Bir yıl önce vefat eden şair ve mütefekkir Sezai Karakoç, Cumhuriyet dönemi İslamcılığının en önemli temsilcilerinden birisidir. Cumhuriyet’in onuncu yılında doğmuş, tek partili döneme ve çok partili hayata geçişe şahitlik etmiş, ilkokuldan üniversiteye bu dönemin etkilerini taşıyan bir eğitim sisteminde öğrencilik yapmış ve ardından bürokraside memur olarak görev almıştır.
Bir yıl önce vefat eden şair ve mütefekkir Sezai Karakoç, Cumhuriyet dönemi İslamcılığının en önemli temsilcilerinden birisidir. Cumhuriyet’in onuncu yılında doğmuş, tek partili döneme ve çok partili hayata geçişe şahitlik etmiş, ilkokuldan üniversiteye bu dönemin etkilerini taşıyan bir eğitim sisteminde öğrencilik yapmış ve ardından bürokraside memur olarak görev almıştır. Henüz ortaokul ve lise yıllarında İslami bir düşünce ve hareket peşinde olan Sezai Karakoç’un ilk etkileri kazandığı mecra Büyük Doğu Dergisi olmuştur. Diriliş Dergisi’nin son cildinde yayınlanan Hatıralar’ında Necip Fazıl’a vefası ve Büyük Doğu geleneğine dahil olduğunu ısrarla vurgulaması dikkat çeker. Vefatından sonra iki cilt halinde kitap olarak yayınlanan bu eser, onun yaşadığı döneme şahitliğini ve Cumhuriyet dönemi İslamcılığını anlamak için önemli bir kaynaktır.
Cumhuriyet döneminde İslamcılık, Osmanlı son dönemindeki geleneğinden ciddi bir kopuş yaşamıştır. Bu kopuş, Millî Mücadele sonrası şartlarda İslamcıların yeni siyasi rejimin dışında bırakılmalarının ve matbuat yasağı nedeniyle dergilerinin ve gazetelerinin kamuoyu oluşturma imkanını kaybetmesinin bir sonucudur. Dindar kesimde çok partili hayata geçiş aşamasında ve sonrasında özellikle Necip Fazıl Kısakürek’e sembolik bir önem ve değer atfedilmesi, döneme dair etkilerle ilgilidir. Sezai Karakoç da bu anlayışla Diriliş’i çıkarmasına rağmen Büyük Doğu’da yazmaya devam etmiştir.
İSLAM MİLLETİ
Bir fikir hareketinin geleneğinden bahsetmek, geçmişten gelenleri taklit ve tekrar etmenin ötesine geçerek yeni ve özgün iddialar ortaya koyabilmesiyle mümkündür. Sezai Karakoç, bir yandan Osmanlı son dönemi İslamcılığına bir yandan da Cumhuriyet döneminin milliyetçilik ve mukaddesatçılıkla yakın olan İslamcılığına bağlıdır. Mehmet Akif, Said Halim Paşa ve Babanzade Ahmet Naim’in Sebilürreşad çizgisine bağlı olduğu kadar Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu çizgisine de bağlıdır. Diriliş fikri, her ikisinden de izler taşımasına rağmen kendi gerçekliğine yönelmiş ve farklılaşmıştır. Bu farklılaşma, kendi geleneğini inkâr ederek ona yabancılaşmak değildir. Yok edildiği ya da yok olacağı zannedilen bir geleneğin yok olmayacağı iddiasına sahip olduğu için ismini “Diriliş” olarak seçmiştir.
