Avrupa’nın en büyük üç ülkesinden biri konumundaki Fransa’da 10 Nisan 2022 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşecek. Ülkedeki iki başlı yürütmenin güçlü organı konumundaki cumhurbaşkanlığına kimin seçileceği, şimdiden üzerinde görüş beyan edilen bir konu olarak duruyor. Bir yandan ülkedeki aşırı sağcılar şimdiden mobilize olmuşken, diğer yandan 2017’deki seçim sürecinde orta yolcu bir profil çizerek büyük umutlarla seçilen fakat bekleneni veremeyen Emmanuel Macron yeniden seçilmek için adaylık sinyali veriyor. Bu bağlamda önümüzdeki yıl gerçekleşecek zorlu cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair bazı öngörülerde bulunabilmek ve iç siyasetteki mevcut dengeleri anlamak için öncelikle Macron’la birlikte geçen son dört yılda neler yaşandığına göz atmak gerekiyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı Macron, seçildikten sonra birçok zorlu sınavla karşı karşıya kaldı. “Sarı yelekliler” protestoları ve koronavirüs salgını, bu sınavların en önemlileriydi. Bu olaylar, büyük beklentilerle başa gelen Macron’un gerçek anlamda sınanmasına vesile oldu. Bunlardan ilki, yani protestolar, hatırlanacağı üzere yükselen akaryakıt fiyatları ve yaşam maliyetlerine karşı 2018 Kasım ayında başlamıştı. Ancak sivil protestolara karşılık şiddete varan sert müdahalelerin yapılması, Macron’un ilk başarısız sınavı oldu.
Son iki yıldır tüm dünyada etkili olan koronavirüs salgınıyla mücadele edebilmek için alınan tedbirler ve salgının yol açtığı sosyo-ekonomik problemler ise Macron yönetimine duyulan güveni sarstı. Öyle ki Elabe isimli araştırma şirketi tarafından bu yılın başında yapılan anketten, katılımcıların yüzde 61’inin Macron’a ülkenin sorunlarını etkili şekilde ele alma noktasında güvenmediği sonucu çıktı. Dahası, gerek geçen yıl gerekse bu yıl gerçekleşen yerel ve bölgesel seçimler sonucunda, Macron’un kurucusu olduğu Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) büyük bir hezimete uğradı. Önümüzdeki yıl gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir nevi provası olarak görülen bu seçimlerde LREM, beklenin altında kalarak Lyon, Marsilya ve Paris gibi büyük şehirleri rakip partilere kaptırdı. Dolayısıyla Macron açısından geçen sürenin pek başarılı olduğu söylenemez.
Gelecek yılki seçimlere katılması beklenen adaylarla ilgili tartışmalar sürerken, mevcut Cumhurbaşkanı Macron henüz adaylığını açıklamadı. Ancak seçimlere katılmasına kesin gözüyle bakılıyor ve adaylığını resmi olarak 2022’nin ilk aylarında duyurması bekleniyor. Macron’un yanı sıra Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen ve bağımsız aday Eric Zemmour gibi ikisi de aşırı sağ görüşe sahip adaylar ön plana çıkıyor. Bunların dışında merkez sağı temsilen Cumhuriyetçi Parti’nin ilk kadın cumhurbaşkanı adayı Valeri Pecresse, merkez solu temsilen Sosyalist Partili Anne Hidalgo ve radikal solu temsilen Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nin lideri Jean-Luc Mélenchon gibi nispeten zayıf isimlere şimdilik pek şans verilmiyor.
Önceki yıllarda olduğu gibi ikinci tura kalmasına kesin gözüyle bakılan seçimlerin ilk turuna dair yapılan anketlere göre Macron’un ilk turda yüzde 25 civarında oy alması bekleniyor. Macron’un hemen ardından yaklaşık yüzde 20 ile aşırı sağ görüşü temsil eden Le Pen’in geldiği görülüyor. Ülkedeki Müslümanlara asimile olma çağrısı yapan Le Pen’den daha aşırı sağcı Zemmour ise yaklaşık yüzde 15 oranıyla üçüncü sırada yer alıyor. Zemmour şu an için kuvvetli bir isim olmasa da Le Pen ile ideolojik yakınlığı dikkate alındığında, bu ikilinin seçimlerin ikinci turunda Macron’a karşı ittifak yapmasına kesin gözüyle bakılıyor.
24 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşmesi beklenen ikinci tura dair yapılan anketlerde ise Macron’un yüzde 55 ve Le Pen’in yüzde 45 civarında oy alacağı tahmin ediliyor. Bu durum, ülkedeki merkez siyasetin Macron, aşırılık yanlılarının ise Le Pen’in etrafında birleşeceğini ortaya koyuyor. 2017’deki seçimlere benzer sonuçları yansıtan bu tahminler, seçimlerdeki en güçlü adayın şimdilik Macron olduğunu gösteriyor. Yine de anketlerin her zaman doğru sonuçlar vermediği ve seçime dört ay olduğu dikkate alınırsa, Nisan ayında tahminlerin aksine bambaşka bir sonuç çıkabilir.
Fransa’daki 2022 cumhurbaşkanlığı seçimleri için siyasi görüş olarak iki kesimin öne çıktığı görülüyor. İlki Macron’un temsil ettiği nispeten orta yolcu çizgi, diğeri ise Le Pen ve Zemmour’un temsil ettiği aşırı sağ çizgi. Bu dahilde Macron’un göreve devam ettiği ilk senaryoda, Türkiye-Fransa ilişkilerindeki mevcut gergin havanın büyük oranda devam etmesi bekleniyor. Özellikle tarafların doğrudan karşı karşıya oldukları Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’deki problemlerin aynı şekilde sürmesin kesin gözüyle bakılıyor.
Öte yandan aşırı sağın iktidara geldiği ikinci senaryoda ise ikili ilişkilerde tam manasıyla bir paradigma değişimi olacaktır. Zira aşırı sağ Türkofobik ve İslamofobik özelliklere sahip olduğu için böylesi bir yönetim altında Türk-Fransız ilişkilerinin sağlıklı kalması mümkün olmayacaktır. Daha açık ifadeyle, tamamen ideolojik saiklerin ön planda olduğu böylesi bir senaryoda, Türk-Fransız ilişkileri tamamen kopma noktasına gelebilir. Dolayısıyla Türkiye ile ilişkiler bakımından, seçimi Macron’un kazanması “ehven-i şer” olarak görülebilir.