Son iki yıldan beri devam eden çözüm süreci, 3-4 ay önce başlayan müzakere, Barış Süreci'nin önemli bir seviyeye geldiğinin güzel göstergelerinden. İmralı'dan Öcalan'ın açıklamaları ile PKK'nın silah bırakması ve 40 yıllık savaşın sona erme ihtimalinin gerçekleşmeye başladığı duygusu toplumun hemen hemen her kesiminde sevinçli bir duyguya neden oldu. 21 Mart Nevruz kutlamalarından sonra başka bir duygu ortaya çıkmaya başladı. Kürt gençleri “duygusal kopuş" yaşadığı izlenimi oluştu.
21 Mart'ta Öcalan mektubu Diyarbakır meydanında okunurken, belki de tarihi bir açıklama yapılıyordu. 40 yıldan beri Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik savaşın sona erdiği, Ortak vatan açıklaması şüphesiz ki yıllardan beri barış özlemi çekenler için dev adım olarak tarihe geçti. Fakat bu tarihi cümleler, HDP milletvekillerinin dudaklarından çıkarken alanı dolduran yüzbinlerce insan –ki çoğunluğu gençlerden oluşmakta –bu tarihi sözlere pek tepki vermedi. Yani çok sevinilecek bir gelişme olarak bu cümleleri karşılamadılar.
1983 Eruh baskını ile ortaya çıkan PKK örgütü, bütün mücadelesini silahlı çatışma ile yürüttü. 1990'larda siyasal alana ve STK ile ciddi politikleşmeye de başlamıştı. Siyaset alanında her geçen yıl var olmaya çalışsa da, silah bu örgütün en önemli enstrümanıydı. Siyasi alanda zorlandıklarında, arka planda silahın gölgesi hep hissettirildi. Ve bölgede alan hakimiyeti silahla elde edildi.
AK Parti hükümeti ve onun doğal lideri Erdoğan olmasaydı, hele Orta Doğu kaynayan kazana döndüğü şu günlerde barıştan söz etmek imkansıza yakın bir durumdu. Öncelikle bugün barıştan ve demokratikleşmeden söz edeceksek, bu AK Parti ve lideri Erdoğan'ın ciddi risk alması ile bugünlere geldiğini hiç göz ardı etmemek gerekiyor.
Son 10 yıllık dönemde Kürt sorunun çözümü konusunda ciddi adımlar atıldı. Partilerin kapatılması imkansız hale getirildi, OHAL kaldırıldı, Kürtçe isim vermek, Kürtçe yer isimlerinin yasağı kaldırıldı. Televizyon, radyo ve gazetelerde Kürtçe yasak sona erdi. Devlet bir kanalını Kürtçe yayına ayırdı, Üniversitelerde Kürdoloji Enstitüleri kuruldu, Kültür Bakanlığı Kürt diliyle ilgili kitaplar yayımladı, siyasi partilerin Kürtçe propaganda serbestisi sağlandı. Fakat bütün bu çalışmalar sorunun Anayasal teminat ile sözleşme altına alınması konusu kaldı. 7 Haziran seçimleri sonrasında hükümetin yeni Anayasa planı olduğu, bunun için güçlü bir oy oranı ile Meclise girme isteği de var.
40 yıllık bir hareket kendi içinde ve yaşadığı bölgede çok ciddi bir politikleşme tecrübesini de ortaya çıkardı. PKK silahlı örgütün ortaya çıkmasından sonra yeni nesiller yetişti. Çocuklar çatışmanın, gerilimin içinde büyüdüler. Hele 1990'larda çocuk olanlar, 2000 yıllara gelindiğinde ağır travmalar, zorunlu göçler, siyasi baskılar, kısıtlanan dile ve özgürlüklerle genç oldular. Zorunlu göçler, metropollerin içinde gettolaşmaya neden oldu. Kalabalıkların içinde içe kapanıp radikalleştiler. Radikalleştikçe milliyetçi oldular. Geleneksel dindar aileler bile politikleşmenin nedeniyle, geleneksel kültürlerinden uzaklaştılar. Örgütün ağır sol politik söylemini sünger gibi emdiler ve yumruklarını sıkarak geliştiler. Son 10 yılda bölgeye devletin bakışı değiştirilmeye çalışılsa da, AK Parti Hükümeti döneminde bürokrasinin önemli kademelerini “Gülenist" bürokratların oluşturması nedeniyle (plastik kelepçeli yüzlerce parti yöneticisinin sıraya dizilmesi) eski, kötü uygulamalar farklı yöntemlerle devam ettirilmesine neden olundu. İşte böylesine bir ortamda büyüyen, ekonomik, siyasi baskılar ile şekillenen Kürt gençleri, PKK'nın çok ağır politik kasnağında kendi kimliklerinin oluşmasına neden oldular. Bu gençler öylesine sert ve heyecan dolu hareket ediyorlar ki, bir anda sokakları, meydanları, binaları ve insanları ateşe verip yönetime ağır tahribatlar verebilecek duruma bile geldiler. 6-7 Ekim Kobani olaylarında 50 civarında insan öldürüldü, hatta hunharca katledildi.
