Kürtler uzun yıllardır İslami gelenek ile iç içe yaşamış ve İslam’ın özünü toplumsal hayatlarının bir parçası haline getirmişlerdir. Özellikle bölgede aktif olarak gündelik hayatlarına devam eden medreselerin temel işlevi de, İslam’ı gündelik hayat sosyolojisinden muaf tutmamak ve değerleri gelenekle birlikte korumaktır. Bu medreseler ile birçok ilim merkezi, İslam’ı Kürt halkının zihninde canlı tutmakta ve Kürtlerin habitusunu güncellemekte önemli rollere sahiptir. Bu niteliklerinden dolayı mevcut medreselerin bölge adına bir emniyet supabı olarak işlevsellikleri de unutulmamalıdır.
Medrese geleneği özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çeşitli sorunlarla karşılaşsa da varlığını sürdürebilmiştir. Hem toplumsal hafızası ve işlevi hem de Kürt halkına sağladığı katkı açısından bu tür ilim merkezleri, bölücü düşüncelerin bu topraklarda yeşermesine ve güçlenmesine izin vermemişlerdir. Keza PKK Elebaşı Öcalan’ın, Mao tipi kırsal örgütlenme biçiminin teorisinde de kır toplumlarındaki dini tutum ve tavırları güçsüzleştirmek vardır. Çünkü Öcalan bilmektedir ki İslam, Kürtler arasındaki en güçlü harçtır ve bu bağlılık güncellendiği müddetçe Kürt toplumu arasındaki toplumsal dayanışma zarar görmeyecektir.
Öcalanizm merkezli teorik düzleme sahip olan HDP’nin de bölgedeki temel işlevleri İslam ile görünmez bir mücadele vermek veya İslam’ı tahrif etmektedir. Açıkçası HDP, bu tavrını gizil bir strateji olarak kurulduğu andan itibaren kabul etmiştir. Özellikle “sivil Cumalarla” süreci işlevselleştiren HDP’nin sonraki süreçte başarısız olmasının esas nedeni bölgedeki İslam ontolojili toplumsal dayanışmadır.
Özellikle kadınlar üzerinden yürüttüğü mücadelenin, dinin tahrifindeki en önemli koz olduğunu bilen HDP, annelik kavramı üzerinden İslam karşıtlığını sürdürülebilir kılmaya çalışmıştır. HDP’nin önerdiği özgür kadın misyonu, evladını PKK için yetiştiren, inancı zayıf kadın modelidir. Çünkü Öcalan’ın inşa etmeye çalıştığı modeli bugün Suriye’nin kuzeyinde organize edilen PYD/YPG örgütleri içinde yer alan savaşçı/amazon ve inançsız Kürt kadınıdır. Bu kadınların, evlatlarını kendileri gibi yetiştirerek gelecek nesilleri İslam’dan uzaklaştırmak ana gayedir.
Benzer pratikler üzerinden Ramazan ve Kurban bayramlarında toplanmak istenen yardımların Suriye’nin kuzeyine gönderilmek istenmesi de hatırlanırsa tezimizin doğrulanacağı açıktır, çünkü yardımlar bizzat kadınlar tarafından toplanmaya çalışılmıştır. Ayrıca kadınlar aracılığı ile HDP bir yandan özellikle Diyarbakır’daki kiliselere HDP’nin gençlik kolları aracılığı ile birey taşımakta ve onları Hıristiyanlaştırmaktayken öte taraftan dönüştürdükleri gençleri PKK saflarına katmaya çalışmaktadır.
Bilimsel çalışma için yüz yüze görüştüğüm Diyarbakır Annelerinin en fazla dile getirdikleri; “evlatlarımız dinlerini iyi bilseydi HDP onları kandıramazdı” ifadesi, HDP’nin gençleri İslam’dan uzaklaştırarak PKK’ya kazandırdığını göstermektedir. Komün yaşam biçimini Suriye’nin kuzeyinde inşa etme çabasındaki HDP, sürecin başarılı olmasının tek koşulunu, aynı topraklarda İslam’ın toplumsal dayanışmanın temel bağı olmaması teorisine bağlamıştır.
Norşin medresesi ve Mardin-Kızıltepe’de görüştüğüm Suriyeli âlimlerin ifadeleri de yukarıda bahsettiğim olgusal durumu desteklemektedir. PYD/YPG’nin kendilerine yaşam şansı sunmadıklarını belirten âlimler, başka din mensuplarına asla karışılmadığının da altını çizmiştir.
PKK’nın Kıblesi Kandil
PKK/PYD/YPG için ölenlerin Kandil’e doğru gömüldükleri artık bilinmektedir. Bir Müslümanın kıble olarak Kâbe’ye doğru defnedildiğini düşünürsek, PKK’nın ne tür bir maneviyatsız heterodoks inanca sahip olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Ayrıca HDP gençlik kollarının, kiliselerin birçok işlerine yardım ettiklerini, Kilise adına İncil dağıttıklarını ve sivil Cuma’larda ön saflarda olduklarını hatırlarsak; HDP’nin din adına asıl misyonunu da analiz etmiş oluruz. PKK’nın Suriye’deki savaş sürecinde Müslümanlardan ziyade bilinçli olarak Ezidi ve diğer dini toplulukları korumaya çalıştıkları da yine kayıtlar arasındadır. HDP’nin bilinçli olarak DEAŞ’ı Müslümanları temsil eden bir yaklaşım ile medyaya servis etmesi de, HDP’nin İslam ile olan mücadelesinin en somut örnekleridir.
Bir dönem Diyarbakır ve Mardin’de, Selahattin Demirtaş, Osman Baydemir ve Ahmet Türk’ün de katıldığı sivil Cumalar’da başı sarıklı vatandaşların olması da, HDP’nin inanç inşasının somut kanıtıdır. Bu kanıtlarını güçlendirmek için yaptıkları Demokratik İslam Kongresi’nde konuşan İhsan Eliaçık da, HDP’nin İslam ile mücadelesine katkı sağlamış, demokratik İslam da olur ifadesiyle HDP’ye aradığı zemini kazandırmıştır. Demokratik İslam Kongresi’nin şeref (!) konuğu olan Eliaçık’a göre zaten sosyalist İslam veya anti-kapitalist İslam da vardır, bunlar arasında demokratik İslam da olmalıdır; Medine Vesikası Suriye kantonu için önemlidir demiş, İslami söylemlerin Öcalan ile örtüştüğünü de sözlerine eklemiştir. Bunun yanında HDP Gençlik Kolları, İslam’ı Kürtleri köleleştiren bir olgu olarak kabul etmiş ve özellikle HDP Siyaset akademilerinde bu konu Öcalan’ın kitapları eşliğinde ayrıntısıyla işlenmiştir. Namaz ise Öcalan referanslı olarak “tiyatro” olarak kabul edilmiş, oruç terbiye kavramı ile eşleştirilmiş ve yine Öcalan referansıyla kurban olayı da bir “vahşet” olarak görülmüştür. HDP’ye oy veren birçok kesimin düşüncesi bu değil iken ve tabanın çoğunluğu bu söylemlerden habersiz iken, HDP’nin “modus operandi”si tam da budur.