Rusya'ya bağlı Dağıstan'da önceki gün iki sinagog, iki kilise ve bir polis kontrol noktasına saldırı düzenlendi. Saldırıyı üstlenen DEAŞ Horasan (DEAŞ-H), geçtiğimiz hafta yine Rusya’da bir hapishanede gardiyanları rehin almış, mart ayında ise Moskova’da konser salonunda saldırı düzenlemişti. Daha önce Türkiye ve İran’a da saldırılar düzenleyen ABD ve İsrail güdümündeki örgütün, 7 Ekim sonrası düzenlediği terör eylemleri ile İsrail üzerindeki kamuoyu baskısını hafiflettiği düşünülüyor. Söz konusu eylemlerin doğu coğrafyalarında gerçekleşmesi, ise “Batı’nın terörü Doğu’yu vuruyor” yorumuna neden oluyor.
Kuzey Kafkasya'da bulunan Rusya'ya bağlı Dağıstan Cumhuriyeti'nde Derbent ve Mahaçkale şehirlerinde düzenlenen saldırılarda en az 15 polis memuru, bir rahip ve bir güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi. Gece yarısından sonra devam eden operasyonlarda Rus özel kuvvetleri 6 saldırganı öldürdü. Saldırıya ilişkin soruşturma sürerken, güvenlik güçleri eylemi “terör” olarak nitelendirdi. Saldırganların kimlikleri açıklanmazken, DEAŞ-H’nın eylemi gerçekleştirdiği düşünülüyor.
Nisan ayında FSB, Dağıstan'da bir önceki ay Moskova'daki Crocus Belediye Binası'na düzenlenen saldırıya karıştığından şüphelenilen dört kişiyi tutuklamıştı. DEAŞ'ın üstlendiği saldırıda 140'tan fazla kişi hayatını kaybetmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırı sonrası yaptığı açıklamada ABD’yi suçlamıştı. Putin’in açıklamaları, terör örgütü ile ABD arasındaki bağı bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştı. Kafkasya bölgesinde faaliyet gösteren DEAŞ-H’ye mensup kişiler, geçtiğimiz hafta bir hapishanede gardiyanları esir almış, saldırganlar Rus özel kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirilmişti.
İran'da ocak ayında, Kasım Süleymani'nin 4'üncü ölüm yıl dönümünde düzenlenen anma töreninde yaşanan terör saldırısını terör örgütü DEAŞ üstlendi. 84 kişinin hayatını kaybettiği, 284 kişinin de yaralandığı saldırının yaşandığı dönemde, İsrail ateşkes baskısı altındaydı. ABD’li üst düzey isimlerin, “Ocak ayında ateşkes bekliyoruz” açıklamalarına karşılık Tel Aviv yönetimi katliama devam edeceklerini duyurmuş, bu durum kamuoyu tarafından tepki toplamıştı.
Yine ocak ayında Türkiye, Güney Afrika’nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına müdahil olmuş ve katliamı kanıtlayan sayısız belgeyi mahkemeye sunmuştu. O dönem başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere çok sayıda isim İsrail’i hedef alan sert açıklamalarda bulunmuştu. Ay sonunda ise İstanbul, Sarıyer'de Santa Maria Kilisesi’nde bir kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırı gerçekleşmiş, saldırıyı DEAŞ-H üstlenmişti.
Son üç yılda 40’tan fazla saldırı düzenleyen DEAŞ-H, İsrail’in soykırıma giriştiği 7 Ekim sonrası Doğu ülkelerinde ses getiren ve kamuoyunu meşgul eden eylemler gerçekleştirdi. İsrail ve ABD güdümünde olduğu bilinen örgütün, eylemleriyle dikkatleri Gazze’deki katliamlardan uzaklaştırarak iki ülke üzerindeki baskıyı azalttığı düşünülüyor.
DEAŞ-K’nın ABD ve İsrail’in politikalarına muhalefet gösteren ülkelerde eylem yapması, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın itiraf niteliğindeki sözlerini hatırlattı. 2016’da bir seçim mitinginde konuşan Trump, “DEAŞ’ı Başkan Obama kurdu. DEAŞ’ın kurucusu o ve çarpık Clinton. DEAŞ’ı birlikte kurdular" demişti. Yine eski İngiltere Büyükelçisi ve Craig Murray, DEAŞ’ın ABD ve İsrail tarafından kurulduğunu ve fonlandığını dile getirmişti. “Söz İslamcı bir örgüt neden İsrail’e saldırmaz” sorusunu soran Murray, “Çünkü onları ABD ve İsrail fonluyor” ifadelerini kullanmıştı.