|

Çin’in yeni açılımlarını nasıl değerlendirmeli?

04:00 - 5/05/2023 Cuma
Güncelleme: 23:37 - 4/05/2023 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Prof. Dr. Ainur Nogayeva
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ve L.N.Gumilev Avrasya Milli Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel çapta çok hareketli geçen Nisan ayı içinde Çin ile ilgili önemli gelişmeler meydana geldi. Bunları hem ulusal, hem bölgesel, hem de uluslararası çapta görmüştük. Uzay çalışmalarına hız vermesi, bölge ülkeleriyle ticareti yoğunlaştırması, vize serbestliği konusunun ele alınması gibi gelişmelerin dışında, Çin küresel siyasette de aktif rol almaktadır.

BARIŞÇIL POLİTİKALARA HIZ VERDİ

SSCB’nin dağılmasıyla rakibinden kurtulan, zafer sarhoşluğuyla, “ayrıcalıklı” konumuyla “Dünya’nın jandarmalığı”na soyunan ABD, ülkesinde sık sık yaşanan “aşırı/orantısız güç kullanma” örneklerine benzer bir durumla uluslararası arenada da kendini göstermişti. Amerikan yönetimi ve yetkilileri; Afganistan, Irak işgali ile Guantanamo Kampı, Ebu Gureyb gibi insan hakları skandallarına imza atmıştı. Bu olaylar yaşanırken ne Rusya ne de Çin bu düzene karşı ciddi itirazlarını dile getirmişti. Yükselişe geçen Çin’den endişe duyanlara ise Pekin yönetimi “barışçıl” söylemleri ile cevap vermekle yetinmekteydi.

Günümüzde ise Çin kimi zaman başarılı, kimi zaman ise sonuçsuz kalan arabuluculuk rolünü denemektedir. Ukrayna krizine ilişkin barış planını açıklayan Çin’in bu adımı kabul görmezken, diğer arabuluculuk girişimi, İran ve Suudi Arabistan’ın el sıkışmasıyla sonuçlanmıştı. Olup bitenleri endişeyle izleyen ABD bu “jandarma” konumundan uzaklaştırılmaya başlandığının farkındadır. Nitekim ABD’nin Orta Doğu’da bıraktığı boşluğu Çin’in doldurması, ABD’nin ticari, enerji ve ulusal güvenliğinin darbe alması anlamına geldiğine dair yorumlar yapılmaktadır.

Şİ CİNPİNG VE ZELENSKİ GÖRÜŞMESİ

Çin lideri, daha önce açıkladığı ve Ukrayna krizi taraftarlarınca “perspektifi olmayan” bir plan olarak niteldirildiği arabuluculuk fikrinden vazgeçmediğini göstermiştir. Şi Cinping, ülkesinin barış görüşmelerini desteklemeye devam edeceğini ve acil bir ateşkesi sağlamak ve barışı yeniden tesis etmek için her türlü çabayı göstereceğini söylemişti. Ayrıca Çin’in, Ukrayna krizinin siyasi çözümü konusunda ayrıntılı görüş alışverişinde bulunmak üzere Avrasya işlerinden sorumlu özel bir hükümet temsilcisinin Ukrayna’ya ve diğer ülkelere gönderileceği de belirtilmişti.

Uzun aradan sonra yapılan ve Rusya işgalinden sonraki ilk olan bu telefon görüşmesinin Fransa’daki Çin Büyükelçisi’nin skandal sözlerinden sonra yapılması, Pekin’in tarafsız bir arabulucu olup olamayacağına dair tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Çin’in Fransa Büyükelçisi’nin konuşmasının, AB yetkililerinin Çin ziyareti sonrasında gelmesi çeşitli spekülasyonlara yol açmıştı. Kimileri büyükelçinin ifadelerini, SSCB’nin eski Sovyet cumhuriyetlerinin egemenliğinin sorgulanması ve Avrupa Birliği’nin birliğine yönelik kasıtlı bir saldırı olarak nitelendirirken, kimilerine göre ise bu sözler, Çin’in uluslararası toplumun tepkisini test etme girişimiydi.

PEKİN NEREYE KOŞUYOR?

Yukarıda belirtilenlerin ışığında Çin’in amacı nedir? Küresel bir güç olarak ABD’ye rakip olmak mı, Rusya ile birlikte bir kutup oluşturmak mı yoksa serbestçe ticaretini yapıp varlığını sürdürmek ve refahını arttırmak mı? Eğer böyle ise, bunu yaparken de Sinofobi (Çin düşmanlığı/korkusu) ile nasıl mücadele ediyor?

Özellikle yakın komşularında yüksek olan sinofobi ile mücadele eden Çin’in, tıpkı daha önce Afrika ve Güney Doğu Asya ülkelerinde yaptığı gibi, Orta Asya ülkelerinde de sosyal projelere önem verdiğini görüyoruz. Bölge ülkeleriyle iş birliğini siyasi norm ve ilkelerle ilişkilendiren Batı’nın aksine bölgedeki “yumuşak gücü”nü artıran Çin, farklı yöntem ve yollar kullanmaktadır. Örneğin, yoksullukla mücadele başarısını bölgeye transfer etmek istemektedir. Zira dünyada mutlak yoksulluğa karşı tam bir zafer kazandığını iddia eden ilk ülke olup, başarıları BM ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilmişti.

Çin’in tutumuna karşın Rusya sert gücüne dayanmakadır. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Savunma Bakanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında Rus Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Kırgızistan ve Tacikistan’da bulunan Rus askerinin olası tehditlere (ABD’nin buraya tekrar yerleşmek istemesine karşı) savaşa hazırlık seviyesini artırdıklarını belirtti. Hatılatmak gerekirse, 11 Eylül sonrası -Rusya’nın da destek verdiği Afganistan harekatı sonrasında- Özbekistan, Kırgızistan’da açılan ABD üslerinin bölgeden çıkartılması kararı, 2005 Astana ŞİÖ zirvesinde kabul edilmişti. Bu dönemde yapılan yorumların başında “Doğu’nun NATO’su” yakıştırması olmuştu. Başta Çin ve Rusya’nın güdümünde olan, günümüzde en büyük ikinci demografik ve dördüncü askeri güç Hindistan’ı yanı sıra Pakistan’ı da içine alarak büyüyen örgütün rolü de şüphesiz daha da artacaktır.

Refah düzeyini ciddi olarak arttıran, askeri sanayiini geliştiren Çin’in de Tayvan yakınlarındaki tatbikatlarıyla sergilediği güç gösterisinde de gördüğümüz üzere “benim olanı vermem”in yanı sıra Tacikistan’daki askeri üssünün varlığına ilişkin tartışmalar da sürmektedir. Kısacası, Çin sadece Amerika’ya kafa tutan ekonomik bir dev olmakla kalmayıp, küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlemektedir.



#Çin
#Uzay
#SSCB
#ABD
1 yıl önce