1948’de bağımsızlığını ilan eden İsrail’i tanıyan ilk ülke olan ABD, İsrail’e sağladığı maddi ve askeri yardımlarla Ortadoğu barışını tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler’de verdiği vetoların yarısından fazlasını İsrail için kullanan ABD, İsrail’e şimdiye kadar 120 milyar dolardan fazla askeri ve finansal yardımda bulundu.
Filistinlilerden gasbedilen topraklar üzerine kurulan İsrail’in en büyük destekçilerinin başında ABD geliyor. Washington yönetimi, maddi ve askeri yardımlarının yanı sıra Birleşmiş Milletler’de (BM) İsrail’in koruyucu kalkanı gibi davranarak Ortadoğu barışını sekteye uğratan en önemli konulardan Filistin meselesinin çözümüne engel oluyor. Beyaz Saray’daki başkanlar, yıllar içinde değişse de ülkedeki güçlü Yahudi lobisi sayesinde ABD’nin İsrail politikasında kayda değer bir değişiklik gözlenmiyor. Başta İsrail’in yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri politikası olmak üzere Filistinlilerin topraklarından sürülmesi ve her geçen gün İsrail işgalinin artması gibi konularda Washington yönetimi Tel Aviv’e bazen açıktan bazen de gizliden destek veriyor.
Uzmanlara göre, Beyaz Saray’ın İsrail’e verdiği bu destek, Filistin meselesinin gün geçtikçe daha da içinden çıkılmaz bir hâl almasına ve Ortadoğu, dolayısıyla da dünya barışının bir türlü sağlanamamasına neden oluyor. Bağımsızlığını ilan ettiği günden bu yana ABD’nin İsrail’e yaptığı finansal ve askeri yardım tutarının 120 milyar dolardan fazla olduğu belirtiliyor.
Bir tarafta ABD yardımlarıyla Ortadoğu’nun en güçlü ülkelerinden biri hâline gelen İsrail, diğer tarafta ise 6 milyona yakın insanı mülteci konumunda olan, işgal altındaki bir Filistin bulunuyor. Bu orantısız güç dengesi ve ABD’nin desteği sebebiyle İsrail, Filistin meselesinin çözümü için olumlu adımlar atmak yerine her geçen gün işgal politikalarına bir yenisini ekliyor.
BM’de bugüne kadar veto kartına 80’den fazla başvuran Washington yönetiminin, bu vetoların yarısından çoğunu İsrail’i korumak için kullanması dikkati çekiyor. ABD’nin bu tutumu, İsrail’in Filistin üzerindeki işgalinin güçlenmesine yol açtığı gibi Tel Aviv’in uluslararası baskı altına alınmasına da engel oluyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki koltuğuna oturduktan sonra Filistin meselesinde attığı adımlar, işgali devam ettirmesi konusunda İsrail’i daha da cesaretlendirdi. Trump, ilk olarak Aralık 2017’de Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıdıklarını açıklayarak, Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasına onay verdi.
ABD yönetiminin, Filistin-İsrail sorununun çözümü için yeni bir plan hazırlığında olduğu biliniyor. Başkan Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” dediği plan henüz açıklanmasa da ayrıntıları basına sızmış durumda. Basında yer alan iddialara göre, hazırlanmaya devam edilen “Yüzyılın Anlaşması” planı, Filistin tarafına getirdiği ağır şartlar nedeniyle meseleye çözüm olmaktan çok İsrail işgalini pekiştiriyor. Söz konusu iddialara göre plan, “Kudüs’ün tamamının İsrail’in başkenti olması, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin büyük kısmının boşaltılmaması” gibi İsrail’in lehine maddeler içeriyor.