Sosyal medya araştırmalarıyla tanınan Hindistan merkezli Integrity Institute tarafından paylaşılan rapor, iyi hazırlanmış bir yalanın doğru içerikten daha fazla etkileşim alacağı ve sosyal medya platformlarının algoritmasının buna imkan tanıdığını açıkladı. Amerikan New York Times gazetesinde yayınlanan habere göre Twitter, TikTok, Facebook, YouTube ve Instagram gibi sosyal medya platformlarının sahte ve yalan bilginin yayılma merkezi olduğunun altı çizildi. Raporda, sosyal medya araçlarının kullanıcılar tarafından dolaşıma sokulan zararlı içerikleri güçlendirdiği vurgulandı. Twitter’ın kontrolsüz yapısıyla, yalan haberin yayılmasında ilk sırada olduğu belirtildi.
Analizin gösterdiğine göre Twitter, kolay bir şekilde paylaşıma olanak veren yapısı ve ‘retweet’ özelliği sebebiyle yanlış bilginin en çok yayıldığı platform olarak öne çıkıyor. Raporda, “İyi üretilmiş bir yalanın” sosyal medya platformlarında, algoritmaların da desteğiyle, gerçek bilgiye göre daha fazla etkileşim aldığına dikkat çekildi. Tiwtter gibi özellikle Z kuşağının kullandığı Çinli sosyal medya devi TikTok da yalan bilginin yayılmasında etkin. Uygulamanın, izlenen videonun benzerlerini tavsiye eden algoritmaları sayesinde gerçek dışı bilgi hızla yayılabiliyor.
Facebook’un ise yalan bilgiyi en çok bulunduran platform olduğu belirtilen raporda söz konusu mecrada paylaşım yapmanın diğer platformlar kadar basit olmaması sebebiyle yalanın dolaşım hızının Twitter ve Tik Tok’un gerisinde kaldığı aktarıldı. Benzer bir durumun video paylaşım sitesi YouTube için de geçerli olduğu anımsatılırken Instagram’ın reels içeriklerindeki yalan bilgilerin algoritması gereği kolaylıkla kitlelere ulaşabildiği ifade edildi.
Enstitü bulgularını, Uluslararası Doğruluk Kontrol Ağı üyelerinin yanlış olarak tanımladığı gönderileri, aynı hesaplardan önceki gönderileri karşılaştırarak hesapladı. Kovid-19 salgını, Ukrayna’daki savaş ve ABD’de yaklaşan ara seçimler dahil olmak üzere çeşitli konularda doğrulanmış yaklaşık 600 gönderiyi analiz etti. Sosyal medya kullanıcılarının provokatif ve gerçek dışı içeriğe sahip gönderilere daha fazla etkileşim verdiğine dikkati çekilirken platformların algoritma ve tasarım değişiklikleriyle yanlış bilgi dolaşımının azalabileceği kaydedildi.
Facebook’un yanlış bilgiler biriminin eski çalışanlarından 37 yaşındaki Frances Haugen daha önce şirketin önceliğinin nefret söylemiyle ve yalan haberle mücadele değil kâr etmek olduğunu açıklamış, Facebook’un büyümeyi güvenliğe tercih ettiğini söylemişti. Global Witness isimli insan hakları grubu, 53 milyonluk nüfustan yarısının ana haber kaynağı olarak Facebook kullandığı Myanmar’da, platformun Müslümanlara karşı etnik nefreti nasıl beslediğini kamuoyuyla paylaşmış; Haugen’ın ifşaladığı yazışmalarda, Facebook’un nefret söylemlerinin geçtiği gönderilerin yüzde 5’inden azına, şiddete teşvik olarak kabul edilen içeriklerin ise yüzde 1’inden azına yaptırım uyguladığı ortaya çıkmıştı.