Washington Post yazarı ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürmek üzere 2 Ekim’de Riyad’dan İstanbul’a gönderilen ekip 15 kişiden oluşuyordu. Tim, Kaşıkçı’yı ortadan kaldırdıktan hemen sonra 2 özel uçakla Suudi Arabistan’a döndü. Skandal ortaya çıkınca Riyad yönetimi, suikast ekibi üyelerinin gözaltına alındığını iddia etti. Derdest edilen kişi sayısı beyanlara göre 18 kişiydi. Suud makamları, zanlıların isimlerini açıklamadığı gibi, bunların kaçının suikast timi üyesi olduğunu da kamuoyundan sakladı. Suudi Arabistan Başsavcılığı dün ise ‘şüpheli sayısının 21 kişi olduğunu, bunların 11’inin suçlu bulunduğu, cinayete karışan 5 kişi hakkında da idam cezası talep edildiğini’ bildirdi. Bu sözlerle birlikte 18 zanlıya 3 ismin daha eklendiği ortaya çıkarken Riyad, tutukluların isminin yine kamuoyuyla paylaşılmayacağını ilan etti. Yani kimler hakkında idam cezası talep edildiği bilinmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’la görüşen ve Türkiye’den tüm delilleri isteyen Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Muceb, cinayeti tüm boyutlarıyla aydınlatmak yerine hedef şaşırtma taktiğiyle gerçek katilleri perdelemeye devam ediyor. Muceb’in sözcüsü Şelan eş-Şelan, Kaşıkçı’yı öldüren ekibi kurma emrini eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri’nin verdiğini kabul etti ancak ‘öldürme emrinin ekibin başkanı tarafından verildiğini’ savundu.
Suud’un Yemen’e yönelik askeri operasyonlarının sözcüsü olmasıyla tanınan ve Veliaht Prens’e ‘en yakın iki kişiden biri’ olarak bilinen Ahmed el-Asiri, Kaşıkçı vahşetinin duyulması sonrası görevden alınmıştı. Suikast timi kurduğu Riyad tarafından da kabul edilen Asiri’nin gözaltına alındığına dair hiçbir işaret yok. Üstelik Başsavcılık, ‘suikast için ekip kurdu’ dediği Asiri’nin cinayetle bağlantısını zayıflatmak için suçun hepsini ‘ekip başkanına’ yükledi.
‘Ekip başkanı’ denilen kişinin, Prens Muhammed’le fotoğrafları ortaya çıkan istihbaratçı Albay Mahir Abdülaziz Mutreb olduğu sanılıyor. Tıpkı diğerleri gibi onun da tutuklu olup olmadığı bilinmiyor. Riyad’a göre Prens’in adamı Ahmed el-Asiri, kurduğu ekibe “Kaşıkçı’yı ikna ederek ya da zorla Riyad’a getirin” emrini verdi; yani ‘öldürün’ demedi.
Riyad Başsavcılığı’nın Prens Muhammed’le birlikte ‘korumaya çalıştığı’ kişilerden belki de en önemlisi eski Kraliyet Divanı Müsteşarı Suud el-Kahtani oldu. Ahmed el-Asiri ile birlikte Prens’in sağ kolu olarak bilinen Kahtani, Kaşıkçı cinayetindeki rolü nedeniyle görevden alınmıştı. Dünkü açıklamasında Riyad tarafı, Kahtani’nin olaydaki tek görevinin suikast ekibiyle Riyad’da buluşmak olduğunu ileri sürdü. Başsavcılık, hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulan Kahtani’nin sorgulandığını da iddia etti. Ancak ne Kahtani’nin ifadesi ne de ona yöneltilen sorular hakkında bir bilgi verildi. Rejim muhaliflerini etkisiz hale getirme amacıyla kurulan Kaplan Takımı’nı yönettiği iddia edilen Kahtani’nin, cinayet günü İstanbul’daki suikast ekibi ile Skype vasıtasıyla görüntülü olarak konuştuğu ve Kaşıkçı’yı kastederek “Bana o köpeğin kellesini getirin” dediği ortaya çıkmıştı. Bu istihbari bilgi, iki Suudi yetkili tarafından İngiliz medyasına aktarılmıştı. Kahtani’nin tüm ‘işleri’ Prens Muhammed’in emriyle yaptığı biliniyor. Cinayetten aylar önce Kahtani, sosyal medya hesabında “Sizce bunları kafama göre mi yapıyorum?Ben bir memurum ve efendimin emirlerine sadık bir icracıyım” mesajını paylaşmıştı.
Kaşıkçı’nın cesedi, konsoloslukta parçalanarak dışarı çıkarıldı” açıklaması yapan Riyad Başsavcılığına göre, ünlü gazeteci önce Suudi Arabistan’a dönmesi için ikna edilmek istendi. Kaşıkçı bunu kabul etmeyince konsolosluktaki suikast ekibiyle boğuştu. Ardından katiller, Kaşıkçı’ya öldürücü dozda ilaç enjekte etti. ‘Ülkeye dönmesi için gösterilen çabaların başarısız olmasının ardından’ katledilen Kaşıkçı parçalara ayrılıp bina dışına çıkarılırken Riyad, cesedin asitle eritildiği iddiasına ilişkin herhangi bir ayrıntı vermeyerek yalnızca ‘yerel işbirlikçi’ iddiasında bulundu.
