefillidir.
Bölgeye yönelik çıkarları olan küresel güç odaklarının amansız bir rekabete giriştikleri artık aşikardır. ABD hegemon gücünü perçinlemek, Çin yeni hegemon güç olmak, Rusya ise SSCB sonrasında kaybettiği prestijini yeniden kazanmak istiyor. Ancak Ukrayna sorunu ortada iken Rusya’nın Orta Asya’da yeni bir cephe açması Moskova’nın askeri kapasitesini zora sokacak bir durumdur. Bu yüzden Karakalpakistan olaylarının arkasında aranacak bir güç varsa o Batı yönündedir.
Bölgede Çin, ABD, İran ve Rusya arasında amansız bir güç yarışı söz konusudur. Rusya’nın en önemli zaafı nüfustur. Rus nüfusu hızla erirken Özbekistan’ın nüfusu hızla artmaktadır. Ama her iki ülke karşısında devasa nüfusuyla Çin vardır. Bölgedeki çıkar yarışları bu haldeyken Karakalpakistan’da ortaya çıkan protestoları iyi anlamak gerekiyor.
Karakalpaklar Kıpçak ve Harezm kökenli Türk boylarıdır. Özbek devleti ve milletinin bir parçasıdırlar. Aynı ailenin üyesidirler. Karakalpak ismi başlarına giydikleri kalpağın büyük olmasından gelir. Başka bir millet adı değildir. Bazı Karakalpak aileleri Türkistan bölgesindeki onlarca boydan biridirler. Ayrıca, Karakalpak olarak adlandırılanlar söz konusu bölgede yaklaşık yüzde 30’luk bir paya sahiptir. Bu bakımdan da soruna ihtiyatlı yaklaşmak yerinde olacaktır.
Diğer taraftan, Çin’in “bir kuşak bir yol projesi” Özbekistan topraklarının dışından geçmektedir. Kerimov döneminde Özbekistan bu projeye katılmadı: Güvenlik politikaları gereğince Maveraünnehir hattına izin verilmedi. Ama şu anda Çin’in bu bölgede ciddi yatırımları var. Çin bahsi geçen hat boyunca çok büyük yatırımlar yaptı. Bu yüzden bölgede herhangi bir sorun çıkması, Çin’in de çıkarlarına uygun görünmemektedir.
Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev olaylar çıktığında hemen Karakalpakistan’ın merkezi Nukus’a gitti. Parlamentoda konuşma yaparak Karakalpakistan’ın özerk yapısına ilişkin herhangi bir değişiklik olmayacağına dair açıklama yaparak sorunun ilerlemesine izin vermedi. Kazakistan’da meydana gelen gösterilerle kıyaslandığında, Mirziyoyev öz gücüne dayanarak hemen duruma el koydu. Sorun büyümeden kontrol altına alındı.
Son yıllarda, Türk Devletleri Teşkilatı’nı (TDT) ilgilendiren çok önemli gelişmeler oldu: Türkmen gazının Türkiye’ye doğrudan satışının karara bağlanması, Zengezur Koridoru, Türkiye’nin Rusya ile dengeli ilişkileri, Azerbaycan’ın Karabağ meselesini askeri bir zafer sonucu büyük ölçüde çözmesi, Erdoğan’ın Hive ziyareti ve Karakalpakistan olayları sırasında Aliyev’in Mirizyoyev’i ziyaret etmesi. Bütün bu olaylar Türk devletlerinin aralarındaki dayanışmanın dikkate değer örnekleridir.
Türk devletleri arasında Türkiye ve Özbekistan her bakımdan öne çıkan iki ülkedir. Nüfus bakımından Türkiye 85 milyonu aşarken Özbekistan nüfusu da 36 milyonu aşmış 40 milyona dayanmıştır. Azerbaycan 10, Türkmenistan 6, Kırgızistan 6.5, Kazakistan 19 milyon (Bu nüfusun yüzde 30’dan fazlası Rus’tur) nüfusa sahiptir. Nüfus gücü aynı zamanda savunma gücü demektir. Bu bakımdan Türk devletleri ekonomik zenginliklerini artıracak, kendilerini uluslararası platformlarda savunacak, dış tehditlere karşı bağımsızlıklarını koruyacak kuvvetli iş birlikleri geliştirmek yolundadır.
TDT’ye üye ülkeler herhangi bir ülkeye karşı olmak hedefinde olmadan kendi varlıklarını korumaya özen gösteriyorlar. Çin, Rusya ve Batılı ülkelerle dengeli ilişkiler kurmak noktasında birbirleriyle dayanışma içinde olmaları bölge barışına da katkı sunacaktır. Ancak bölgesel barışın yolu iç barıştan geçmektedir. Bölge ülkeleri görece küçük nüfus yapısına sahiptir. Yaklaşık 145 milyonluk Rusya bile neredeyse kendisinin 10 katı olan 1,5 milyarlık Hindistan ve Çin nüfus gücü karşısında küçük kalırken son tahlilde bir milyonun bile altında nüfusa sahip yeni devletçikleri hayal etmek gerçeklere aykırıdır. Bölgenin huzuru ve refahı, birlik ve beraberlik politikalarına öncelik vermekten geçmektedir.
Mirziyoyev Özbekistan’da büyük reformlara imza attı. TDT’ye tam üye olan Özbekistan Türkiye ile yakın ilişkiler kurdu. İslam ve Türk medeniyetinin merkezi Maveraünnehir Özbekistan demektir. Burada meydana gelecek herhangi bir olumsuz gelişme dünyayı etkiler. Türk dünyasının huzuru ve refahı için Maveraünnehir’deki kardeşlik ve birlik anlayışı tarihi kuvveti haizdir. Özbekistan’ın komşuları da bu birlik ve beraberlik ruhuna katkı verdiklerini gösteren politikaları sürdürmek yanında bölge huzuruna zarar verenlere izin vermeyen uygulamaları da göstermelidir. Dostluk ve kardeşlik zor günlerde kendisini görülür. Türkiye ve Azerbaycan’ın Özbekistan’a tam desteği diğer devletlerin de aktif katılımıyla daha güçlü olacaktır. Özbekistan’ın yanında olan TDT de ciddi bir kuruluş olduğunu göstermiştir. Zira, Özbekistan’ın herhangi bir yara alması teşkilatın da yara alması demektir.
Orta Asya’daki etnik sorunlar Rus Çarlığı ve Sovyet döneminde yürütülen politikaların neticeleridir. Bu bağlamda Karakalpakistan’daki sorunun yapay yönleri görülebilir. Sorunları sadece tarihe bağlayarak açıklamak akıllıca olmaz. Çözüm önerisi olarak, sosyo-ekonomik koşulları iyileştirecek adımları peş peşe atmak noktasında Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev inisiyatif aldı. Bu bağlamda, bölgenin başta Taşkent olmak üzere diğer şehirler ile kara ve demiryolu ağını iyileştirmek, büyük ölçüde iklim değişimi ve pamuk ekiminin neden olduğu Aral Gölü ve bölge topraklarının kurumasına yol açan sorunları kontrol altına alan politikalara ağırlık vermek, bölgenin kalkınmasını sağlayacağı gibi birlik ve bütünlük anlayışını da kuvvetlendirecektir.