15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'de olduğu kadar farklı coğrafyalarda da etkileri ortaya çıkan bir hadiseydi. Bu hain girişimin mühendisliğini ve yürütülmesini üstlenen FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) yapılanmasının dış uzantıları hala diri ve Türkiye için ciddi riskler barındırıyor. Türkiye'de hala FETÖ ile mücadelenin Türkiye ile sınırlı olduğunu düşünenler var ancak bu yapının dışarda hala diri ve güçlü olduğunun anlaşılması gerekli.
FETÖ yapılanmasının 90'lardan bu yana kümelendiği coğrafyalardan biri de Afrika kıtası oldu. Kıtanın eğitim açığı bu yapı için müthiş olanaklar sundu bu zamana kadar. Bu olanakları iyi değerlendiren FETÖ yapılanması Afrika'yı baştan sona okullarla donatmakta gecikmedi. Okullara kaydedilen elit çocuklar üzerinden bu ülkelerdeki yüksek bürokrat, siyaset adamlarının evlerine de girmeyi başardılar böylece.
Afrika'da peş peşe açılan okullar, diyalog merkezleri, sivil toplum kuruluşları ve iş adamları ile güçlenen yapılar zaman içinde yerel unsurları da işin içine katarak Türkiye'den bağımsız kendi varlığını sürdürebilir hale geldi. Sonuçta FETÖ-Sudan, FETÖ-Güney Afrika, FETÖ-Tanzanya gibi alt oluşumlar ortaya çıktı. Bu oluşumlar hala diri ve Türkiye ile Afrika ilişkileri açısından ciddi tehlike barındırıyorlar. Tehlikenin boyutunu anlamak için FETÖ yapılanmasının Türkiye'den bağımsız varlığını sürdüren bu dış uzantılarını çözümlemek gerekli.
Yıllar önce bu ülkelere yerleşen esnaf, öğretmen, idareci gibi yapı üyeleri iş ve yerel evlilikler üzerinden ikinci vatandaşlıklarını aldılar. O yüzden de örgüt mensupları Türkiye pasaportu kullanmadan da uzun süreler yurtdışında kalabiliyorlar. 15 Temmuz sonrasında FETÖ'nün dış uzantıları sanılanın aksine erimedi Türkiye'den kaçanlarla daha da kalabalıklaştı.
Yapının özünü oluşturan Türkiye'den gitme bir çekirdek kadro olsa da yapıyı asıl ayakta tutan artık yerel üyeler. Bu kesimler FETÖ yapılanmasının yerel savunucuları. Yayılma gösterdikleri ülkelerde bu zamana kadar elit, aydın, akademisyen, bürokrat gibi tiplerle iyi ilişkiler geliştiren yapı şimdilerde bu kesimlerce savunuluyor. Burslarla, pahalı seyahatlerle bir şekilde bağ kurulan bu kesimler aynı zamanda toplumda etkinliği ve nüfuzu olan kişiler. Yani sözü dinlenen insanlar. FETÖ yapılanmasının bu kesimlerce hala savunuluyor olması yapıyı diri tutan en önemli unsur. Yapının yerel savunucuları arasında elbette yıllardır bu okullardan verilen mezunlar da var. Pek çok ülkede binlerle ifade edilen mezun sayısı maddi ve manevi destek sağlama konusunda yapıyı diri tutan diğer bir unsur. Afrika'daki FETÖ yapılanmaları okulların yanında yerel web siteleri ve basın yayın organları üzerinden manipülasyonlarına devam ediyor.
FETÖ yapılanması içindeki yerli ve yabancı tüm üyelerin ortak söylemi 15 Temmuz'un hükümetçe planlanmış bir senaryo olduğu ve Erdoğan'ın Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştırarak baskıyla yönettiği. Bu söylem yapının tüm mensupları, basın ve yayın organları aracılığıyla yayılmaya devam ederken para karşılığı etkili kalemlere yazdırılan yazılar yerel basın organlarında çıkmaya devam ediyor. Bu da elbette Afrika'daki Türkiye dostu kesimleri üzerken, İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor. Kimi ülkelerde yerel Müslüman cemaatler Gülen taraftarları-Erdoğan taraftarları şeklinde ayrışmalar yaşıyor.
FETÖ yapılanmasına ait okulların kapatılması ve Türkiye'ye devredilmesi noktasında elçiliklerimiz ve Maarif Derneği çeşitli müzakereler yürütüyor. Bazı ülkelerde okulların devralınması gerçekleşti ancak hala çok sayıda okul varlığını devam ettiriyor. Nijerya, Kenya, Tanzanya gibi ülkeler FETÖ okullarını kapatmak ya da devretmek hususunda isteksizler. Türkiye'den bu yönde gelen talepleri de iç işlerine karışmak olarak yorumluyorlar. Bu isteksizliğin devam etmesi halinde Türkiye-Afrika ilişkilerinin geneline olmasa da bazı ülkelerle ikili ilişkilerin gelişiminde olumsuzlukların yaşanacağı açık. FETÖ yapılanmasının temel stratejisi bu okulların devralınması ya da kapatılmasına karşılık yerel destekçilerini protesto için sokağa çıkartarak hükümetlere baskı uygulamak.
