Vekil güç stratejisi çöküyor mu?

İsmail Çoktan
04:002/10/2024, Çarşamba
G: 3/10/2024, Perşembe
Yeni Şafak
Ayetullah Ali Hamaney, Hasan Nasrallah ve Kasım Süleymani.
Ayetullah Ali Hamaney, Hasan Nasrallah ve Kasım Süleymani.

İsrail'in 27 Eylül'de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı öldürmesi, son 10 yılda Ortadoğu'ya yayılan İran destekli milis grupların akıbetinin ne olacağı sorusunu gündeme getirdi. İran cephesinden gelen ABD ile görüşme yapıldığı açıklamaları ve işgalci güç İsrail'in vekil güçler üzerinden Tahran'ı hedef alması, İran'ın bu milis gruplarıyla olan geleceğinin sorgulanmasına sebep oluyor.

Tunus'ta 14 Ocak 2011'de Zeynelabidin Bin Ali rejimini deviren halk protestoları, kısa süre içinde Mısır, Libya, Yemen ve Bahreyn'e ulaştı. Yaşanan karışıklıklara İran'ın nasıl bir tepki vereceği en merak edilen konular arasında yer aldı. İran Dini Rehberi Ali Hamaney, 11 Şubat'ta Mısır'daki Hüsnü Mübarek rejimi devrildiğinde, "Bu hareketler 1979'daki İran İslam Devrimi'nin bir yansımasıdır" demişti. Ancak, 15 Mart'ta protestoların Suriye'ye ulaşması ve Bahreyn'de Şii çoğunluğun rejimi devirememesinin ardından İran'ın duruma yaklaşımında keskin bir dönüşüm görüldü. İran yönetimi, artık protestoların İsrail ve ABD tarafından İran'ı kuşatmak için harlanan bir hareket olduğu açıklamalarında bulunuyor ve Şam'da rejimin düşmesine asla izin vermeyeceğini ilan ediyordu. Bu noktada, İran Devrim Muhafızları (DMO) Komutanı Kasım Süleymani, etkili bir figür olarak öne çıkarak Hizbullah'ın Lübnan'daki yapısını örnek alan ve tüm bölgeye yayılan bir milis yapılanmasına girişti. İran'ın düşman olarak gördüğü İsrail ve Suudi Arabistan gibi güçlere karşı bir ön savunma hattı görevi gören bu milis gruplar, bugünlerde İsrail'in hedefinde. İsrail ordusu, Nasrallah ile birlikte çok sayıda milis lideri tasfiye etmesine ve İran topraklarına iki kez saldırı düzenlemesine rağmen Tahran yönetimi, İsrail'e karşı bir hamleye henüz girişmedi. İranlı yetkililerin ABD ile süren pazarlıkları da Tahran'ın bu grupları gözden çıkarmış olabileceği yorumlarını beraberinde getiriyor.

MİLİS AĞI BÖLGEYE YAYILDI

DMO Lideri Kasım Süleymani, 2011 yılında Suriye'deki ayaklanmanın iç savaşa dönüşmesinin ardında Suriye'de birçok bölgenin kontrolünü yitiren Esed rejiminin yardımına gitmesi vekil güç stratejisinin geliştirilmesinde rol oynadı. Yemen'de ise Ali Abdullah Salih yönetiminin Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez Girişimi'nin arabuluculuğuyla son bulması İran'ın bu ülkedeki üstünlüğünü, rakip gördüğü Suudi Arabistan'a kaptırma endişelerini güçlendirdi. İran devrimi sonrası ideolojik bir harekete dönüşerek İran'a yaklaşan Husi hareketi, Tahran'ın silah desteğiyle Yemen'de geniş alanları kontrol altına aldı. Irak'ta ise 2014 ortasında kendisini gösteren terör örgütü DEAŞ tehlikesi, hem 2003'teki ABD işgali sonrası güçlenen İran etkisindeki Şii hareketlerin İran kontrolünde Haşd-i Şabi yapılanması altında daha fazla organize olmasının önünü açtı hem de Kasım Sülaymani'nin DEAŞ'a karşı ABD ile ittifak kurmasını kolaylaştırdı. Bu noktada, Suriye'de başlangıçta Iraklı militanların oluşturduğu Ebu'l Fadl Abbas örgütüyle var olan İran etkisi, daha sonra Afganistan'dan getirilen Şii militanların oluşturduğu Fatımiyyun ve Pakistan'dan getirilen Şii militanların oluşturduğu Zeynebiyyun Tugayları'nın yanı sıra 2013'te Suriye'ye giren Hizbullah ile birlikte zirveye ulaştı.