Sezai Karakoç, 1960’lı yıllardan itibaren şiirlerinin yanı sıra günlük yazılarıyla İslamcılık hareketinin yeniden şekillenmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Bu yıllarda farklı coğrafyalardan yapılan tercümelere ilgi göstermiş ve ulus devlet sınırlarının ötesine uzanan bir anlayışı savunmuştur. Israrla İslam ümmeti yerine İslam milleti kavramını kullanmıştır. Bu kavram tartışması, Osmanlı son döneminde İslamcılarla Türkçüler arasındaki bir anlaşmazlığa dayanır. Ayrıca Müslüman toplumların ortak hareket etmeleri gerektiği arzusunu kapsar. Bir yandan da sosyal ve kültürel çevre olarak yakın durduğu milliyetçi çevreyle fikri anlamda belli bir mesafeyi de temsil eder. Bu nedenle Cumhuriyet dönemi İslamcılığının kendi sınırlarının yeniden belirlenmesinde onun ciddi bir çaba gösterdiği tespit edilebilir.
Sezai Karakoç, entelektüel seviyeyi önemsemiş ve yeni bir nesil ve medeniyet iddiasını dile getirmiştir. Diriliş Dergisi’ni çıkarma sebeplerinden biri, yeni yetişen nesle ulaşmak olmuştur. Türkiye’nin sosyolojik yapısının değişimi karşısında kendisini sorumlu hissetmiş ve aynı özü farklı bir dille ve formla ifade etmeye çalışmıştır. Büyük Doğu ve Serdengeçti dergileri daha çok ötekileştirilen kesimlerin reaksiyonunu temsil ederken, Diriliş reaksiyonun ötesinde bir tez oluşturma iddiasına sahiptir. Bu etkinin ne kadar karşılık bulduğu ve romantik yönleri, eleştirel bir bakışla değerlendirilmesi gereken hususlardır. Yine de kendi döneminin gerçekliğini yakalamaya ve özgün bir tez sunmaya çalışması önemlidir.
ASIM’IN NESLİNDEN DİRİLİŞ NESLİNE
Cumhuriyet dönemi İslamcılığı, Soğuk Savaş Dönemi şartlarıyla birlikte düşünülmek durumundadır. Sezai Karakoç, genel olarak sol siyasete ve özelde Cumhuriyet Halk Partisi’ne muhalefet etmiştir. CHP karşıtlığı bu partinin 1960’lı yıllarda Ortanın Solu yorumunu benimsemiş olmasının ötesinde bir anlama sahiptir. Bu karşıtlık, temelde insana, tarihe ve varlığa bakışla ilgili bir karşıtlıktır. Bürokratların ve aydınların halktan uzaklaşmaları ve halkı bir yabancı gibi görmeleri, halkta da benzer bir bakış açısının oluşmasına sebep olmuştur. Bu gerilim, din ve laiklik anlayışı üzerinden kendisini sürdürmüştür. Komünizmin gençlik üzerinde etkili olması ve yıkıcı etkileri de bu gerilime bağlı yönlere sahiptir. Ancak bu kriz, siyasi tarihimiz boyunca aşılamamıştır. Üstelik nesiller boyunca üretilen karşılıklı bir yabancılaşma kaynağıdır.
Sezai Karakoç, Mehmet Akif üzerine yazdığı bir yazıda İslamcılığı Türkiye’deki asıl klasik görüş olarak tanımlamıştır. Ona göre Osmanlı son döneminde İslamcılık, şahısların ahlaki yozlaşmalarına karşı şahsiyet mücadelesi veren ve medeniyet anlayışını kendisi olma üzerine kuran bir hareket olarak gelişmiştir. Mehmet Akif’in Asım’ın nesli ideali, Sezai Karakoç’ta diriliş nesli idealiyle yeniden yorumlanmıştır. Onu yaşadığı dönemin şartlarında Cumhuriyet dönemi İslamcılığının kurucularından biri yapan bu yorumdur. Burada inkarın, kör taklitçiliğin ve ötekine reaksiyon göstermenin ötesinde, tekrar kendi fikrî geleneğine bağlanarak tez üretme çabası dikkat çekmektedir. Sezai Karakoç, kendi dünya görüşünde klasik olmayı başarmıştır ve yeni nesiller üzerinde etkisinin devam edeceği öngörülebilir.