İslamofobik bloglar ve sosyal medyadaki yorumlar Batı’da dijital kültürü ele geçiriyor. İslamofobik imajı benimseyen blog yazarları ulus ötesi İslamofobik ağlarda bir araya geliyorlar. Peki İslamofobi ile mücadelede neler yapılmalı?
Irk, etnisite, ulus ve cinsiyetle bağlantılı olarak ifade edilen çağdaş İslamofobik ideolojileri barındıran bir zihin dünyası giderek yayılıyor. Dijital dünyada yayılan bu düşünce iklimi kimi zaman başörtülü bir kadın görünce, kimi zaman haberlerde, kimi zaman da kamusal alanlarda Müslümanlar üzerinde baskı kurma aracı olarak karşımıza çıkıyor.
MEDYADA İSLAMOFOBİ
Avusturya’nın Salzburg eyaletinde yayımlanan Salzburger Nachrichten (SN) gazetesi 8 Ocak tarihinde Koronavirüsün hızlı bir şekilde yayıldığını aktardığı bir haberde görsel olarak başörtülü bir kadının resmini kullandı. Her ne kadar fotoğrafın açısından ötürü kadının yüzü ve kimliği tanınmıyor olsa da başörtülü biri olması kadının Müslüman olduğunu ortaya koyuyor. SN’nin bu haberinde başörtülü bir kadını adeta koronavirüs sayısının yükselmesine sebep olanların Müslümanlar ve göçmenlermiş gibi göstermesine karşın aslında Avusturya devletinin resmi istatistikleri bunun tam tersini gösteriyor. Statistik Austria’ya göre Avusturya genelinde aşı olma oranı yüzde 68. Ancak bireylerin köken ülkelerine göre istatistiklere bakıldığında toplumda en yüksek aşı oranına yüzde 73 ile Türkiye kökenliler sahip. Afganlar da yüzde 72 ile toplumun genel ortalamasının üzerinde bir aşı oranına sahip. Bu istatistiklere rağmen koronavirüse yakalananların sayısının artmasıyla ilgili bir haberde başörtülü bir kadının kullanılması “İslam, Müslüman ve yabancı karşıtı” bir zihin dünyasının ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu sadece en güncel tarihli örneklerden biri. Benzer haberleri Batı medyasında sıklıkla görmek mümkün.
DİJİTAL DÜNYADA DENETİM ŞART
İslamofobi; İslam ve Müslümanlar hakkında geçmişten günümüze gelen kalıcı oryantalist mitleri barındıran ve zamanla popülist siyasetçilerin toplumdan destek görebilmek adına kullandıkları, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yerleşmeye başlayan bir kültürel süreç olarak tezahür ediyor. İslamofobi araştırmacısı Farid Hafez’a göre İslamofobi; çağdaş Avrupa’da radikal, marjinal bir ideoloji değil aksine “kabul edilmiş ırkçılığın” bir şekli.
İslamofobi’nin tanımlanması noktasında siyaset ve akademi dünyasında kabul edilmiş ortak bir kanaatin bulunmaması İslamofobi ile mücadeleyi zorlaştırıyor. İslamofobi konusunda hukuki zeminin yetersizliğine ek olarak dijital medyanın denetlenmesi için ülkelerin mutabık kaldığı bir denetim mekanizmasının olmaması ise bu İslamofobi kültürünün hızlı bir şekilde sosyal medya üzerinden yayılmasına zemin hazırlıyor.
Sadece İslamofobi alanında değil, bunun dışında başta terör örgütlerinin propagandası olmak üzere; terör, ırkçılık, ayrımcılık ve cinsiyete dayalı dijital vandalizmle mücadele etmek için ülkelerin bir araya gelmesi ve yasal denetim mekanizmalarını kurmaları gerekiyor. Ancak bu mücadelenin devletler kısmı, bunun dışında sosyal medyada İslamofobi ve ayrımcılıkla mücadele etmek için kurumlara ve bireylere de önemli görevler düşüyor.
TRT DEUTSCH’UN DİJİTAL MÜCADELESİ
İslam ve Müslümanlarla ilgili negatif bir imaj yaratmak maksadıyla hem yerleşik hem de dijital medyada bilinçli olarak vitrine çıkarılan haberlere karşı alternatif platformların kurulması İslamofobi ile mücadelede en önemli araçların başında geliyor. Yeni medyanın ve dijital ağların büyümesi bir yandan İslamofobi’yi hızlandırırken diğer yandan aynı platformlarda bu gerçekdışı imaj çalışmalarıyla mücadele etmek de mümkün. Bunun bir örneğini iki yıl önce Berlin’de kurulan TRT’nin Almanca yayın platformu TRT Deutsch ortaya koymakta…
Başta Almanya olmak üzere Avusturya ve İsviçre gibi Almanca konuşulan ülkelerdeki ayrıştırıcı politikalara ve yayınlara karşı mücadele eden TRT Deutsch, oluşturulmaya çalışılan İslam ve yabancı düşmanı havaya karşı çok kültürlülüğün hakim olduğu bir toplumsal düzen için çalışmalarını sürdürüyor. Bu maksatla yayınlarında bir yandan saldırıya uğrayan kişi ve kurumlara yer vererek olayların tekerrür etmemesine katkı sağlamaya çalışırken, diğer yandan gerçekdışı algıları ve korkuları yıkmak için olumlu örnekleri ön plana çıkarıyor.
İSLAMOFOBİ KARŞITI İÇERİKLER ARTIRILMALI
Avrupa’daki Türk dernekleri ve camileri sadece aşırı sağcılar tarafından değil, PKK terör örgütü mensuplarınca da sıklıkla saldırıya uğruyor. PKK, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bir terör örgütü olarak tanınsa da bir çok AB ülkesinde sözde PKK bayraklarıyla gösteriler düzenleniyor. Peki PKK’nın propagandalarına karşı gerçekler nasıl anlatılabilir? Buna yakın zamandan bir örnek vermek mümkün. Avusturya’da bulunan Generali Sigorta’nın bir reklamında PKK’nın sözde bayrağının neredeyse aynısının bilinçli yada bilinçsiz olarak kullanılması TRT Deutsch tarafından gündeme getirildi. Böylece kamuoyu oluştu ve Viyana Büyükelçisi’nin de dahil olmasıyla bu reklam kaldırıldı. Bu örnek, dijital mecralarda üretilen içeriklerin önemini ortaya koyuyor.
Kurumsal anlamda TRT Deutsch örneğinde olduğu gibi bireysel manada da başta Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarımız olmak üzere sosyal medya kullanıcılarına önemli görevler düşüyor. Her bireyin bir gazeteci gibi yayınlar ve paylaşımlar yapabildiği sosyal medya mecralarında İslamofobi’ye karşı içerikler üretilmesi yada üretilmiş kaliteli içeriklerin paylaşılması okyanusta bir damla misali bu mücadelede önemli bir rol oynuyor.