İsrail’in Suriye mesaisi

04:0022/10/2024, Salı
G: 22/10/2024, Salı
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

İsrail’in, Suriye’de mezhep ve etnisite odaklı, parçalı bir yapı inşa etmek istediği eskiden beri bilinmekte. Bu emelini ABD’deki etkili lobilere de iyi pazarladığı anlaşılıyor. Buna göre Suriye’yi Nusayri, Dürzi, Sünni ve Kürt diye dört parçaya bölmek ve her bir parçayı ayrı bir devlet hâline getirmek planını uygulamak için son safhalardan birine yaklaşılmışa benziyor.

Bülent Tokgöz / Yazar

Siyonist rejim, Gazze cephesini ABD seçimleri ertesinde yeniden harlamak üzere nispeten serin tutarak Lübnan cephesine yöneldi ve orada Hizbullah’ın komuta kademesini beklenmedik bir süratle savaş dışı bırakarak Litani Nehri’ne kadar sürdüreceği tahmin edilen kara harekâtı için büyük bir avantaj kazandı. Şimdi de Suriye cephesini açma hevesinde.

Son aylarda gerçekleştirdiği hava akınları, füze saldırıları ve indirme operasyonlarıyla Suriye’yi hedef tahtasına koyan Siyonist yapı, başta koçbaşı Hizbullah olmak üzere İran’ın “Direniş Ekseni” ile mücadeleye girişmiş durumda. Ne var ki bu darbelerle yetinmeyip bir kara harekâtı için de hazırlıkları hızlandırmış bulunuyor. Anlaşmayla değil sadece ateşkesle belirlenmiş Suriye sınırındaki Ayn el-Tine’den Ufeyne’ye değin 70 kilometrelik bir hat boyunca mevziler kazarak gözlem noktaları kurmakta. Hatta sınırı gerisinde bırakıp epeydir Suriye topraklarına sarktığı yönünde bilgiler gelmekte; Suriye tarafı tekzip etmeyi seçse de…


TEL AVİV “YOL” YAPIYOR

Hudut hattındaki bu olağan dışı faaliyetleri Suriye’den girmeye çalışacak “teröristlerin yolunu zorlaştırmak için” kara bariyeri olarak tasarlandığını söylese de İsrail’in bu hazırlıklarının savunmadan ziyade saldırı amaçlı olduğunu düşünmek için daha fazla sebep var. Evet, İsrail güçleri hendekler kazıyor, çitler çekiyor, bariyerler ve barikatlar kuruyor fakat daha başka bir şey yapıyor: Yol. Suriye topraklarında güney Kuneytıra’daki tarım arazilerinin 700 metre içine uzanan bir yol yapımına, buldozerlerle ve zırhlı araçlarla, hız verdiği söyleniyor.

Suriye tarafı, söylemeye gerek yok ki, bu faaliyetlere hak ettiği cevabı veremeyişini kamuoyundan saklayabilmek adına “hayal ürünü” diyerek yine yalanlama cihetine gidiyor. Bunların birer örtmece operasyonu olmadığı, Siyonistlerin blöf yapmadıkları beyanlarından da anlaşılıyor. Sözgelimi 2013’te dışişleri, 2016’da savunma bakanlığı yapmış olan Avigdor Lieberman açıkça Suriye’nin Hizbullah’a yardım etmesi durumunda, zaten bir kısmını ellerinde tuttukları Şeyh Dağı’nı tamamen işgal etme çağrısında bulunuyor. “Hizbullah’a yardım etmek” ibaresinin, muğlaklığı sebebiyle, böylesi bir işgali her an tetikleyebileceği aşikâr.


KUTSAL İŞGALİN ACELESİ VAR

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcıların en bilinen simalarından Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise daha açık sözlü bir tutum içinde: “Tamam, yavaş yavaş... Ürdün, Lübnan, Mısır, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan’ın bazı kısımlarını içeren bir Yahudi devleti istiyorum. En büyük bilgelerimize göre İsrail’in, Kudüs’ün Şam’a kadar uzanması kaderinde var. Kudüs tek başına Şam’a kadar uzanır.”

