HDP insanlığın en masum varlığı çocukları gündeme taşıyarak, PKK terörünü çocukların masumiyetinin arkasına gizlemeye çalışmaktadır. Oysa ki PKK’nın terör eylemlerinde çocukların, nasıl kaygısız ve umursamaz bir biçimde kullanıldığı ortadadır.
Hendek siyaseti yoluyla bölge halkına yaşatılan acıların sorumluları noktasında, ülke ve Meclis gündeminde hatta uluslararası arenada yürütülen bir algı operasyonu hepimizin gözleri önünde devam etmekte.
HDP'nin sözcüleri, güvenlik güçlerinin kamu güvenliğini temin etmek amacıyla sürdürdüğü operasyonların, çocukların yaşamları ve gelişimleri üzerinde ürettiğini iddia ettikleri olumsuz etkileri gündeme taşıyarak, çocuklar üzerinden operasyonların meşruiyetini zayıflatmak istemektedirler. Hükümeti çocuk ölümlerinin müsebbibi olarak göstermeye çalışarak uluslararası kamuoyunun dikkatini çocuklar üzerinden operasyonlara çekmeyi amaçlamaktadırlar. Bu uğraş bile bölgede PKK ile savaşın sadece güvenlik aygıtları ile olmadığı, hem Türk ve Kürt kamuoyu, hem de uluslararası kamuoyu nezdinde bir algı savaşı yürütüldüğünü göstermektedir. HDP'li sözcüler TBMM'de kürsüyü her kullandıklarında, bölgede devletin “katliam” yaptığını, sivilleri öldürdüğünü, çocukların sağlık, eğitim ve yaşam imkânlarını yok ettiğini iddia etmektedirler. Bu da gerçeğin nasıl ve ne kadar tersyüz edilebileceğinin somut bir örneğini teşkil etmektedir. HDP insanlığın en masum varlığı çocukları gündeme taşıyarak, PKK terörünü çocukların masumiyetinin arkasına gizlemeye çalışmaktadır. Oysaki PKK'nın terör eylemlerinde çocukların, nasıl kaygısız ve umursamaz bir biçimde kullanıldığı ortadır.
Bu hususta 2013'ten günümüze kadar yaşanan süreçte ki istatistiklere kısaca bakmak, tersyüz edilen gerçeği açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Terör örgütü PKK, ulusal ve uluslararası kamuoyunu yanıltmak, güvenlik güçlerinin sivilleri ve çocukları hedef aldığı algısını oluşturmak amacıyla şehir eylemlerinde 18 yaş altı çocuk ve gençleri ön saflarda kullanmaktadır. Emniyet ve Jandarma kayıtlarına göre, 14 Ağustos 2013'ten 31 Aralık 2013'e kadar 13 yaşında 3, 14 yaşında 8, 15 yaşında 23, 16 yaşında 46, 17 yaşında 60 çocuk olmak üzere toplam 140 çocuk için PKK tarafından kaçırıldığına dair başvuru yapılmıştır. 2014 yılında ise, 12 yaşında 10, 13 yaşında 29, 14 yaşında 73, 15 yaşında 155, 16 yaşında 293, 17 yaşında 423 çocuk olmak üzere 983 çocuk için emniyet veya jandarmaya başvuru yapılmıştır. Bu yıl 14 Ağustos'a kadar da 12 yaşında 5, 13 yaşında 25, 14 yaşında 57, 15 yaşında 166, 16 yaşında 224, 17 yaşında 452, toplamda 929 çocuk için yakınları tarafından “çocuğumuzu terör örgütü PKK kaçırdı” şeklinde güvenlik güçlerine başvuru yapılmıştır. Buna göre, son 2 yılda terör örgütü PKK'nın toplam 18 yaşından küçük 2 bin 52 çocuğu, kandırarak dağa kaçırdığı yönünde emniyet ve jandarma güçlerine başvuru gerçekleşmiştir. Öte yandan 14 Ağustos 2013 ile 14 Ağustos 2015 tarihleri arasında 12 yaşında 5, 13 yaşında 18, 14 yaşında 29, 15 yaşında 65, 16 yaşında 122, 17 yaşında 180 olmak üzere 419 çocuk ise PKK'dan kaçarak güvenlik güçlerine teslim olmuştur.
Tabii HDP'nin sözcüleri bu verilerin devletin güvenlik güçlerinin çarptılmış verileri olacağını iddia edeceklerdir. Ancak konu hakkında yer alan uluslararası raporlardan ve araştırmalardan derlenen veriler gerçeği tersyüz etme çabalarına objektif bir cevap olacaktır. Terör örgütü PKK'nın çocukları kaçırarak bir süre eğitim verdikten sonra, güvenlik güçlerine yönelik saldırılarda aktif olarak kullandığı uluslararası raporlarda yer almıştır. Ulusal ve uluslararası raporlar ve makalelerden derlenen bilgiye göre, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF, 1 Haziran 2010'da yayımladığı açıklamada, PKK saflarında çocuk savaşçıların yer aldığı yönünde çıkan haberlerden duydukları endişeyi belirtmiştir.
