Meis’te yaşananlar, Ankara’da ciddiyetten uzak, uluslararası hukuk, akıl ve mantığa uymayan bir davranış olarak değerlendirildi. Doğu Akdeniz’de diplomasiyi önceleyen Türkiye, bu korsan girişimi not etti. Türkiye, ilk günden bu yana olduğu gibi akla, vicdana, hukuka ve uluslararası denizcilik kurallarına uygun hareket etmeye devam edecek. Bu doğrultuda, Doğu Akdeniz’de yaratılmaya çalışılan gerilimin bir tarafı olunmayacak. Ancak karşı taraftan Türkiye’nin hak ve menfaatlerine yönelik olası bir hata yapılması halinde misliyle karşılık verilecek. Türkiye, bulunduğu konumdan geri adım atmayacağı gibi, sismik araştırma ve sondaj gemilerini de geri çekmeyecek.
Askeri ve bölgesel güç denkleminde gücü elinde bulunduran Türkiye vakur tavrını sürdürürken bir yandan da gereğinin nasıl yapılacağı planlanıyor. Askeri açıdan sahada her türlü senaryoya karşı tedbirler alındı. Zamanı gelince tehditlerin karşılık bulacağı belirtiliyor. Bunun işaretleri de gerilim devam ettiği sırada açıkça verildi. Oruç Reis sismik araştırma gemisine müdahale amaçlı gönderilen Yunan fırkateyni TCG Kemal Reis tarafından kolay püskürtüldü. Yine Oruç Reis’in araştırma bölgesi hava sahasına yönelen Yunan savaş uçakları, karşılarında Türk F-16’ları görünce kaçmak zorunda kaldı.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de, uluslararası hukuk ve hakkaniyet ölçüsünde, kıyıdaş ülkelerle kazan kazan politikasını izleyerek alaka ve menfaatlerini korumaya çalışıyor. Meis’e getirilen az sayıda asker üzerinden Türkiye’yi krizin içine çekme çabaları boşa çıkarılacak. Fransa’nın Libya açıklarında yaptığı provokasyona nasıl belgelerle karşı konulduysa, burada da Almanya ve İtalya olmak üzere AB kurum ve kuruluşları, NATO da dahil uluslararası platformlara taşınacak. Askeri kaynaklar, artık uluslararası sistemin taraflılığının daha da güçlü bir şekilde sorgulanacağını belirterek “Bir lider bedel ödeyeceğim diyorsa her şeyi göze almış demektir. Bu mesajı da herkes aldı” değerlendirmesinde bulunuyor.