Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik operasyonlarla ilgili kullandığı "Cadı avına dönmesin." ifadesinin çarpıtıldığını belirterek, "Kim söylüyor? Başbakan Yardımcısı. Bunu hükümetin bilgisi dışında, hükümetten habersiz söylemem mümkün mü? Demek ki hükümet olarak bunu tatbik eden memura, güvenlik gücüne, yargı mensubuna uyarı mahiyetinde bu." dedi.
Türkeş, Londra'daki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, 15 Temmuz'da Türkiye'de en vahim darbe girişiminin yaşandığını söyledi.
Darbe girişimi başarısız oldu diye bunu azımsama veya konuyla ilgili farklı spekülasyonlar yapmanın doğru olmadığını dile getiren Türkeş, şöyle devam etti:
"İlk anından itibaren, daha önceki ihtilallerde de can kayıpları maalesef istenmese de olmuştu ama bu defaki ekip çok vahşi bir ekip olarak başladığı andan itibaren sebepli sebepsiz insan öldürerek, yani tedhiş yaratarak toplumu bastırmak, baskı altına almak ve böyle de ülke yönetimine el koymak üzerine yapmışlar planı. Bu planın içinde Sayın Cumhurbaşkanı'nı, Allah korusun belki de bütün aile üyeleriyle katletmek var. Başbakanımıza saldırdılar zaten, arabasına ateş açıldı, kurtuldu. Bu şiddeti yarattıktan sonra bunun görüntüleriyle bir kuru bildiriyle bütün herkesin teslim olacağını, 'Bunları yapan bize ne yapmaz' diye insanların düşünüp her şekilde bunlara tabi olacağını düşündüler."
Türkeş, darbe girişiminde bulunanları, sapkın bir din anlayışı içinde dikta rejimi kurmak isteyen grup olarak niteledi.
FETÖ'ye yönelik operasyonların hukuk içinde kalınarak yürütüldüğüne değinen Türkeş, bazı medya kuruluşlarının kendisine ait sözleri çarpıttığını vurguladı.
Medyanın bir bölümünün eski hastalığına çok çabuk döndüğünü ifade eden Türkeş, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'la birlikte medya ile muhalefet partileri ile güzel bir balayı havasına girdik, memnun da olduk. Dedik ki 'Bak, demek ki ülke sıkıntıya düşünce herkes çok güzel, akıllı, sağduyuyla davranıyor.' Medyaya tekrar tekrar teşekkür ettik. Muhalefet partilerine teşekkür ettik ki hakikaten hepsi övgüye değer işler yaptılar. Sonra geçen gün bir televizyona bir şey anlatıyorum filan... İki tanesi kuyruğundan gene anlayıp işi başka yere çekmeye çalışıyor. 'Cadı avına dönmesin' diyorum. Kim söylüyor? Başbakan Yardımcısı. Bunu hükümetin bilgisi dışında, hükümetten habersiz söylemem mümkün mü? Demek ki hükümet olarak bunu tatbik eden memura, güvenlik gücüne, yargı mensubuna uyarı mahiyetinde bu. Ahmağın bir tanesi diyor ki 'Türkeş'ten hükümete sert çıkış.' Benim eski partide olduğumu zannediyor herhalde. Ne dediği belli değil. Sırf saçmalamak adına böyle bir manşeti atan gazeteye hayret ediyorum. Uyarıyorum buradan başbakan yardımcısı olarak. Kimi? Görev yapan hukuk, emniyet mensuplarını. 'Doğru dürüst tartın, analiz yapın, ciddi istihbarata bağlı gereğini yapın' diye. Bu uyarı o mahiyettedir. Yoksa kendimizle ilgili bir eleştiri mahiyetinde değildir."
Başbakan Yardımcısı Türkeş, darbe girişiminin arkasında yabancı bir ülkenin bulunmasının mümkün olduğunu ancak bu konuda bir bilgi bulunmadığını anlattı.