21 Mart Nevruz'da Öcalan'ın ortak vatan, vurgusu, silahlı dönemin artık sona erdiği, Eşme vurgusu, demokratik bir ülke açıklamaları… Öcalan bu hedeflerden vazgeçip Türkiye Cumhuriyeti devletini ortak vatan olarak kabul etmiş ve son olarak da bunları açık net Diyarbakır meydanında mektubundan dillendirdi. Silahlı çatışma dönemi bitti, şiddet sona erdi, artık insanlar ölmeyecek, artık devletin baskısı kalmadı, artık ötekileşme olmuyor… Ve fakat bu güzel gelişmeleri müjdelenirken Öcalan alanı dolduranlar da sanki kötü bir haberi dinler gibi dinlediler o açıklamaları. Silahlı dönemin bittiğine genç Kürtler sevinmedi. Genç Kürtler Öcalan'ın “Ortak Vatan" vurgusu onlar için tatmin edici gelmedi. Onlar Öcalan'ın isteklerinin çok ötesinde talepleri arzuluyorlar. Onlar “duygusal olarak koptular"… Ne yazık ki silahın bırakılmasına da, ortak vatana da pek sevinmediler, hatta tepkililer.
Şüphesiz 7 Haziran seçimleri her siyasi parti için önemlidir ama HDP için çok daha kritik. Parti ile girilecek olan seçimlerden yüzde 10'luk barajı aşıp aşamayacakları konusu hâlâ çok kritik. Eğer HDP seçim barajını aşamaz, hele çok küçük bir oy oranı ile baraj altında kalırsa ki, unutmayalım DYP zamanında yüzde 9.8 oy ile baraj altında kalmıştı. O zaman Kürt Gençleri için duygusal kopuş daha da derinleşecektir. Peki HDP yüzde 10'luk barajı geçerse ne olur? Aslında gençler açısından durum pek değişmeyecek. Barajı geçmiş, 50-60 milletvekili ile meclise girmiş bir siyasal hareket, bu sefer de güç sarhoşluğu yaşayabilir. O zaman gücün verdiği özgüven ile ortak vatana bağlılık artar mı azalır mı? Bu konu tartışmalı olsa da kopuşun artma eğilimi devam edebilir.
Öte yandan gençlerin dışındaki orta kuşak ve yaşlılarda ise durum tam tersi… Orta kuşak ve yaşlılar Öcalan'ın ortak vatan vurgusundan hem çok memnun hem de bunu sahiplenir durumdalar. Artık huzurlu bir hayat yaşamak istiyorlar. Huzurun en kestirme yolunun demokratik, bütün hakların oluştuğu, ekonomik olarak her gecen gün yükselen ekonomisi ile içinde İstanbul'un, Ankara'nın, İzmir'in, Antalya, Bodrum'un olduğu, derin akrabalık bağlarının bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yaşamayı istiyorlar. Ama unutmayalım ki Genç Kürtler yarının orta kuşakları ertesi gün yaşlıları olacaktır. Gençlik heyecanları onları olgunlaşıp değişecek mi, yoksa radikalleşip duygusallıktan gerçek kopuşa mı neden olacak? Bunu, sürecin seyri ile göreceğiz.
kuzeylidali@gmail.com