Arap Birliği yetkilisinin “Libya’da meşrû güç UMH’dir” sözleri Trablus’ta memnuniyetle karşılandı. Parlamento Başkan Yardımcısı eş-Şuveyhidi, açıklamanın sahada Hafter’in mağlubiyeti sonrası gelişine dikkat çekti.
Libya Parlamentosu Birinci Başkan Yardımcısı Celal eş-Şuveyhidi, Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki’nin “Libya’nın meşru temsilcisinin Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) olduğunu” teyit etmesinden memnuniyet duyduklarını söyledi. “Elbette bu açıklamalar, UMH ve onun, -sayın Hüsam Zeki’nin de teyit ettiği gibi- meşrû müttefiki olan Türkiye’nin elde ettiği zaferlerin ardından geldi” diyen Şuveyhidi, Libya-Türkiye anlaşmasının dünyanın gözü önünde imzalandığını hatırlatarak şöyle konuştu: “UMH güçlerinin ve UMH’nin stratejik müttefiki Türkiye’nin elde ettiği son zaferler hem uluslararası alanda hem de Arap Birliği gibi kurumlar nezdinde alınan pek çok rolü değiştirdi. Arap Birliği başta Hafter’in saldırılarını izlemekle yetinmişti. Zira bu saldırılara ortak olan ve darbeci güçlerin başkenti ele geçireceğini hesap eden, Birlikte hakimiyet kurmuş bazı devletler, UMH lehine alınacak tüm kararları da engellediler. Elde edilen bu zaferlerin ardından şimdi, darbeyi destekleyen bu devletler sessiz durumda. Biz Mısır yönetimine, Hafter’den desteğini çekmesini, uluslararası tanınırlığı olan meşrû hükümetle teması iletletmesini tavsiye ediyoruz.”
Celal eş-Şuveyhidi, Türkiye’nin “Libya’nın iç işlerine müdahale ettiği” yönündeki iddialara ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: “Öncelikle ben Türkiye hakkında ‘müdahale’ kelimesine karşı çıkıyorum. Çünkü Türkiye devleti bu krize zorla müdahil olmadı. Türkiye’nin Libya’daki rolü, iki meşrû hükümet arasında imzalanan ‘Mutabakat Muhtırası’ anlaşmasıyla olmuştur. Bir Türk müdahalesi yoktur. Ancak öte yandan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan gibi devletlerin ve Wagner şirketi yoluyla Rusya’nın, meşrû hükümetin bilgisi olmadan müdahale ettiğini ve darbecilerin yayılıp yönetimi ele geçirmesini sağlamaya çalıştıklarını görüyoruz. Esas müdahaleler bunlardır.”
Libya’da BAE destekli Hafter vahşetinin yaşandığı Terhune’de toplu mezarların tespiti sürüyor. Terhune ve diğer ele geçirilen yerlerde son dönemde 8 toplu mezar bulundu. Mezarlardan çıkarılan 150’den fazla cesetten bazılarının kadın ve çocuklara ait olması vahşetin boyutlarını gözler önüne seriyor. Son olarak kentte kendisine ait arazide toplu mezara rastlanan bir kişi, Libya Kızılayının buradan 20’ye yakın ceset çıkardığını söyledi.
Adının açıklanmasını istemeyen Libyalı, çevredeki mezarların hâlâ araştırıldığı bilgisini paylaştı. Libya ordusunun 5 Haziran’da Terhune’de kontrolü sağlamasından çok kısa bir süre sonra, bir hastanede sivillere ait bazılarında işkence ve infaz izlerine rastlanan 106 ceset bulunmuştu. Bunun yanında su kuyusuna atılmış, konteynerde yakılmış yahut araziye canlı canlı gömülmüş insanların bedenlerine de rastlandı. Bomba imha çalışmalarının devam ettiği kentte güvenlik güçleri bir yandan da toplu mezar olduğundan şüphe duyulan yerlerde aramaları sürdürüyor. Bu arada Terhune’de dün 10 milis daha yakalandı.
Libya ordusunun askeri başarıları moralleri yükseltti. Ülkenin ticarî başkenti olarak bilinen Misrata’da AA muhabirine konuşan Libyalılar, Türkiye’ye müteşekkir. Emekli Öğretmen Yusuf el-Kebir (63), sahadaki kazanımların ‘din kardeşi’ Türkiye’nin yardımlarıyla sağlandığını söyledi. Ülkede Türkiye’deki gibi seçime dayalı demokratik bir yönetim arzuladıklarını kaydeden Kebir, “Fransa, Mısır, Rusya ve BAE gibi bizimle savaşan ülkeler değil bize dostluk eden ülkelerle işbirliği yapmak istiyoruz. Şimdi bizim önceliğimiz ülkemizi yeniden inşa etmek. Eğer bunu şirketler gelip yapacaksa Türk şirketlerinden başkasını istemiyoruz” diye konuştu. Kebir, Türk halkı ve iş dünyasına seslenerek, “Türk halkı ve ticaret erbabı şunu bilsin ki Libya’ya artık istikrar geliyor. Buraya gelsinler yatırım yapsınlar kardeşçe yaşayalım, bizler Müslüman halklarız” şeklinde konuştu. Libyalı memur Hasan Mahmud (48) ise Libya ordusunun ilerleyişi sonrası Hafter cephesinden gelen ateşkes çağrılarının bir anlamı olmadığını söyledi.