Bilgeler böyle buyurmuş; bir ülkeye savaş açmak, başkentini ele geçirmek için harekât tertiplemek, işgale kalkışmak için yeterli bir delil… Anlaşıldığı kadarıyla bu beyanın fiiliyatla arasındaki tek çelişki uygulamanın pek de yavaş yavaş gerçekleşmiyor oluşu. Lübnan’ın işini bitirmeden Suriye’ye sarkma hevesine bakılırsa Siyonistler bilgelerin buyurduğu kutsal haritaya erişmek için daha fazla beklemeye son derece gönülsüzler.


TERÖRİSTAN PROJESİ

İsrail’in, Suriye’de mezhep ve etnisite odaklı, parçalı bir yapı inşa etmek istediği eskiden beri bilinmekte. Bu emelini ABD’deki etkili lobilere de iyi pazarladığı anlaşılıyor. Buna göre Suriye’yi Nusayri, Dürzi, Sünni ve Kürt diye dört parçaya bölmek ve her bir parçayı ayrı bir devlet hâline getirmek planını uygulamak için son safhalardan birine yaklaşılmışa benziyor. Cûlân Tepeleri’nin (İbranice’den İngilizce’ye geçmiş “Golan” olarak değil de kadimden bu yana söylendiği ve kaynaklara geçtiği haliyle Cûlan olarak söz edeceğiz) İsrail’e 1981’deki ilhakını 25 Mart 2019’da tanıyan Donald Trump ikinci kez başkan seçildiğinde bilgelerin sözüne kulak vererek gereken yeni hamleleri yapmaktan geri durmayacaktır.

Nitekim işgalci Amerikan ordusu Fırat’ın doğusunda İsrail’vari bir devlet oluşumunda son safhaya çoktan gelmiş vaziyette. Bölgeye konuşlandırdıkları güçlerle DEAŞ’e ve İran’a karşı mücadele görüntüsü altında Kürt devleti inşası için gerekli altyapıyı kurmuş bulunuyorlar. 2014’ten beri bu hedef için çabaladılar ve nihai aşamaya İsrail’in fiili katılımıyla geçmeyi planlıyor olabilirler.

Böylelikle Kuzey Irak’tan Akdeniz’e uzanacak bir Kürdistan hayal olmaktan her an çıkabilir. Bu toprak bütünlüğünü bozma adına Türkiye’nin yaptığı ileri hamleler süreci kesintiye uğrattı. Iraklı Kürt örgütleriyle Suriye’dekilerin iç rekabetleri de bu başarısızlıkta bir diğer etkendi. İsrail’in sahaya aktif müdahalesiyle daha güneyden bir hat üzerinden Akdeniz’e ulaşma ümitleri canlanacaktır.


ESED SUSPUS

Tüm bunlar olurken bir Suriye devletinden hiç bahsetmeyişimizi garipsemiyoruz bile. Zira İsrail’in tüm ihlallerini, yüzlerce saldırısını sadece kınamakla yetinen bir Esed rejimi hüküm sürüyor. Suriye topraklarından yapılan cılız füze misillemelerinin rejimin işi olmadığı herkesçe biliniyor. 7 Ekim sonrası Esed rejimi sessizliğe bürünmüş vaziyette. Ülkenin anca üçte ikisine hükmeden Esed, yıllar sonra dönebildiği Arap Birliği’nden aldığı telkinleri görmezden gelemiyor. İran ekseniyle birlikte hareket edemiyor fakat neylesin ki onlarsız da kalamıyor.

Dramı şuradaki İran ve uzantıları sebebiyle İsrail’in hışmına uğruyor; gelgelelim onları kovacak olursa ki buna gücünün yeteceğini varsayalım, o zaman da İsrail’in müstakbel kara harekâtı karşısında büsbütün çaresiz kalacağını biliyor. 2011’den beri iç savaşta alabildiğine yorulmuş derbeder ordusuyla kimseyi ne defedecek ne de dengeleri değiştirebilecek bir gücü barındırıyor.


GİZLİ BİR ANLAŞMA MI VAR?

