PKK terör örgütü Türkiye'ye karşı eylemlerini iç ve dış güçlerin işareti ile aldı. Ne var ki Türkiye'de yaşayan Kürtler, PKK'ya beklediği desteği vermedi ve bu durum PKK'nın Kürtlere karşı büyük bir öfke patlaması yaşamasına sebep oldu.
Haziran seçimlerinden sonra PKK terör eylemlerinde ve tarzında yeni bir stratejiye geçti. Şimdiye kadar pek çok konuda değişebilen maskelerle işini yürütmüş olmanın verdiği özgüvenle son derece daha yıkıcı bir “eylemselliği” seçti.
Esasında örgüt “sürekli çatışmanın” doğal bir toplumsal durum olduğunu varsayan sol ideolojinin gereği olarak hiçbir vakit stabil bir duruma göre kendini ayarlamadı. Her şiddetin bir başka şiddeti doğurmasına çok büyük bir önem atfetmeleri de bundandır.
Örgütü oluşturan tüm birimlerin sadece “şiddet” ortak paydasında buluşmaları da bundandır. Zaten seçimlerden sonra yapmak istedikleri de bu “çatışma ruhunu” tüm bölgeye aşılamaktı.
Devrimci halk savaşı ile varlığını tahkim etmek için topyekun bir “serhıldan” başlattı. Fakat bu kez işinin görece daha kolay olacağını düşündü zira dökeceği kanı başkasına bulaştıracak bir mekanizmayı da kurmuştu. Akademisyenler, medya, iktidarın muhalifleri vs.
Bir taraftan dağdaki eşkıyalar kan dökecek, öte yandan şehirdeki çete hendek kazıyıp millete kan kusturacak ama aynı zamanda bütün bu şiddet ve terörün sorumlusu da PKK olmayacaktı. Tabii bunu içerde ona sahip çıkacak bir kamuoyu ve dış dünyadan gelecek olan destek ve imkanla yapacaktı.
İç çatışma çıktığı anda bu kamuoyu onu destekleyecekti ve o esnada dış güçler de gelip Türkiye'ye müdahale edecekti. Bana göre PKK son kanlı eylemlere iç kamuoyundaki muhalefetten kendisine verilen destek ve uluslararası aktörlerden de Türkiye'ye müdahale işaretini alarak girişti.
Uzun bir süredir ülkede iktidar olan ve artık giderek bu ülkenin kurucu iradesi olmaya doğru giden muhafazakar-mütedeyyin bir aktör olan AK Parti'nin bertaraf edilmesini beceremeyen çevreler (ulusalcılar, Kemalistler, Gülenciler vd.) bu konuda kendilerinin işini yapacak bir aktörün var olduğunu zaten eskiden beri biliyorlardı. Haziran öncesi AK Parti'nin görece zayıflamış olduğunu gördüler ve son darbeyi vurup işini bitireceklerdi.
Hatırlanacaktır, eski İslamcı yeni FETÖ/Gülenci Zaman yazarı Ali Bulaç tam bu eylemler başladığı zaman uluslararası aktörlerin Türkiye'ye müdahale edeceğini yazmıştı. Bulaç'ın bu yazıyı kişisel öngörüsü ya da okuması ile yazmış olma ihtimali yoktur zira biliyoruz ki o köşe onun şahsi fikirlerinin serdedildiği bir platform değildir.
Ancak çatışmalar başlayınca hem Kürtler örgütün yanında yer almadılar hem de dış aktörler. Bundan dolayı da PKK Kürtlere karşı büyük bir öfke patlaması yaşamakta ve bu kin giderek katlanmaktadır. Bunca emek verdiklerini düşündükleri insanların onlara sırtını dönmüş olmasını ihanetin de ötesinde bir suç olarak görmektedirler.
Her ne kadar Türkiye'ye karşı özel bir öfkeleri varsa da uluslar arası güçler de terörün nasıl büyük bir risk taşıdığını görüp “terör örgütü olma vasfı” tescilli olan bu yapıyla hareket etmediler.
Sivil ölümlerin önemli bir kısmının da bu nedenden olduğunu söyleyen onlarca kişiyi dinledim. Hazirandan sonra başlayan çatışmalardan sonra örgüt, Kürtlerin yerine hiç beklemediği başka aktörler gördü yanında. İç siyasi muhalefet ve onu belirleyen aktörleri gördü. CHP; Gülenciler, Baronlar, AK Parti düşmanı akademisyenler, Ulusalcılar, Kemalistler, Doğancılar vs.
Şimdi bunlar hep bir ağızdan örgütün kanlı eylemlerini gözden kaçırmak için “çocuklar ölmesin” diye koro halinde tempo tutturmuşlar.
Evet, gerçekten çocuklar ölmesin.
“Çocuklar ölmesin” cümlesinin gizli öznesi “devlet çocukları öldürüyor”dur. Ya da katil devlet demenin PKK dilindeki adıdır. Peki gerçekten devlet katliam yapmadı mı? Evet, şimdiye kadar devlet katliam yaptı, Dersim'de, Diyarbakır'da, Sivas Kampı'nda,
Nevşehir'deki sürgünde, Zilan deresinde, 12 Eylül'de devlet katliam da yaptı çocuk da öldürdü.
Ancak bu millet o devlete el koydu ve onu değiştirdi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın her yerde söylediği hizmetkar devlet, sadece yol su elektrik işlerini sağlayan bir anlayış değildir.
O devlete tek bir söz söylemeyen ancak bugün kendini korumak için uçan kuşa dahi zarar vermemek için adeta ateş üstünde yürüyen bu yeni devletin katil olduğunu bağırmaları sadece ikiyüzlülük değildir.
Sahi daha dün bu iktidar, insanlar ölmesin, analar ağlamasın ve çocuklar yetim kalmasın derken yürütmüş olduğu projeye en çok karşı çıkan ve tahfif eden siz değil miydiniz Gülenciler, Doğanlar, Ulusalcılar, Kemalistler ve akademisyenler?