Gerçekler bu derece objektif ve net bir şekilde ortadayken bile, tek sermayesi yalan olan HDP'liler kirli, ahlaksız algı operasyonlarına devam etmektedirler. Bütün bu verirlere ve raporlara rağmen HDP'liler PKK'nın çocuk istismarı ve çocuk savaşçıları ile ilgili konuşmak yerine operasyonları çocuk masumiyetinin arkasına saklanarak eleştirmektedirler. Tam anlamıyla gerçeğin tersyüz edildiği bir durumla karşı karşıyayız. Zaten HDP söylemlerinin büyük bölümünü gerçeği tersyüz ederek, yalan üzerine kurmaktadır. Söylemlerini “Barış” üzerine inşa edip, savaşa bu kadar bulaşmış bir siyasal duruş, ikiyüzlülüğün ilginç bir örneğidir.
Eylem ve söylemleri bu kadar çelişkili, barışı dilinden düşürmediği halde, şiddeti kendine din edinmiş ve en hafif eylemi gürültü yaparak (Tencere Tava) bile olsa Hayatı Durdurmak olan başka bir yapı tarihte var mıdır, olmuş mudur bilmiyorum. Türkiyelileşme hedefini ilan ettiği halde Türkiye ile arasına hendek kazan, bırakın Kürtlerle Türklerin kardeşliğini savunmayı, Kürtler ile Kürtler arasına hendek kazan başka bir zihniyet var mıdır?
Devleti kendisinden olmayana yaşam hakkı tanımamakla itham edip kendisinden olmayan Kürtlere yaşam hakkı tanımayan, kendisinin devletin zulümlerinin bir sonucu olduğunu söyleyen ama hendek savaşının sonucu olarak ortaya çıkan yıkımların ve ölümlerin sorumlusu olmadığını iddia eden, halka tehdit mektubu ile kepenk kapattırıp konuyu 'Halk hükümete tepki için demokratik eylem yaptı kepenk kapattı' diye haber yapan başka bir zihniyet var mıdır.
Bu zihniyet bazı isimleri sayarak çocuk ölümleri üzerinden devleti katliam yapmakla suçlamaktadır. Oysa ki Kürt çocuklarının eğitim, sağlık ve yaşam koşullarını bu kadar elverişsiz hale getiren ve çocuk ölümlerini bile umursamayan PKK terörünü görmezden gelmektedirler. Burada yalnızca birkaç çocuğun ismini hatırlamak bile bize gerçeğin ne kadar tersyüz edildiğini gösterecektir.
Elif Şimşek; Diyarbakır'ın Bismil ilçesindeydi, 9 yaşında PKK roketiyle öldürüldü. Fırat Simbil; Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeydi, daha 13 yaşında evinin önüne döşenen mayının patlamasıyla öldürüldü. Hasan Yılmaz; PKK'nın Silvan da hendeğe koyduğu bombanın patlaması sonucu 9 yaşında hayatını kaybetti.
Murat, Sur'da Dabanoğlu mahallesinde oturuyor. 30 yaşında ve iki çocuğu var. Yaşadıklarını El Cezire'ye anlatıyor. İlköğretim birinci sınıf öğrencisi kızının her dışarı çıkışında bacaklarına sarılıp 'baba gitme, mayın patlar ölürsün' dediğini anlatıyor. Ona göre; mayın, patlama ve roket ifadelerini küçük kızının kelime dağarcığına sokanlar bu meselede hiç mi suçlu değil. Çocuklar üstünden terörü meşrulaştırmaya çalışanların, Murat'ın küçük kızının yakarışlarının üstünü örttükleri çok açık.
Çocukları dağa götürülen aileler aylarca Diyarbakır›da eylem yaptı. Çocuklarının geri gönderilmesini istediler. HDP'li belediyelerin personeli tarafından kovuldular, tehdit edildiler. HDP'liler bu acılı anaların seslerini hiç duymadı.
Bugün hendekler yüzünden çocuklar okula gidemiyor. Hendekler yüzünden çocuklar ölüyor. Sırf Kürtlerin mağduriyeti üzerinden güç, itibar, taraftar kazanmak için o çocukları ateşe atanlar ve öldürülmesine sessiz kalanların sorumlulukları, vebali HDP'lilerce görmezden geliniyor.
Hiçbir ana baba çocuğunu bir gün öldürülecek diye büyütmez. Kendi boylarından daha uzun silahları çocukların omuzlarına yerleştiren zihniyeti; okulda olması gereken çocukları hendekler arkasında ölüme gönderenleri, ölecek çocuklar üzerinden toplumsal gerilim çıkarmaya çalışanları kamuoyu açıkça görüyor.
HDP'lilerin yüzleşmekten kaçtıkları, görmezden geldikleri hatta bilerek üstünü örttükleri bir gerçeği tekrar hatırlatmak gerekir. Silvan'da PKK'nın sokağa koyduğu mayın ile bedeni parçalanan Fırat Simbil'i devlet mi öldürdü? Bismil'de PKK'nın attığı roket ile kafası kopan Elif'i devlet mi öldürdü? Çocukları dağa götürüp savaşa alet eden devlet mi? Devletin silahlı çocuk savaşçısı mı var?