Zulmün sonsuza dek süremeyeceğine inanan tüm insanlar kazandı. Umudu diri tutanlar, üçüncü yol zırvalıklarına zihinlerini kapatanlar kazandı. Mazluma kimlik sormayanlar kazandı. İnsanlık onuru kazandı. İyiler kazandı ve kötüler kaybetti.
Suriye’de gerçekleşen devrim uzun yıllar halkına zulmeden mezhepçi azınlık diktatörlüğünü ve onun Muhaberat sistemini yıktı. Geride yüzbinlerce hayatını kaybeden insan, işlenmiş sayısız insanlık suçu ve dünyanın her yerine dağılmış acı hikayeler kaldı. Milyonlarca Suriyeliyi mülteci durumuna düşüren acıları sarmak zaman alacak. 2017 yılından itibaren sıklıkla ziyaret ettiğim ve göç dalgalarıyla İdlib’e sıkıştırılmış olan Suriyeliler için şimdi eve dönme vakti. Kiminin evi ortada yok, kimi ailesini kaybetmiş. Ancak yine de yeni bir başlangıç için gerekli olan umut yeterince mevcut. İç göçler esnasında sıklıkla gördüğüm Hyundai H100 kamyonetler bu seferinde mülteci kamplarından evlere doğru seferlere başlayacaklar ve gözyaşları bu sefer mutluluk için akacak.
Evlerinin anahtarını yanlarında taşıyan Suriyeliler için mutluluk veren bir süreç. Anahtarlar kapıyla buluşacak ve yepyeni bir gelecek açılacak. Kazananlar ve kaybedenleri yazmak uzun bir liste anlamına geliyor. Ancak süreç soğumadan bugünler için kayıt düşmek için not etmek gerekiyor.
SÖZDE DİRENİŞ EKSENİ YERLE YEKSAN
Sedyena Hapishanesi başta olmak üzere işlenen insanlık suçları uzun süre dünya gündemini işgal edecek. İsrail bölgedeki önemli bir dayanağını kaybetmiş olmanın öfkesiyle Suriye üzerinde saldırgan emellerini yoğunlaştıracak. Kaybeden sadece Esed rejimi ve İsrail değil aynı zamanda mülteci karşıtlığı üzerinden politika geliştiren ırkçı siyasetçiler artık eskisi kadar kolay müşteri bulamayacak. Ülkelerinde darbe ile başa geçmek isteyen mezhepçi, sekter yapılar motivasyonlarını kaybedecek. Avrupa ve ABD başta olmak üzere batı sistemi, Rusya ve İran başta olmak üzere vekaletler üzerinden halklara kan kusturan sözüm ona “direniş ekseni” kaybedenler kulübünün üyeleri arasında yerlerini alacak. Kaybedenler arasında elbette BM nezdinde müşahhas hale gelen uluslararası düzen var. Meşruiyetini kaybeden bu yapı, dünyanın sırtına kambur olmayı ne kadar daha sürdürecek bunu zaman gösterecek. Ancak raportörlerinin dahi işlevsiz bulduğu bu işe yaramaz bürokratik mekanizma daha fazla sorgulanacak.
“ÜÇÜNCÜ YOLCU”LAR İÇİN SÖZ BİTTİ
Suriye Devrimi, dünya sistemine “kral çıplak” demiş oldu. Uzun soluklu katliamların ardından bir haftalık bir operasyonla hayatı son bulan Nusayri rejimi çürük düzenlerin nasıl bir anda yok olabileceğinin en yakın örneği oldu. Rusya lideri Putin’in yüzleştiği bu büyük hezimet aynı zamanda kendisini bekleyen akıbetin de bir ön gösterimi. Soğuk Savaş yıllarından kalma Sovyetik kafanın iflası, yerine Batı’nın kolayca ikamesini getirmişti. Suriye devrimi iki düzenin de aynı çürüklükte olduğunu gösteriyor. Üçüncü yol diyerek Suriye Savaşı’nda örtük şekilde Esad savunuculuğu yapan tüm entelektüeller de kaybetmiş oldu. Bundan sonra söyleyecekleri hiçbir sözün hükmü yok.
RAF ÖMRÜ TÜKENDİ
Kaybedenler kulübünün diğer bir üyesi PKK oldu. Geçmişte asit kuyuları gibi vahşi yöntemlerle örgüt içi infazlar yapan Stalinist terör örgütü artık ilham aldığı Baas rejimini arkasında göremeyecek. Terörist başı Apo’nun beslemesi Mazlum Abdi ile şen şakrak geçiridiği havuz partilerine ev sahipliği yapan Şam, artık terörün beşiği olmayacak. Terör örgütü DEAŞ’a karşı koalisyon gerekçesiyle kurulan bir diğer terör örgütü YPG-SDG-PKK ekipleri için de son kullanım tarihi geldi ve sadece Türkiye’nin değil Suriye devriminin de düşmanı olan bu yapı kendine yeni bir gelecek belirleyecek ya da çözülerek yok olacak. Ortada bir DEAŞ tehdidi ya da gerçeği olmadığını da not etmek gerekiyor.
Rusya’ya büyük acılar çektiren Stalinizm, meşruiyetini Nazilere karşı verilen İkinci Dünya Savaşı’ndan aldığını iddia ediyordu. Esed rejimi Filistin için uğraştığını iddia ederek sempati toplamaya çalışıyordu. PKK da muhayyel bir coğrafya için Kürtler adına mücadele ettiğini söylüyordu. Stalinist ideolojinin sonbaharında hepsi aynı anda kaybedenler arasına kaydoldular.
TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATILDILAR
Türkiye siyasetinde sadece mülteci meselesi üzerinden hassasiyet kaşıyanlar değil, mezhepçi azınlık diktatoryası kurma hayaliyle yaşayanlar da tarihin çöplüğüne girmeye namzet. Elbette İran ekseninde siyaset yapan ve İslami olduğunu iddia eden yapıların da meşruiyet alanları gittikçe daraldı.
Tüm kolonyal tarihin çöplüğüne dönüşen coğrafyamızda İsrail dahil olmak üzere Rusya, Amerika veya İngiltere fark etmeksizin emperyal güçlerin bekçiliğini yapanlar için kötü günler başlıyor. Kolonyalizm ve özelde Sykes-Picot artık tarihin çöplüğüne atılmış durumda. Bölgedeki tüm ülkeler birbirleriyle yeni ve sürdürülebilir bir hukuk tanzim etme yoluna gidecekler. İç savaş ağaları bu devrimin kesin kaybedenleri arasında yerini alacaklar. Süreç Arap monarşileri için de son çağrı niteliğini taşıyor. Başarıya ulaşan Suriye devrimi birçok toplum için örneklik teşkil edecek.
Amerika, Suriye meselesinde denklem dışı kalmayı tercih ederek kendisini Rusya ile aynı çizgide kaybedenler kulübünde gördü. Avrupa, mülteci göçünün kendisini belki de yok olmaktan kurtaracak olan son fırsatı göremedi. Genç nüfusun Suriye’ye geri dönüşünün ardından bu insanların ülke ekonomilerine sağladıkları katkı daha net görülmüş olacak. Bu aynı zamanda Türkiye için de geçerli. Birçok iş kolunda çalışan yetersizliği nedeniyle işler durma noktasına gelebilir.
MUZAFFER SURİYE HALKI
Kazananlar kısmına gelince ilk sıraya elbette Suriye halkını yazmak gerekiyor. Türkiye dışında neredeyse tüm dünya tarafından yalnız bırakılan bu onurlu halk hiçbir diyet borcu olmadan kendi elleriyle özgürlüklerini elde etti. Uzun süren hazırlıklar ve hatalardan alınan dersler, Suriye devrimini olgun bir örnek mücadele haline getirdi. Dünya üzerine yayılan milyonlarca mülteci artık mülteci değil. Suriye vatandaşı olarak dünyanın saygın milletleri arasında yerlerini aldılar. Elbette bu süreç ironik şekilde yeni “mültecileri”ni üretti. Esad ailesi artık tüm işkence mekanizmalarıyla birlikte bildiğimiz kadarıyla Rusya’da hayatlarını devam ettirecekler.
İLHAM KAYNAĞI BİR LİDER
Kazananlar arasında mültecileri yalnız bırakmayan herkes var. Listenin başına Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yazmamız gerekiyor. İç politik bedellere rağmen Suriyelilere açık kapı politikası uygulayarak katliamdan kurtaran Erdoğan’ın liderliği karanlık günlerden geçen dünya için ilham kaynağı. Erdoğan’ın liderliği bölgesel gücünü pekiştirecek ve sadece Suriye için değil Filistin için de umudu diri tutmaya vesile olacak.
FİLİSTİN DE KAZANDI
Milyonlarca Suriyeli ile kardeşlik hukuku geliştiren dünyanın vicdanlı insanları için Suriye devrimi çok büyük bir hediye oldu. Verilen emeklerin boşa gitmediğini görmek güzel. İnsani yardım çalışmalarında bulunan organizasyonlar için de bu süreç dünyanın vicdanı olma imtiyazını sağladı. Sesleri daha güçlü çıkacak ve yeni bir dünyanın kuruluşu için tecrübelerinden istifade edilecek. Kazananlar listesinde Filistin’i de saymak gerekiyor. İran kamburunu sırtından atan ve Esad ihanetini def eden Filistin direnişi artık İsrail ile daha güçlü şekilde mücadele edecek. Arap halkları devrimin dolaylı kazananları arasında yer alıyor. Esed rejiminin kanlı yüzünü dünyaya gösteren gazeteciler sadece mesleki başarılar kazanmadılar. Aynı zamanda hepimiz adına verilen insanlık savaşını da kazanmış oldular. Kimini bir cami bahçesinde kimini bir çadır kentte kimini bir zeytinliğin altında çaresizce beklerken gördüğüm çocuklar, kendileri için onurlu bir gelecek kazandılar.
Suriye devrimcileri intikam peşinde koşmadan adalet arayarak tüm dünyaya insanlık dersi verdiler. Esad’ın çıktığı topraklardaki yerel yöneticilerin bile güvenlerini kısa sürede kazandılar. Zulmün sonsuza dek süremeyeceğine inanan tüm insanlar kazandı. Umudu diri tutanlar, üçüncü yol zırvalıklarına zihinlerini kapatanlar kazandı. Mazluma kimlik sormayanlar kazandı. İnsanlık onuru kazandı. İyiler kazandı ve kötüler kaybetti. Birçok insan hayatını kaybetti ama onları Allah yolunda hakikat uğruna hayatlarını feda ederek yaşamayı devam eden kahramanlar olarak görüyoruz. “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”
(Bakara Suresi 154)