Kaşıkçı’yı İstanbul’da öldürten Riyad, ‘soruşturma kapsamında cesedin hâlâ arandığını’ savunarak dosyayı örtbas etme tavrını sürdürdü. Başsavcılığa göre Kaşıkçı’nın naaşını parçalar halinde dışarı çıkarak ekip, bunu Türkiye’de bir işbirlikçiye teslim etti. Kaşıkçı’nın bedenini yok etmek ya da gömmekle görevlendirilen sözkonusu kişi ya da kişiler hakkında herhangi bir ayrıntı vermeyen Suud tarafı, sadece ‘yerel işbirlikçinin yaklaşık görüntüsüne ulaşıldığını ve bunu Türkiye ile paylaşacaklarını’ bildirmekle yetindi. Riyad’ın işbirlikçi görüntüsünün bir robot resimden ibaret olduğu sanılıyor ve sözkonusu görüntünün hayal ürünü olup olmadığı da bilinmiyor. Nitekim Riyad, Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğunu bilmediklerini savundu.
Kaşıkçı’yı infaz eden timin Riyad’da yetkilileri yanıltmak için ilk başta yanlış bilgiler içeren sahte belge hazırladığını iddia eden Suud Başsavcılığı, konsolosluktaki kameraları bozan tim üyesi şahsı da tespit ettiklerini dile getirdi. Başsavcılık ayrıca soruşturmanın kesinlikle Prens Muhammed bin Selman’ı kapsamadığını bildirdi. Prens’in adamları, suikast ekibini kuran Ahmet Asiri gözaltına bile alınmazken Suud el-Kahtani hakkında ise sadece yurtdışına çıkış yasağı konuldu. Sözkonusu tavır, cinayetin tamamen İstanbul’a gönderilen ekibe liderlik eden Mahir Abdülaziz Mutreb’in üzerine yıkılacağını, Prens ve adamlarına hiçbir şekilde dokunulmayacağını göstermiş oldu.
Dosyadaki bilgilere Türkiye-Suudi Arabistan ortak çalışma grubu ile Suudi Başsavcılığın sürdürdüğü soruşturma neticesinde ulaşıldığını bildiren Riyad, bir kez daha Türkiye’den cinayetin tüm bağlantılarını ele veren ses kayıtlarını istedi. “Türkiye’den olayla ilgili delil ve ses kayıtları talebimize olumlu yanıt vermesini istiyoruz” ifadesini kullanan Suud Başsavcılığı, Kaşıkçı cinayeti konusunda Türkiye’ye işbirliği anlaşması önerdi. Riyad’ın “Prens’i koru, kayıtlara ulaş” şeklinde özetlenebilecek tavrının son yansıması, Suudi Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr’in sözlerinde kendini gösterdi. “Veliaht Prens’in olayla ilgisi yok” diyen Cubeyr, cinayetin artık ‘hukukun konusu olduğunu ve siyasallaştırılmaması gerektiğini’ savundu. Cinayetle ilgisi olan herkesin yargılanacağını iddia eden Cubeyr, Türkiye’den elindeki kayıtları Suud’la paylaşmasını istedi.
Türk-Arap Medya Derneği (TAM) Başkanı Turan Kışlakçı, Riyad'ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili 'idam' isteminde bulunduğu şahısların 'kabilesi olmayan Yemenliler' olduğunu kaydetti. "Hakkında idam kararı verilen 5 kişi güçlü olmayan kişiler. Diğerlerinin kabilesi var ama bu 5 kişinin kabilesi yok. Yemen kökenli birkaç aileye mensup sıradan insanlar. Bu 5 insanı idam edebilirler ve dünyadan tepki gelmezse olayın üstünü örtecekler" diyen Kışlakçı, Riyad'ın açıklamasındaki soru işaretlerine dikkat çekti. "Cesedin parçalandığını kabul ettiler ve 'işbirlikçiler tarafından nereye götürüldüğünü bilmiyoruz' dediler. O zaman ceset nerede?" diye soran Kışlakçı, 'Cemal'in sesinin katilleri elbet boğacağını' vurguladı. Suudi Arabistan halkının bu vahşete sessiz kalmayacağına inandığını bildiren Kışlakçı, "Yeni veliaht prens arayışlarının başladığını biliyoruz" ifadesini kullandı. Skandalı sürekli gündeme getirmesi beklenen uluslararası gazeteci örgütlerinin sessizliğine dikkat çeken Kışlakçı, bu kuruluşların Suud yönetiminden yüklü miktarda para aldığını söyledi. 'Suudi Arabistan ve Cemal Kaşıkçı' konulu seminerde konuşan Kışlakçı, cinayetin işlendiği Suud Başkonsolosluğu binasının 'Cemal Kaşıkçı müzesi ve kabri' olmasını istediklerini, bu amaçla araziyi satın almak isteyen 20'ye yakın işadamı bulunduğunu bildirdi. Kaşıkçı'nın vasiyetine de değinen Kışlakçı, "Cemal'in Medine'ye defnedilmesi kampanyamız da var. 'Beni Medine'ye defnedin' diye vasiyeti var, kendisi Medineli çünkü... Şu an için Suudi yetkililer buna izin vermeyeceklerdir ama yönetim değişirse izin verilme durumu olabilir" diye konuştu.