Günlerdir yapılan haberlerde halk oyu ‘evet’ olmasına rağmen, seçim öncesi tahmin edilen orana nazaran sonucun az çıkmasına değinerek, kazanmış değil de, kaybedilmiş gibi bir algı üzerinde durulmaya devam ediliyor. 2016 Haziran ayında İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını öngören halk oylamasından çıkan sonuç yüzde 51,9 ile evet olurken yüzde 48,1 oranında hayır çıkmıştı. Bir sonraki gün İngiltere medyası, ülkenin AB’den ayrılacağını yazdı, ancak meşruiyet sorgulamadı. Avrupa’nın yine prestijli gazeteleri, ‘Seçmen neden AB’den ayrılmak istiyor? Bundan sonra yolumuza nasıl devam edeceğiz? Önümüzdeki süreç nedir?’ soruları üzerinde durulmuştu. Ancak yine aynı medya tarafından, Türkiye’den çıkan demokratik sonucun meşruiyeti sorgulanıp, özellikle ‘diktatörlük, keskin ayrışma, bölünme, çok az bir oranla kazanma, geniş kapsamlı yetki’ terimleri üzerinde durularak seçim sonucu gölgelenmek isteniyor.
ABD’li Wall Street Journal gazetesi milyonlarca insanın evet oyunu görmezden gelerek, seçimlerde usulsüzlük yapıldığını, 15 Temmuz darbe girişiminin de “sahnelendiğini” öne sürdü. İngiliz Guardian gazetesi ise gezi olaylarını hatırlatarak “Direniş yeniden başlayabilir” yorumuna yer verdi. ABD’li New York Times gazetesi katılım oranının yüzde 85,46 olduğu halk oylamasının sonuçlarını çarpıtarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyetini sarstığını iddia etti. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı yayınlarıyla sık sık gündeme gelen Financial Times da halk oylamasının ardından birkaç günün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için kritik olduğunu ve meşruiyetinin sorgulanabileceğini savundu. Söz konusu gazetelerin Gezi Süreci’nde de kışkırtıcı rol üstlendiği biliniyor.