
İkinci Trump yönetiminde Çin ile ABD arasındaki güç mücadelesinin nasıl olacağı merak ediliyor. Trump’ın “Çin’e yüksek vergiler uygulayacağım, Çin’in yükselişini durduracağım” gibi tehditvari açıklamaları gerçekçi mi? Çin durdurulabilecek bir güç mü?
Bugüne kadar hiçbir şey göründüğü gibi olmadı. Tarihsel süreç içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nin ambargo uyguladığı ve bunun sonucunda tamamen felç olmuş veya çok gerilerde kalmış herhangi bir ülke yok- ki en önemli ambargo uygulanan ülkelerden biri İran, diğeri Kuzey Kore- onlar da askeri anlamda çok ciddi mesafeler katettiler.
Gelelim ABD’nin Çin ile mücadelesine, daha doğrusu Trump’ın şovuna. Her şey Beyaz Saraydaki o masaya oturup siyah klasörün içine “Çin’in yükselişini durduruyoruz.” deyip kocaman bir imza atmasıyla olacak kolay bir iş değil. Vergiyi yüzde 60 yaptım (o esnada yanındakiler yüzde 100 yapalım diyorlar) demekle Çin’in yükselişi durmaz. Ne ABD bu kadar çok güçlü ne de Çin engellemelerden etkilenecek kadar zayıf bir ülke.
DÜNYANIN EN ÖNEMLİ ÜLKELERİ
Çin, sessiz, ama kararlı bir şekilde kendini kurulmakta olan yeni dünya düzeninin mimarlarından biri olduğunu ilan eden mahiyette adımlar atıyor.
Çin Devlet Başkanı Xi, Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde ise her iki tarafın da da birbirlerinin temel çıkarlarına ve temel sorunlarına saygı duymasının ve neticesinde doğru bir çözüm bulunmasının önemli olduğunu belirtti. Ayrıca, “dünyanın en önemli ülkeleri” olarak ABD ile Çin’in “uzun yıllar iyi geçinmesi ve birlikte çalışması gerektiği” de ifade edildi.
UZAYDA REKABET KIZIŞIYOR
Çin, bir yandan dünyanın en derin sondaj kuyusunu açmaya, diğer yandan da teknolojik başarılara imza atmaya devam ediyor. Çin, tabir yerindeyse, hem yerin dibine hem de uzaya doğru yöneliyor. Uzay sektöründe hızla ilerliyor: Astronotlarını uzaya gönderip uydular fırlattıktan sonra şimdi Mars programı üzerinde çalışıyor, Mars yüzeyinden alınan toprakla deneyler yapıyor.
Görünen o ki, Çin yakında uzayda ABD ve Rusya’ya rakip ülke haline gelecek. Küresel güvensizliğin dorukta olduğu bu günlerde, kritik alanlarda yerli ve milli üretime sahip olmak çok önemli. Uzaydaki güç mücadelesinde örneğin uydular ile gözlem yapmak, yardım etmek veya casusluk faaliyetinde bulunmak da mümkün. Bu durum uydularla sınırlı değil. Bu yüzden ABD’nin önceki yönetimi, ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle, internet bağlantısı olan arabalarda Çin ve Rus yazılımlarının kullanımını yasaklamıştı.
Bir ay önce South China Morning Post gazetesi Çinli uzmanların araştırmasını konu edinen bir yazı yayımladı. Çinli ekibin yaptığı bilgisayar modellemesi; Çin’in lazerler, mikrodalgalar, keşif ve gözetleme amaçlı diğer cihazlarla donatılmış olan Starlink uydularını takip edip izleyebilecek. Çinli bilim insanlarının, Starlink uydu takım yıldızını hedefleme yöntemi geliştirdiğini ve bu yöntem sayesinde 99 Çin uydusu kullanılarak 12 saat içinde yaklaşık 1.400 Starlink uydusuna yaklaşabilen bir uzay operasyonu simüle edildiği belirtiliyor.
Asya medyası, “Çin’in Starlink’in askeri uygulamalarına karşı gelişmiş uydu imha teknikleriyle cesurca hamleler yaptığı”na dikkat çekerek, Tayvan Boğazı’ndaki bir çatışmada uzayın oynayacağı kilit rolü vurguluyor. Gazete ayrıca Çinli bilim insanlarının nükleer patlamaya eşdeğer elektromanyetik darbeler üretebilen kompakt bir silah geliştirme konusunda önemli bir ilerleme kaydettiğini de bildiriyor.
Tüm bunlara ek olarak, Çin’in, yeni geliştirdiği gizli hipersonik füzesini başarılı bir şekilde test ettiği ve yeni süpersonik ticari bir İHA’nin ilk uçuşunun 2026 yılında gerçekleştirileceği de bilinmekte…
PEKİN’İN YUMUŞAK GÜCÜ
Günümüze kadar Çin’in stadyumlar, hastaneler ve sıtma ilaçları aracılığıyla Afrika’nın ve Güneydoğu Asya›daki bazı ülkelere yönelik “barışçıl istilası”nı hatırlarsak, Washington Mutabakatına karşı Batıya göre daha cazip, koşulsuz mali yardımları içeren Pekin Mutabakatı ve genelde Çin’in “yumuşak gücü” hafife alınmamalıdır.
Çin’in teknolojik başarılara ek olarak, sağladığı ucuz krediler ve “borç diplomasisi” sayesinde birçok ülkeye “destek” vererek sessiz genişlemesinin meyvelerini toplamaya başladığı da söylenebilir.
TRUMP’IN KAYGISI
Trump’ın endişesinin arkasındaki esas neden şudur: ABD, ucuz maliyetlerden dolayı üretimini Çin’e kaydırdı ve teknolojiyi kaptırdı. Yani Çin’in daha fazla gelişmesine ve kazanmasına imkan sağladı. Böylece geçici olarak bir fayda elde etti ama uzun vadede kaybetti.
Aslında ABD’nin bu mücadelesinin ana nedeni şudur: ABD, Çin’e yetişemeyeceği için onu yavaşlatmak, mümkünse durdurmak istiyor. Ancak bunun için çok geç kalınmış. Rusya’ya Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargolar, Moskova’yı bugüne kadar yapmadığı milli hamleleri yaparak tüm alanlarda üretimini artırmasına sevketti yani ambargolar pek işe yaramadı. Aynı şekilde Çin’e karşı yapılacak engellemeler/sınırlamalar da kısa vadede Çin’i bir miktar etkilese de, uzun vadede çok daha güçlenmesine ve küresel bağımlılığını daha da azaltmak için yeni stratejiler geliştirmesine neden olacaktır.
Görünen o ki, Çin yakında yeni dünya düzeninin inşasında “hak ettiği” yeri, ya da jeopolitik mücadeleye katılımını yüksek sesle ilan edecek. DeepSeek aracılığıyla ABD’nin Yapay Zeka sektörüne 1 günde 1 trilyon dolar kaybettirmesi, sadece “teknolojik devrim” değil, tarihi ve stratejik üstünlük göstergesi olarak da kabul edilebilir, bir milat sayılabilir.
Pekin’in yükselişini “kaçıran” ABD yönetimi, gerçekleri göz önünde bulundurarak Çin’i durdurma veya Çin ile çatışma yerine yeni dünya düzeninin paydaşları ile iş birliği yollarını aramalıdır. Zira Trump’ın tehditlerinin hiçbir gerçekçi yanı yok, küresel çapta belirli bir teknolojik ve ekonomik güce ulaşmış aktörlere uygulanacak engellemeler sonuç vermez…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.