İsrail’in uzun vadeli emelleri tartışmalı olsa da kısa-orta vadede Suriye’nin İran’ın füze rampası hâline gelmesini engellemeye kararlı olduğu hiç de tartışmalı değil. Bu meyanda İran ve Hizbullah’ın Cûlân Ateşkes Hattı’ndan uzaklaştırılması hususunda 2018’den itibaren Rusya’yla gizli bir anlaşma yaptıkları da genel kabul gören bir görüş.

İran ve vekilleriyle karşılıklı misillemelerin tırmanışa geçmesinin ardından Siyonist rejim Lübnan’da da Suriye’de de statükoyu radikal biçimde değiştirme hevesine kapılmışa benziyor. Hizbullah’ın ikmal hatlarını kesme bahanesiyle başlayacağa benzeyen Suriye harekâtı PYD ile sınırların birleşmesiyle her an sonuçlanabilir.


Yeni bir Orta Doğu

Emrah İnci / Araştırmacı – Orta Doğu Çalışmaları

l10 Haziran 1916 sabahında Şerif Hüseyin’in Mekke’deki evinden Taif’e doğru yaptığı sembolik tüfek atışı, tarihe “Arap İsyanı” olarak geçecek olan ayaklanmanın başlangıcı oldu. İsyan sırasında Araplar, bağımsız bir ulus devlet olma hayalini kuruyorlardı; fakat kendilerini İngiliz ve Fransız mandaları altında buldular. Üstelik Siyonist hareketin hedefleri, Batı’nın dizayn ettiği şekille Orta Doğu’da yerini aldı. Şerif Hüseyin’in hayalini kurduğu birleşik bir Arap dünyası, sınırları masa başında çizilen Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan gibi devletlerle parçalandı. Literatürde sıkça atıfta bulunulan “Modern Orta Doğu” böyle yaratıldı. Bugün “Yeni Orta Doğu” olarak addedilen söylem ise İsrail ekseninde tasarlanan ve işgal altındaki Filistin’e yer verilmeyen bir harita ve evresini temsil ediyor.


ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNDEN GERİYE NE KALDI?

İsrail, vadedilmiş topraklar gibi histerik bir terakki ile 76 yıldır Batı’nın bölgedeki en güçlü müttefiki olarak konumlanıyor. Arap milliyetçiliği Tel Aviv’in keyfe ma yeşa saldırıları karşısında geçmişteki gücünden ve cazibesinden uzak durumda. Filistin davası, Arap milliyetçiliğinin en önemli sembolü olmasına rağmen modern çağın jeopolitik dinamikleri, geçmişin büyük ideallerini yerinden oynattı. Arap ülkeleri bu kaosun ortasında birleşik bir kimlik sunmaktan uzak kaldı ve yerini daha dar ulusalcılıklara bıraktı. Şayet bir Arap milliyetçiliği varsa dahi Gazze Şeridi’ne uzanamıyor. 21’inci yüzyılda Arap sokağı İsrail ile bir arada yaşamaya hazır.

Bugün İsrail’in karşısına en güçlü aktör olarak İran var. Şii nüfusun yaşadığı ülkeleri doğal hinterlandı olarak gören rejim, devrimin gerçekleştiği ilk dönemden itibaren mezhepsel bağların sağladığı avantaj sayesinde bölge ülkelerinde stratejik müttefikler buldu. Tel Aviv, Gazze, Lübnan ve Yemen’de Tahran’ın vekil savaş organlarıyla karşılaşıyor. İran ile Arap dünyası arasındaki husumet ise İsrail-Arap geriliminden daha sert bir hal almış durumda. Orta Doğu, İsrail’den çok Hizbullah ve İran’dan korkan insanlarla dolu. Dolayısıyla Hamas onlar için yerle bir olan Gazze’nin, Husiler ise sürekli bombalanan Yemen’in hedefe konması için meşru hedef oluşturuyor.


