Bir dünya düşünelim. Bu dünya yok ama var…
Ya da bir yaşam merkezi gibi görünen ancak gerçek hayatta sınırları parmak ile gösterilemeyen bir nitelik taşıyor.
Bahsettiğim dünya realiteden uzak, gerçek hayattan bağını kopartanların ve yaşamını sadece o dünyaya endeksleyen insanlarla dolu olan bir dünya…
Belki de günün 24 saatinden uyku dışındaki diğer saatlerinin üçte ikisini bu dünyada geçirenlerin bağımlı hale geldiği bağımlılık iksirini içiren bir dünya da diyebiliriz.
Bunları söylememin sebebi kısa bir süre önce gündemimizde yer alan Instagram uygulamasının bir süreliğine kapatılmış olmasından sonra vuku bulan olayların psikososyal analizi ile elde ettiğim sonuçlarından kaynaklanıyor.
Sözünü ettiğim ya da edeceğim prototipleri yargılama ya da suçlama gibi bir amaçla bu satırları kaleme almadığımı ifade ederek sözlerime devam ediyorum. Belki bu prototiplere bizler de fazlası ile aşinayız. Hatta kendimizi muhakeme ettiğimizde çok yakınımızda bir yerde olabilme ihtimali dahi var. Peki bizleri bu kadar gerçeklikten koparan şey neydi veya nedir? Hiç düşündük mü?
Etrafımızda olup bitenlere kör olup, reel ve güncel hayattan bihaber kişiler olacak kadar, kendimizi ve gittiğimiz yerleri birilerine süsleyerek göstermek için tatil planlarımızı yapmak ve yaptıklarımızı gösterecek bir platform yok ise tatilin de anlamı yok diyerek planlarımızı iptal edecek kadar, doğum günü, yıldönümü vb. kutlamaları bahsettiğim platformda sergileyememenin verdiği derin üzüntüden kaynaklı bunalımlar yaşayarak, kendimize eş/partner bulacağımız bir platformu kaybetme ile tabiri caizse sevilen bir kişinin ölümüne yas tutmak gibi sanal arkadaşların yokluğunda buhrana girerek, nasıl gerçeklikten bu kadar koptuk? Ve şimdi geriye baktığımızda bu yaşananlar gerçekten normal bir ruh halini yansıtıyor mu?
Cevabı bitmeyen ve sorusu bol olan birçok temel soru var bu konuda. Dijitalleşme ile gelen sanal dünya bizleri bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda ele geçirmiş durumda. Belki farkında değiliz ve bu uygulamalardaki faaliyetlerimiz ile gayet mutlu bir dünyada olduğumuzu zannediyoruz ancak durumun vahim oluşu, Instagram uygulamasının kapatılması sonrasında kendini bizzat göstermiş oldu. Bir şeyin ne denli tesirli olduğunu anlamak için o şeyin yokluğunda yaşanan durum ve olaylar bizlere bazı konularda farkına varamadığımız birçok şeyi gösteren donelerdir. Tıpkı Instagram’ın kapatılması sonucu dijital bağımlılığın çok üst seviyelerde olduğu bir toplum olduğumuzla yüzleşmemiz gibi…
O olmadan da bu şekilde hayat yaşanmıyor mu? Evet, gayet makul şekilde yaşanıyor. Hatta daha da güzel yaşanıyor. Gerçeklik algımız normal seyrine dönüyor, kendimizi ve yaşadığımız çevreyi sanal gözle değil gerçek göz ile görmeye ve anlamlandırmaya başlıyoruz. Eskiden var mıydı böyle şeyler? Nine ve dedelerimiz ya da büyüklerimiz bu uygulamalar olmadan da yaşayabildiler mi? Evet, hem de ne mutlu yaşadılar. Küçük de olsa kendi hallerinde oldukları, zihinlerini bulandırmadan, özlerine, değerlerine bağlı olarak gerçeği olduğu gibi doğal hali ile gördükleri, şimdiki nesle göre daha huzurlu yaşadıkları bir dünya vardı.
Dijitalleşme ile gelen, görünen reel alan dışındaki bu dünyanın ruhsal ve zihinsel açıdan bizlere aslında ne denli büyük bir tehlike uyandırdığını hala fark etmemişsek, asıl hayatı ıskalamış olacağız… Kendimizi bu dünyadaki derin bağımlılık uykusundan uyandırmak için kendi kısıtlamalarımızla kendimizi özgür bırakabilme şansını kendimize tanımalı, gerçeklikten kopmadığımız daha manalı yatırımlarda bulunabiliriz.
Velhasıl; herkes için bağımlılık iksirinden arınabildiği bir hayat diliyorum…