ABD VE RUSYA İLE EŞGÜDÜM

DEAŞ'ın 2014'te ortaya çıkıp 2016'ya kadar Suriye ve Irak'ta geniş alanları kontrol altına alarak bir terör devleti ilan etmesi, ABD ve müttefiklerini harekete geçirdi. 2016 yılında ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyon güçleri, karada DEAŞ'a karşı savaşacak bir partner arıyordu. Bu süreçte Kasım Süleymani'nin kurulmasına öncülük ettiği ve ABD'nin 2003'teki Irak işgalinden sonra güçlenen Şii milis grupların oluşturduğu çatı yapılanma Haşd-i Şabi, Irak'ta koalisyonun hava saldırılarına eşlik eden karadaki partner rolünü oynadı. Suriye'nin kuzeydoğusunda ise koalisyonun partneri, terör örgütü PYD/PKK olmuştu. İran'ın milis grupları, Suriye'nin kalan bölgelerinde ise hava gücü olarak Rusya'yı seçmişti. Geçtiğimiz hafta İsrail tarafından öldürülen Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, 2020 yılında harekete yakın El-Meyadin televizyonuna yaptığı açıklamada, "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, o dönem tereddütlüydü. Ancak El-Hac Kasım (Süleymani) Moskova'ya gitti ve ona haritalarla stratejik bir sunum yaptı. Toplantının sonunda Putin ikna olmuştu" ifadeleriyle Moskova ile ortaklığı ortaya koyuyordu. Bu açıklamaların ardından Rusya 30 Eylül 2015'te Esed rejimine destek için Suriye'ye konuşlandı.

NÜKLEER ANLAŞMANIN BOZULMASI SONUN BAŞLANGICI OLDU

Eski ABD Başkanı Barack H. Obama'nın öncülüğünde Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya ve Çin'in içinde olduğu 5+1 ülkeleri, 2015 yılında İran ile Nükleer Anlaşma'yı imzaladı. Anlaşma, İran'ın kadameli olarak yıllardır sürdürdüğü nükleer silah geliştirme programından vazgeçmesi karşılığında 5+1 ülkelerinin ekonomik ve askeri ambargoları kaldırmasını ön görüyordu. 2015 ile 2019 yılları arasında, nükleer anlaşma kapsamında ambargoların kaldırılması İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de desteklediği Şii milis grupları daha etkili bir şekilde finanse etmesinin önünü açtı. Bu süreçte bazı İranlı yetkililer, "İran, başkenti Bağdat olan bir Fars İmparatorluğu'na dönüştü" şeklinde yorumlar yapıyordu. Ancak, 2016 yılında ABD'de başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, İran'ın nükleer anlaşmayla verdiği taahhütleri yerine getirmediğini öne sürerek 2018 yılında bu anlaşmadan çekildiğini ve yeni ambargolar uygulayacağını ilan etti. Fransa ve İngiltere başlangıçta buna dirense de kısa süre içinde ambargolara katıldılar. Bu durum İran'a bağlı milis grupların finansmanına darbe vururken İran'da da ekonomik darboğazın ve siyasi krizin sebep olduğu protestoların önünü açmıştı.

SUİKAST SİLSİLESİ VE TAHRAN'IN SESSİZLİĞİ

Nükleer anlaşma sonrası ilk şok, Ocak 2020'de ABD SİHA'larının Bağdat'ta DMO Lideri Kasım Süleymani ve Haşd-i Şabi lideri Ebu Mehdi el-Mühendis'i öldürmesiyle yaşandı. Daha sonra bir taraftan Batılıların ambargoları artarken diğer taraftan Rusya'nın Şubat 2022'de dikkatini Ukrayna işgaline kaydırması, İran'a bağlı milislerin yayılışını yavaşlattı. 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e karşı Aksa Tufanı Operasyonu'nu başlatması, İsrail tarafından hem İran'ın milis gruplarını hem de İran'ı hedefe oturtmak için bahane olarak kullanıldı. İsrail, bir yılda Gazze'de 42 bin sivili öldürüp Gazze'yi yerle bir ederken 10 yıldır bölgeye yayılan ve açık hedef olan milis gruplara yönelik saldırılarını da artırdı. Ocak 2024'te Hamas Siyasi Ofis Başkanı Yardımcısı Salih el-Aruri ile başlayan suikast silsilesi Temmuz'da Hamas Siyasi Ofis Başkanı İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesi ve geçtiğimiz hafta Nasrallah'ın öldürülmesiyle zirveye çıktı.