Olayların iki tarafı olduğuna işaret eden Türkeş, "Bu darbe işi başarılınca bunun kahramanları çıkar. Mevcut siyasetteki bile bazıları, 'Biz demiştik, böyle gitmez, iyi oldu, şu oldu, bu oldu' diye. Daha önceki ihtilallerden yaşadık. Başarısız olunca da herkes üzerine yorum yapıyor. Başarılı olmayınca 'Yahu yok, koskocaman devletler olsa başarılı olmaz mıydı?' deniliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Darbe girişiminin ardında bir ülkenin olduğunu söylemediğine dikkati çeken Türkeş, bu sözünün çarptırılmamasını istedi.
Bazı büyük, güçlü ülkelerin, "Şurada çocuklar ölüyor, ilaç bulamıyorlar, şu diktatörü bir deviriverelim de buraya refah, huzur, demokrasi gelsin, çocuklar da hastalıktan ölmesin." diye müdahale ettikleri bir ülkeyi, 12 senede 1,5 milyon insanı öldürüp 3'e, 5'e böldüğünü gördüklerini dile getiren Türkeş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onun için yani büyük, güçlü ülkeler her elini attığını becerir, böyle bir şey yok. Beceriksizlikten sebep, onlar yoktur anlamına gelmez. Vardır anlamına da gelmez ama çünkü bir bilgimiz yok bu konuyla ilgili. Bizim gördüğümüz nedir? Amerika'da, Pensilvanya'daki bu Fetullah Gülen'e bağlı cemaatin Türk Silahlı Kuvvetleri içine yerleştirdiği asker üniformalı eşkıyalarının, katillerinin, devlete el koyma girişimidir. Bir tek bunlar mı var? Hayır. Bana göre başka yapılar da olabilir işin içinde."
Türkeş, darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye'nin 96 yıllık demokrasi birikimini kaybedeceğini vurguladı.
Günlük hengamenin içinde Türkiye ile ilgili çok olumsuz laf söylendiğini ancak ülkedeki demokrasiyi idrak etmek, takdir etmek ve anlamakta bazen çok zayıf kalındığını ifade eden Türkeş, "Elimizde nelerimiz var, bir kere görüp anlamamız lazım. Neyi kaybederdik? Bunların hepsi giderdi. 100 yıllık birikim, tecrübe giderdi. Tesis edilmiş hukuk, ilişkiler..." diye konuştu.
Tuğrul Türkeş, Türkiye'nin iki kutuplu dünyadaki alışkanlıkların tersine devletler arası çoklu ilişkiyi başardığını anlattı.
Türkiye'nin bu çoklu ilişkileri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) çözülmesiyle başlayan süreçte yani 20-24 senelik dönemde çok iyi başardığını bildiren Türkeş, "Zaman zaman Batı panik yapıyor. Çin'le görüşüyoruz. 'Eyvah, ekseni mi kaydı?' Hiçbir şey kaymıyor kardeşim, frenler sağlam, balatalar sağlam, kayan eden yok ama biz ülkenin menfaatini değişik alternatiflerde aramak zorunluluğundayız ve bunu da yapıyoruz." açıklamasında bulundu.
Türkeş, FETÖ'ye yönelik operasyonlarda gözaltına alınanların sayısıyla ilgili gündeme getirilen eleştirilere ilişkin şunları kaydetti:
"Delil size o kadar adam veriyorsa ne yapacaksınız? 'Ben daha az adamla bu işi bitireyim' deme şansınız var mı? Sırf bir çerçevedeki üst ekip tabir edilen insanların birbirleri ile diyalogları takip edildiğinde 25-30 bin kişiyi buluyorsunuz. Yani öyle hiç kimse, aklına göre 'Burada şu vardı, burada şu vardı' filan diye kendinden bir karar vermiyor. 30 bine yakın adamın birbirleriyle diyalogları tespit edilmiş vaziyette. Bunları alacaksınız ki elleri ayakları rahat dursun. Ne yaptığını tahkik edeceksiniz, sonra suça karışmamış olanlarını haliyle salıvereceksiniz, Suça karışanlara da gereken, hukuk içinde yapılır. Bunun adedinin çok olması veya az olması bir şey ifade etmez."