STRATEJİK SABIR VEYA ZEVAHİRİ KURTARMAK

Savaş realitelerine rağmen envanteri olmayan hesaplar, direniş ekseni olarak bilinen vekil güçlerin Tahran’a bağlılıklarını zedeledi. Şii Hilali’nin sacayağı olan ve rejime Doğu Akdeniz kapısını açan Hizbullah’ın ana karargâhı vuruldu, Genel Sekreteri Hasan Nasrallah öldürüldü. Kendisini İsrail’e karşı ön saflarda bulan Hizbullah, Tahran’a dair güven bunalımı yaşıyor. Nasrallah, İsrail’e karşı mücadelenin canlı örneği ve Beşşar Esed rejimini Suriye’deki isyanlardan kurtarabilecek güçteydi. Hamaney, İsrail’e düzenlenen füze saldırısı sonrasında hayal kırıklığına uğramış milisleri geri kazanmak için 4 buçuk yıl sonra cuma hutbesi verdi. Hutbeye tüfekle çıkarak vekil güçlerine olan desteğinin azalmayacağını, direnişin devam edeceğini vurguladı.

Rejimin devrimci metotlarla kontrollü intikamları, uluslararası basında, Türkçede zevahiri kurtarmak anlamına gelen face saving ile tanımlanmakta. Aynı mesele, İran basınında “stratejik sabır” olarak yorumlanıyor. Stratejik sabır, Tahran’ın siyasi, diplomatik ve askeri nüfuzunu artırmak amacıyla zaman kazanmak için benimsediği bir doktrin. Bu strateji, olası nükleer silah yapımı için yeterli miktarda uranyum zenginleştirerek, nükleer caydırıcı yetenekler geliştirmeyi amaçlıyor. Ancak vekil milisler ağının geldiği üst ve riskli aşama milliyet ve mezhep hamaseti üzerine kurulu stratejik sabrı tartışmaya açıyor.


İRAN’IN GÜCÜ VE İSRAİL İLE SAVAŞ

Yaptırımlar ve ambargolar nedeniyle hava gücünde ciddi zaaflar yaşasa da İran, bölgenin en büyük insansız hava aracı ve balistik füze cephaneliklerinden birine sahip. Nükleer silah yapımına birkaç vida kadar yakın oldukları belirtilen Tahran, neredeyse hasarsız misillemeleriyle beraber, İsrail’i yaklaşık 2 bin kilometre uzaktan vurabileceğini gösterdi.

Kara sınırı olmayan iki ülkenin hava savaşlarını sürdürmesi hem füze stoklarının sınırlı olması hem de önleyici sistemlerin maliyeti açısından uzun süre sürdürülebilir olmadığı gibi yıkım, insani kriz ve can kaybı açısından iki tarafa da ciddi bedeller ödetebilir. İsrail, İran’a saldırmak istese dahi petrol fiyatlarında istikrarsızlık yaratacak ya da radyoaktif bir felaketi tetikleyebilecek bir saldırıda ABD’nin güçlü istihbarat ve mühimmat desteğinden mahrum kalabilir.

1967 ve 1973 savaşlarında Sovyet Rusya, Nasır’ın Mısır’ını ve Baas’ın Suriye’sini ileri teknolojili savaş uçakları ve radarlarla donatmıştı. Ancak bugün Rusya’nın destek verebileceği bir Nasır yok. Rusya için Orta Doğu’da yeni nüfuz bölgesi İran. Tabii Ukrayna’da savaş halinde olan Rus desteğinin sınırlılıkları var. Bölgedeki etkisini artırmak isteyen Çin ise, Tahran’ı tecrit etme politikasına bariyer olabilmiş değil. Öyle ki, Basra Körfezi’nde tartışılan üç ada üzerinde Emirlik egemenliğini tanıdı.

Hamaney, güçlü müttefiklerden yoksun. İsrail ise Altı Gün Savaşı’ndan bu yana kazandığı en büyük zafere yakın. Netanyahu, kendisini Yom Kippur sevincini yeniden canlandırabilecek bir lider olarak sunabiliyor. İç siyasette 7 Ekim yenilgisinin sorumluluğundan kurtuldu. Bir sonraki seçimlerde yenilgiye uğrayacağına dair tahminleri boşa çıkarmış görünüyor. Ancak Tel Aviv’in soykırım politikasına artan tepkiler, İsrail sağının halefine Mısır’la barış yapan Begin ve Gazze’den çekilen Şaron gibi stratejik adım attırabilir.








#israil
#orta doğu
#suriye
#siyaset