YENİ STRATEJİ NÜKLEER SİLAH MI OLACAK?

İsrail, Lübnan'a kara operasyonu başlatmaya hazırlanırken bugüne kadar Hizbullah'ın neredeyse tüm üst kademe liderlerini öldürdü. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ise artan İsrail saldırılarına ABD'nin Gazze'de ateşkes ilan edileceğine dair söz vermesi nedeniyle cevap vermediklerini dile getirmesi, Tahran'ın bölgedeki vekil güçlerini yalnız bıraktığı yorumlarına neden oldu. Tahran rejiminin, bir dönem kendisine ön savunma hattı olarak Yemen'den Irak'a kadar kurduğu vekil güç hattının ABD ve İsrail hedefine girmesiyle Tahran şimdi zor bir soruyla karşı karşıya? Yıllardır destekleyip büyüttüğü vekil güçlerinin yardımına mı koşacak yoksa Washington ve Tel-Aviv'in baskısı karşısında geri adım mı atacak? Tahran yönetiminin bölgedeki vekil güçlerini destekten vazgeçip, nükleer silah edinme ihtimalini gündemine almak isteyeceği de yapılan değerlendirmeler arasında.

Husiler kimdir?

Yemen'de çoğunluğu oluşturan Zeydiler içinde sayılan ancak 1979'daki İran devrimi sonrası siyasallaşarak İran ile irtibatları güçlenen Husiler, İran'ın silah desteğiyle Yemen'de önemli bir askeri güç oluşturdu. 7 Ekim sonrası Kızıldeniz'den İsrail'e giden ticaret yolunu hedef alan Husi militanlar, 2014 yılında dönemin devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'e bağlı kalan ordu birlikleriyle birlikte başkent Sana'yı ele geçirdi. O tarihten beri Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu ve Aden'deki meşru hükümet güçleriyle çatışıyorlar.

Irak'ın Hizbullahı Haşd-i Şabi

Terör örgütü DEAŞ ile savaşmak için kurulan Haşd-i Şabi örgütü, DEAŞ'ın yenilgiye uğratılmasının ardından Irak hükümeti tarafından orduya entegre edilmek istenen milis bir yapı olarak Irak'ta büyük etkiye sahip oldu. Örgüt, orduya tam entegre olmayı reddederek Lübnan'da Hizbullah'ın sahip olduğu paralel bir askeri güç rolü oynamak istiyor. Bu yüzden yer yer Şii hükümet ile gerilimler yaşıyor. Haşd-i Şabi, ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra organize olan Şii grupların Mukteda es-Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu hariç neredeyse hepsini içeriyor. Örgüt, sık sık Irak'taki ABD üslerine ve Bağdat'taki ABD Büyükelçiliğine füze saldırıları düzenliyor.

Suriye'de 30'dan fazla grup var

Suriye'de sayıları 30'u aşan Şii milis gruplar arasında, Hizbullah'ın yanı sıra Fatımiyyun, Zeynebiyyun ve Ebu'l Fadl Abbas tugayları öne çıkıyor. Fatımiyyun Tugayı en kalabalık Şii örgüt konumunda. İran'ın Afganistan ve İran'dan getirdiği paralı Şii milislerden oluşuyor. Zeynebiyyun Tugayları ise sayıları az olan ve Şam kırsalında özellikle Seyyide Zeynep Türbesi civarında konuşlanan bir grup. İran'ın Pakistan'dan getirdiği Pakistanlı Şiiler bu grubu oluşturuyor. 13 yıldır süren iç savaşta Suriye ordusunun büyük oranda zayıflamasının ardından İran'ın milis grupları Esed rejiminin alan hakimiyeti noktasında önemli roller oynuyor.


#hizbullah
#israil
#orta doğu
#politika

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.