Başbakan Yardımcısı Türkeş, Kıbrıs konusunda devam eden müzakerelerle ilgili soru üzerine bu konuya da değindi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis'in görüşmeleri gayet güzel ilerlediğini bildiren Türkeş, "Fakat tabii uluslararası görüşmelerin iyi ve kötü tarafı var. Kolay anlaştıklarını önce konuşursun, en zorları veyahut anlaşmakta en zorlandıklarını, en zorlananını en sona bırakıyorsun. Bu ilk başta iyiye gidiyor gibi geliyor, sonra da 'olmadı' diye bir gerginlik oluyor." ifadelerini kullandı.
Kıbrıs müzakerelerinde zor başlıkların mülkiyet ile güvenlik meseleleri olduğuna değinen Türkeş, bu iki konunun görüşülmesine de başlanacağını aktardı.
Ayrıca Akıncı'nın, garantörlerden biri olarak Türkiye'nin de tavır ve kanaatini öğrenmek istediğini ifade ettiğini ve bu çerçevede birtakım çalışmalar yapıldığını söyleyen Türkeş, şunları anlattı:
"Mülkiyet konusu çok teknik bir konu. Rum'un tavrı, anlaşılası bir tavır değil. Yani, 'Ben hiçbir şey vermem ama benim oradaki malları siz bana verin. Veremiyorsanız da parasını verin' diyor. Bu hattın aşağısında yaşayan Türk hiç kimse yok mu? Hiç orada Türklerden kalma hak, arazi, mülkiyet yok mu? Rum'a göre yok. Gayriciddi yaklaşımları var. Bunu söylüyoruz, bunu kabul etmiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak iyi niyetimizi koruyoruz. Kıbrıs yönetiminin Rum yönetimiyle anlaşmasını, Kıbrıs Türklerinin hak ettikleri izolasyonlardan kurtulmasını, serbest dünyaya özgürce açılmalarını destekliyoruz."
Türkeş, FETÖ ve PKK ile mücadele konusunda Türk yetkililerin İngiltere'nin samimiyetine ne kadar güvendiği konusundaki soruya, "İngiltere bugüne kadar iyi bir sınav verdi. Yani mesela İngiltere'yi Avrupa'daki diğer ülkelerle mukayese edecek olursak, bir Belçika değil. Hiç değil. İkisinin arasında resmen yaz ile kış gibi bir fark var. Bu bakımdan İngiltere'nin kendi bir geleneği var. Bu geleneği içinde meseleleri dikkatli takip ediyor." yanıtını verdi.
Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın, Türkiye'nin Kırım Tatarlarıyla ilgili politikasını nasıl etkileyeceğiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Türkeş, "Kırım'daki haksız işgali tanımamaya devam edeceğiz. Rusya ile ilişkiler çoklu ilişkilerdir." dedi.
Kırım meselesinin, Tatarların hiçbir günahı olmadığı halde Batının Ukrayna'yı kışkırtması neticesinde yaşandığına işaret eden Türkeş, Kırım Tatarlarının Kırım'daki nüfuslarının azlığının ülkede gerçekleşen referandumun sonucunu etkilediğini belirtti.
Türkeş, Kırım Tatarlarının Kırım'a dönmeye başladığını ancak nüfuslarının yeterli sayıda olmadığını bildirerek, "Bu safhada orada bir çekişme yerine orada yaşayabilmek ve orada hayatını devam ettirmek, ekmeğini kazandırmak daha önceliklidir. Orada Kırım Tatarlarının, ailelerini, düzenlerini, eğitimlerini devam ettirmesi gerekir. Bunu da Türkiye destekler. Rusya ile ilişkisi iyi olduğunda daha iyi destekler. Daha kötü olmaz, daha iyi olur." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki düzelmenin Suriye'ye muhtemel etkilerine yönelik soru üzerine Türkeş, "Biz orada ilk başta Rusya ile çatışmadık. Daha sonra gelişen süreçte birçok farklı aktörün oyuna girmesi çıkması sırasındaki yaşanan bir gerginlikti. Biz Rusya ile anlaşsak da Suriye işi bitmez." diye konuştu.