Dr. Abdulkerim Diktaş
Bugün toplumu, medyayı ve sosyal medyayı yakından takip eden herkesin görebileceği temel bir kavram var: Politik muhalefet! Evde, okulda, sokakta, medyada, sosyal medyada, köyde, kasabada, şehirde, kısacası hayatın içinden her yerde insanımızın aşırı politize olduğuna ve ekseriyetle politik muhalif bir tutum sergilediğine şahit olmaktayız. Teorik düzeyde muhalefet kavramına ve muhalif tutuma karşı değiliz. Hatta bu kavramı ve tutumu değerli bulmaktayız.
Fakat muhalif tutumda ideal olan “söylem ve eylem birlikteliği”ni nasıl yakalayabiliriz?
İdeal insanı sıradan insanlardan ayıran vasıflardan biri de olaylar ve olgular üzerinde ilkesel ve değer merkezli muhalif bir tutum sergilemesidir. Bu muhalefet türünde akılcılık, ilkesellik, evrensellik ve normatiflik ön planda iken; ideolojik arka plan, ötekileştirme, partizanlık ve popülizm kapı dışındadır. Olay veya olgu hedefe alınarak doğruluğu-yanlışlığı, iyiliği-kötülüğü objektif bir yaklaşımla ve yeterli bilgi birikimi ile eleştiriye tabi tutulur. Amaç, fikir ve düşünce temelinde, ilkesel ve değer merkezli bir anlayışla bozuk olanı düzeltmektir. Bu yaklaşımda herhangi bir hamaset söz konusu değildir ve ilerleme temel hedeftir. Siyasi muhalefetten farklı olarak apolitik muhalif tutumda herhangi bir ideolojik yaklaşımdan söz edilemez. Ayrıca doğruyu desteklemek, güzeli teşvik etmek, iyi olanı savunmak ve hakkı teslim de apolitik muhalefetin doğal bir parçasıdır. Bu parametrelere dikkat etmek koşuluyla ideal insan, her zaman ve zeminde kendisini muhalif olarak tanımlayabilir.
O halde ilkeler ve değerler çerçevesinde, konuya dair yeterli bilgi birikimi ile; yanlış olan her şeye ve herkese muhalefet, kötü olan her şeye ve herkese muhalefet, çirkin olan her şeye ve herkese muhalefet, bozuk olan her şeye ve herkese muhalefet, insan hak ve hürriyetine ters düşen her şeye ve herkese muhalefet, milli ve manevi olana düşman her şeye ve herkese muhalefet iyidir, güzeldir, doğrudur, arzu edilendir…
Peki apolitik muhalif düşüncenin referans alması gereken ilke ve değerler nelerdir? Hangi ilke ve değerler baz alınarak apolitik muhalif tutum sergilenmeli? Her düşünce biçiminin ve inanç sisteminin kendi doğru ve yanlış, kendi iyi ve kötü tanımlamaları varken bu ilke ve değerler neye-kime göre belirlenmeli? Bir yaklaşıma göre doğru olarak kabul edilen söylem veya eylem, diğer bir yaklaşıma göre yanlış olarak değerlendirilebilir. Bu durumda şu kriterler göz önünde bulundurularak gerekli ilke ve değerler referans alınmalıdır:
Fikir, söylem veya eylem; mağduriyet oluşturmamalı, ötekileştirmemeli, incitmemeli, akılcı olmalı, bilgi temelinde iyi gerekçelendirilmeli, toplumsal dinamiklerle ters düşmemeli, toplumun inancını ve kültür ögelerini dikkate almalı, koruyucu ve kapsayıcı olmalı, kaotik bir ortam tesis etmemeli.Toplumu ilgilendiren maddeler hariç diğerleri, aynı zamanda evrensel bir nitelik taşımaktadır. Dünyanın her yerinde; mağduriyet oluşturmamak, ötekileştirmemek, incitmemek, akılcı olmak, bilimsel olmak, koruyucu ve kapsayıcı olmak iyi-doğru-güzel olarak kabul edilir. Toplumsal dinamikler, inanç ve kültür ögeleri ise bölgesel özellikler gösterebilir.
İdeal kabul edilen apolitik muhalefetin söylem ve eylem boyutunu kısaca açıklamaya çalıştıktan sonra gelelim toplumumuzdaki politik muhalif eylem ve söylem tarzına. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, zengininden fakirine toplumun bütün paydaşlarından hemen her gün bir şeylere muhalefet eden insanlarla karşılaşıyoruz. Konu hakkında bilgi sahibi olsun-olmasın, mevzu kendisini ilgilendirsin-ilgilendirmesin fark etmiyor, şahıs mutlaka politik bir tutumla bir şeylere muhalefet ediyor. Bazı sosyal medya hesaplarının, sokak röportajları vasıtasıyla ideal olmayan bu muhalefet türünü daha görünür kıldığını ve toplumsal hassasiyetleri kaşıyıp toplumun bir kesimini diğer bir kesimine karşı tahrik ettiğini müşahede ediyoruz. Bu yapılırken yukarıda sıraladığımız kriterlerin, ilke ve değerlerin neredeyse tamamı ihlal ediliyor. Bu muhalefet türünün ilerlemeyi teşvik etmeyeceği, bilakis toplumsal gerginliği artıracağı açıktır.
İnsanların rahatsız oldukları meseleleri dile getirmelerinde tabii ki hiçbir beis yoktur. Hatta bu, toplumsal ilerleme açısından son derece mühimdir. Ancak hakkı teslim etmeyip, iyi ve güzel olanı alkışlamayıp, yalnızca sorun üzerinden yürütülen, üstelik konu hakkında asgari bilgi düzeyine dahi sahip olmadan dile getirilen rahatsızlık unsuru, gerçeklikten uzak bir algı operasyonuna dönüşüyor. Günün sonunda birey, gerçek olmayan bir algı üzerine akılcı bir muhalefet inşa ettiğine inanıyor. Dolayısıyla önce kendisini sonra da toplumu bir ölçüde yanıltıyor.
Apolitik muhalif düşünce yapısı için belli bir bilinç düzeyine sahip olmak gerektiği de unutulmamalı. Bilgi ve bilinç düzeyi yüksek olmayan bireylerin ideal olmayan politik muhalefet biçimi doğru olarak kabul edilmese bile bir ölçüde anlaşılabilir. Ancak siyaseti meslek olarak icra eden bireyler ve düşüncelerinin toplumsal karşılığı bulunan fikir insanları yukarıda mezkur ilke ve değerleri temel almaksızın hamasî politik muhalefette bulunduklarında hakikati gölgelemiş, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiş oluyorlar. Bu muhalefet biçiminin bireysel ve toplumsal açıdan fayda sağlamayacağı bilinmelidir. Çünkü çözüm üretmeyen, yerine daha iyi bir alternatifi konulmayan her muhalif düşünce, söylem veya eylem faydasızdır.