FETÖ yapılanmasının Türkiye'den bağımsız hala varlığını devam ettirebilmesi okullar üzerinden elde ettiği gelirle doğrudan ilişkili. Mesela sadece Tanzanya'da 6 okuldan elde edilen gelir yılık 17,5 milyon dolara tekabül ediyor. Bu nedenle Türkiye'den finansal destek gitmese bile FETÖ yapılanması okul gelirleri üzerinden gücünü devam ettiriyor. Afrika genelinde 100'ün üzerinde FETÖ bağlantılı okul olduğu düşünüldüğünde yapının sadece okullardan elde ettiği yıllık gelir 300 milyon doları aşıyor.
Bu ciddi riskler karşısında Türkiye dışında FETÖ ile mücadelede Türkiye'nin daha aktif yöntemler kullanması gerekmekte. AA'nın, TRT World'ün ve TRT Arapça'nın geçtiği haberlerin maalesef Afrika'da geniş kitlelere ulaştığını söyleyemeyiz. Afrika'da haber akışında BBC, CNN, France 24, AFP gibi kanallar oldukça etkin ve bu küresel medya organlarının Türkiye ile ilgili çarpıtma haberleri işi daha da kötüleştiriyor maalesef. Bu yüzden Türkiye'nin basın dışında da akfit mücadele yöntemleri belirlemesi gerekmekte.
15 Temmuz sonrasında elçiler aracılığıyla diplomatik müzakereler yürütülmekte bilindiği kadarıyla. Ancak elçilerin çabaları bir iki ülke dışında henüz somut sonuçlar doğurmuş değil. Bunun nedenlerinden biri elçilerin 15 Temmuz atmosferini yaşamamasından dolayı ya da hükümet ile ideolojik farklılıkları nedeniyle FETÖ ile mücadeleye gereken önemi vermemeleri. Diğer bir neden ise elçilerin arasında hala FETÖ mensuplarının bulunması ve bunların kendilerini gizleyerek görevlerine devam etmesi. Dini cemaatlere karşı toptancı bir anlayış sergileyen bazı elçilerin laikliği kutsallaştırarak tüm cemaatleri dışladığı kulağımıza gelen haberler arasında. Bu durumda bırakın FETÖ ile mücadeleyi asıl zarar gören kesimler FETÖ ile hiç alakası olmayan başka dini gruplar.
Özellikle Afrika coğrafyasında FETÖ nedeniyle tüm cemaatleri feda etmek Türkiye'nin kıta ile ilişkilerini sadece ticaret ve diplomasiye indirger ki her iki kesim de topluma nüfuz edebilme noktasında kısıtlı. Bu ise Türkiye'nin Afrika toplumlarında yükselen imajını geriletecek etkilere sahip. Kısacası bu Türkiye ile Afrika arasında genişleyen toplumsal bağların bir nevi gerilemesi demek.
* Afrika'da FETÖ ile mücadelede diplomatik kanalların yanında toplumsal kanalların da açık tutulması çok önem arz etmekte. Bu yapının yerel destekçileri resmi doğru okumaya başladıklarında FETÖ'nün yerel zemini çökecektir.
* Afrikalı yerel cemaatlerle diyaloğun sürdürülmesi ve hatta toplum önderlerinin (dini cemaat ve kabile reisleri) Türkiye'nin yanında yer almaları yönünde ikna edilmesi gerekmektedir.
* Haberlerin Arapça, İngilizce ve Fransızca yanında Hausaca, Sıvahilice gibi bazı çok konuşulan yerel dillere tercüme edilmesi Türkiye'nin savunduğu argümanların Afrika toplumlarında anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
* Etkili bazı akademisyen, gazeteci ve yazarların konuşacağı panel ve konferanslar düzenlenerek Afrika'da 15 Temmuz'un doğru anlaşılması sağlanmalıdır.
* YTB bünyesindeki Afrikalı burslu öğrenciler bilinçlendirilerek FETÖ ile mücadelede yer almaları sağlanmalıdır. Bu öğrencilerin Türkiye'deki tecrübelerini geldikleri ülkelerde anlatmaları FETÖ'nün sağladığı yerel desteği eritecektir.
15 Temmuz sonrası oluşan tabloya bakıldığında FETÖ mevcudiyeti Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında belli riskler ve tehditler barındırmaktadır. FETÖ ile mücadelenin daha geniş kapsamlı ele alınması ve özellikle de bu mücadele ile yerel destekçilerinin çözülmesi sağlanmalıdır. Bu gerçekleştiğinde hem FETÖ yapısı bu ülkelerde radikalleşecek hem de Türkiye-Afrika ilişkileri orta ve uzun vadede daha istikrarlı ve zengin hale gelecektir.